Zulme ve zalime malzeme taşımak Ali Ünal 05.01.2009
Bazıları, cibilliyetleri gereği zalimle dayanışma içinde. Ermeni tehciri konusunda meselenin aslını görmeyerek, 'insanlık adına' Türkiye'yi mahkûm etmeye çalışan liberal-demokrat kalemlerin kimi suskun; kimi İsrail vahşetini kamuoyunda küçük gösterme gayretinde.
Pek çok Müslüman-Arap ülkesinde yönetimler, belli ki olup-bitenden memnun; kitlelerin İsrail aleyhinde eylem yapmasına bile izin verilmiyor. Türkiye'de belli bir kitle tepkisi var ama cılız. Bunları organize edenlerin bazıları da mazluma mı destek veriyor, yoksa kendi reklamını mı yapıyor belli değil. Bu hengâmede bazı 'samimi' bilinen kalemler ise neredeyse Hamas'ı ve Filistinlileri daha çok suçlu ilan edecekler.
Önce hemen belirtelim ki, ortada savaşan iki devlet yok; 61 yıldır işgal altında bir ülke, işgalciler ve kurtuluş mücadelesi veren bir halk var. Bu mücadelede uygulanan bazı yöntemler doğru da olmayabilir. Hz. Bediüzzaman'a ait Şualar'ın neredeyse dörtte biri, onun hapishanede tecrit-i mutlakta iken diğer koğuşlarda kalan talebelerinin kuvve-i maneviyelerini koruma, karşılıklı atf-ı cürüme girerek aralarında ihtilâf çıkmasını, hizmetlerinden vazgeçmelerini önleme adına yazdığı mektuplardan oluşur. En mübarek insanlar bile hapishane şartlarında birbirine düşebilme, hizmetlerinden vazgeçme atmosferine girebiliyorsa, 61 yıldır işgal altında, çok daha ağır şartlarda, arada bir gözleri önünde çocukları, anne-babası, karısı, kocası, kardeşleri vahşice katledilen, evleri başlarına yıkılan, yiyecekten, içecekten, barınaktan, ilaçtan mahrum bırakılan insanlardan melek olmaları beklenemez. Tarihin en mukaddes cemaati, Allah Rasûlü'nün ashabıydı. O, 1000 kişilik ordusuyla Uhud Savaşı'na çıkarken içlerinden 300 tanesi münafık olarak geri döndü; kalanlardan iki grup daha zaaf alâmetleri gösteriverdi. O mukaddes cemaati, İbn Sebe' denilen bir adamın ve etrafındakilerin nasıl birbirine düşürdüğünü 1300 yıldır tarihler yazıyor. Bunlar, sû-i emsal de dense, ama en beşerî gerçekler iken işgal altında, en ağır şartlarda destansı direnişler ortaya koyanlardan Peygamber masumiyeti de beklenemez.
Hamas'ın ateşkesi bozduğundan söz ediliyor. 6 aylık güya ateşkes döneminde İsrail, 195 defa ateşkesi ihlal etti, 20'den fazla Filistinliyi öldürdü; Gazze halkını aç, susuz, ilaçsız bıraktı. Ve 6 aydır da şu anda uyguladığı vahşetin planlarını yapıyordu.
Filistin cephesinden İsrail'e roket atışları 2001'de başladı ve o günden bu yana bunlardan dolayı sadece 8 İsrailli öldü. O tarihten önce intihar saldırıları da yoktu ama bugün Gazze'de yaşananlar hep vardı. Sonra, her doğru, söylenmesi gereken yer, zaman ve makamda söylendiği zaman doğrudur. Kaldı ki, tarihte hangi topluluğun içinde ajan, işbirlikçi, hain, kendini düşünen çıkmamış ki, 61 yıldır, kendilerinden başka 'insan' tanımayan, açıktaki mukaddes kitaplarında bile insan-hayvan topyekûn öldürmeden ve yağmadan söz eden, artık meselenin İsrail'in varlığı değil, Siyonist hedeflerin gerçekleşmesi olduğunu ifade eden, Âhiret inancının ve Cennet'in yerine bu hedefi koyan ve buna çalışan ırkçı bir ideolojinin acımasız işgali altındaki mazlumlar içinde böyleleri çıkmasın? Ama bu bahaneyle, Filistin halkının % 60'ının oyunu almış bir kuruluş için 'Canım, Hamas da, Filistinliler de hatalı!' demek, bir mağlubiyet psikolojisidir, üzerine düşeni yapmamanın nefsanî savunmasıdır. Bediüzzaman, 'Antranik ile beraber Enver'e, Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam; vuran da nazarımda sefildir.' der. Zalim ile beraber mazluma vurma, zulme ve zalime malzeme taşıma ve destek olma manâsına da gelir; bu da, bir gün bu cürmü işleyen herkes için 'ateş azabı' olur. Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da Müslümanların direnmesi olmasaydı, GOP bütün hızıyla devam ediyor olacaktı; belki Türkiye ateşin içindeydi. Bu Müslümanlar, ateş hattında diğer Müslümanları da koruyor. Varsa hataları, giderek veya mektupla yüzlerine ifade edilir. Filistin'den sadece Filistinliler değil, ondan da önce bütün diğer Müslümanlar sorumlu, insanlık sorumlu!
Zaman
Pek çok Müslüman-Arap ülkesinde yönetimler, belli ki olup-bitenden memnun; kitlelerin İsrail aleyhinde eylem yapmasına bile izin verilmiyor. Türkiye'de belli bir kitle tepkisi var ama cılız. Bunları organize edenlerin bazıları da mazluma mı destek veriyor, yoksa kendi reklamını mı yapıyor belli değil. Bu hengâmede bazı 'samimi' bilinen kalemler ise neredeyse Hamas'ı ve Filistinlileri daha çok suçlu ilan edecekler.
Önce hemen belirtelim ki, ortada savaşan iki devlet yok; 61 yıldır işgal altında bir ülke, işgalciler ve kurtuluş mücadelesi veren bir halk var. Bu mücadelede uygulanan bazı yöntemler doğru da olmayabilir. Hz. Bediüzzaman'a ait Şualar'ın neredeyse dörtte biri, onun hapishanede tecrit-i mutlakta iken diğer koğuşlarda kalan talebelerinin kuvve-i maneviyelerini koruma, karşılıklı atf-ı cürüme girerek aralarında ihtilâf çıkmasını, hizmetlerinden vazgeçmelerini önleme adına yazdığı mektuplardan oluşur. En mübarek insanlar bile hapishane şartlarında birbirine düşebilme, hizmetlerinden vazgeçme atmosferine girebiliyorsa, 61 yıldır işgal altında, çok daha ağır şartlarda, arada bir gözleri önünde çocukları, anne-babası, karısı, kocası, kardeşleri vahşice katledilen, evleri başlarına yıkılan, yiyecekten, içecekten, barınaktan, ilaçtan mahrum bırakılan insanlardan melek olmaları beklenemez. Tarihin en mukaddes cemaati, Allah Rasûlü'nün ashabıydı. O, 1000 kişilik ordusuyla Uhud Savaşı'na çıkarken içlerinden 300 tanesi münafık olarak geri döndü; kalanlardan iki grup daha zaaf alâmetleri gösteriverdi. O mukaddes cemaati, İbn Sebe' denilen bir adamın ve etrafındakilerin nasıl birbirine düşürdüğünü 1300 yıldır tarihler yazıyor. Bunlar, sû-i emsal de dense, ama en beşerî gerçekler iken işgal altında, en ağır şartlarda destansı direnişler ortaya koyanlardan Peygamber masumiyeti de beklenemez.
Hamas'ın ateşkesi bozduğundan söz ediliyor. 6 aylık güya ateşkes döneminde İsrail, 195 defa ateşkesi ihlal etti, 20'den fazla Filistinliyi öldürdü; Gazze halkını aç, susuz, ilaçsız bıraktı. Ve 6 aydır da şu anda uyguladığı vahşetin planlarını yapıyordu.
Filistin cephesinden İsrail'e roket atışları 2001'de başladı ve o günden bu yana bunlardan dolayı sadece 8 İsrailli öldü. O tarihten önce intihar saldırıları da yoktu ama bugün Gazze'de yaşananlar hep vardı. Sonra, her doğru, söylenmesi gereken yer, zaman ve makamda söylendiği zaman doğrudur. Kaldı ki, tarihte hangi topluluğun içinde ajan, işbirlikçi, hain, kendini düşünen çıkmamış ki, 61 yıldır, kendilerinden başka 'insan' tanımayan, açıktaki mukaddes kitaplarında bile insan-hayvan topyekûn öldürmeden ve yağmadan söz eden, artık meselenin İsrail'in varlığı değil, Siyonist hedeflerin gerçekleşmesi olduğunu ifade eden, Âhiret inancının ve Cennet'in yerine bu hedefi koyan ve buna çalışan ırkçı bir ideolojinin acımasız işgali altındaki mazlumlar içinde böyleleri çıkmasın? Ama bu bahaneyle, Filistin halkının % 60'ının oyunu almış bir kuruluş için 'Canım, Hamas da, Filistinliler de hatalı!' demek, bir mağlubiyet psikolojisidir, üzerine düşeni yapmamanın nefsanî savunmasıdır. Bediüzzaman, 'Antranik ile beraber Enver'e, Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam; vuran da nazarımda sefildir.' der. Zalim ile beraber mazluma vurma, zulme ve zalime malzeme taşıma ve destek olma manâsına da gelir; bu da, bir gün bu cürmü işleyen herkes için 'ateş azabı' olur. Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da Müslümanların direnmesi olmasaydı, GOP bütün hızıyla devam ediyor olacaktı; belki Türkiye ateşin içindeydi. Bu Müslümanlar, ateş hattında diğer Müslümanları da koruyor. Varsa hataları, giderek veya mektupla yüzlerine ifade edilir. Filistin'den sadece Filistinliler değil, ondan da önce bütün diğer Müslümanlar sorumlu, insanlık sorumlu!
Zaman
Bu Yayına Yorum Yapın