Fütûhât-ı Mekkiye'yi medenileştirme 22.12.2008 Ali Ünal
Tavaf, namaza denk bir ibadet olarak, nihaî manâ ve muhtevasıyla seyr ila'llah'ın veya miracın nihaî noktası ve seyr fi'llahtır.
Bezm-i ezelde 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' sorusuna verilen 'Evet!' cevabındaki ezelî şehadetin tevdi edildiği Hacer-i Es'ad'ı selâmla, yani bu ezelî şahadeti yenilemekle başlayan Tavaf, aynı zamanda Evinde Cenab-ı Allah'ı ziyaret manâsıyla, ışığa tutulmuş kelebekler gibi, Allah Evi etrafında biteviye bir dönüş, aşkın kanatlarında, sınırsız fena fi'llah okyanusunda veya enginliğinde bir seyahattir. Ne var ki, Hac, Ümmet-i Muhammed'in bütün insanlık adına yerine getirmekle sorumlu bulunduğu bir ibadet, Allah adına icra edilmesi gereken bir insanlık vazifesidir ve insan, hayatta bulunduğu sürece bu vazife devam edecektir. Dolayısıyla, Beytullah etrafındaki fena fi'llah yolculuğunu veya seyr fi'llahı seyr ani'llah adına sa'y beklemektedir. Bu sebeple, aşkın sarhoşluğundan uyanan Beytullah müsafirleri, Tavaf'ı tamamlamanın ardından 2 rek'at Tavaf namazı kılar ve Safa'ya akarlar.
Dünyada 'İnsan için çalıştığından başkası yoktur;' yani insan, sa'yinin semeresini alır; İlâhî ikram da, fazladan İlâhî yardımlar da yine sa'ye mukabil olarak gelir. İşte, 7 şavttan ibaret Tavaf'ın sonunda, 'Rabbimiz! İnsanlık adına bize tevdi buyurduğun vazifeler olmasaydı şu aşk deryasında sonsuzca yüzerdik, ama aşkında yıkanmış kalblerimizle söz konusu vazifeleri yerine getirme adına ortaya koymamız gereken gayretler bizi bekliyor!' diyerek Safa'ya yönelen Allah âşıkları, insanlığın kutlu temsilcileri, 4 defa Safa'dan Merve'ye, 3 defa Merve'den Safa'ya sa'y ederek Safa-Merve arası tavafı yaparlar. Bu, bir bakıma Hz. Hacer validemizin su arayışının hatırasıdır. Allah'ın emrine tam bir teslimiyetle oğlu Hz. İsmail'le birlikte bu susuz, 'ekin bitmez vadi'de kalmayı kabul eden Hz. Hacer validemiz, oturup Cenab-ı Allah'ın su gönderivermesini beklememiş, Safa-Merve tepeleri arasında nihaî gücünü sarf ederek gitmiş gelmiş, kendine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmiş, teslimiyet-gayret münasebetini noksansız ortaya koymuştur. Ama insana düşen sa'y olmakla birlikte, sa'y, hiçbir insanî başarının nihaî sebebi değildir; o, arzu edilen netice adına insanın yerine getirmesi gereken bir vazife, Cenab-ı Allah'ın istenen neticeyi yaratması için O'na uzatılan bir dilekçe, bir bahanedir sadece. Bundandır ki, Hz. Hacer suyu bulamamış, suyun oğlu İsmail'in ayakları arasından, çölden bir mucize olarak kaynayıverdiğini görmüştür. Evet, insana ulaşan bütün nimetler, sa'yinin bütün neticeleri aslında birer mucizedir; dünyada hiçbir netice ile sebepleri arasında tenasüb-ü illiyet yoktur; çok küçük sebeplere çok büyük neticeler yükleyen Cenab-ı Allah (c.c.), sebepleri sadece insana düşen vazife olarak koymuştur. İnsanın bu sebepleri yerine getirmesine, yani sa'yine semere olarak yarattığı her netice aslında bir mucizedir. Sa'ydeki bu manâyı ifade adına, bir ehl-i hikmet şöyle der:
O, aramakla bulunmasa da
O'nu bulanlar, yalnızca arayanlardır.
Sa'yden sonra cemerat, yani şeytan taşlama gelir. Bu, 2 gün veya artık seyr ani'llah yolcularının tercihine göre 3 gün, yani Kurban Bayramı'nın 2'nci, 3'üncü, tercihe bağlı olarak 4'üncü günleri yerine getirilecektir. Evet, seyr ani'llah yolcuları, aslında seyr ila'llah yolculuğunda büyük şeytanı 7 defa vurarak, ona karşı galibiyetlerini ilan etmişlerdi. Ama şeytan da, nefis de, bir defa hezimete uğramakla savaş alanını terk etmez. Onlarla mücadele ömür boyu, ölünceye kadar devam edecektir. Seyr ani'llah yolculuğunda 'hayır işlerin muzır manileri pek çok olur'. Yolcuları, pek çok engellerin yanı sıra, nefsin ve şeytanın pek çok tuzakları beklemektedir. Bu sebepledir ki, Mina'da, aşk otağında Cenab-ı Allah'ı zikirle birlikte şeytan taşlamalar devam eder. Bayramın 3'üncü veya 4'üncü günü buna da bir son verilir ve Allah Evi'ne son bir veda ziyareti, onun etrafında son bir veda dönüşü yapılır.
Artık, ömür boyu devam etmek üzere fütûhât-ı Mekkiye'yi Medineleştirme, bir Medine kurma, yeryüzünü Medine haline getirme zamanıdır.
Zaman
Bezm-i ezelde 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' sorusuna verilen 'Evet!' cevabındaki ezelî şehadetin tevdi edildiği Hacer-i Es'ad'ı selâmla, yani bu ezelî şahadeti yenilemekle başlayan Tavaf, aynı zamanda Evinde Cenab-ı Allah'ı ziyaret manâsıyla, ışığa tutulmuş kelebekler gibi, Allah Evi etrafında biteviye bir dönüş, aşkın kanatlarında, sınırsız fena fi'llah okyanusunda veya enginliğinde bir seyahattir. Ne var ki, Hac, Ümmet-i Muhammed'in bütün insanlık adına yerine getirmekle sorumlu bulunduğu bir ibadet, Allah adına icra edilmesi gereken bir insanlık vazifesidir ve insan, hayatta bulunduğu sürece bu vazife devam edecektir. Dolayısıyla, Beytullah etrafındaki fena fi'llah yolculuğunu veya seyr fi'llahı seyr ani'llah adına sa'y beklemektedir. Bu sebeple, aşkın sarhoşluğundan uyanan Beytullah müsafirleri, Tavaf'ı tamamlamanın ardından 2 rek'at Tavaf namazı kılar ve Safa'ya akarlar.
Dünyada 'İnsan için çalıştığından başkası yoktur;' yani insan, sa'yinin semeresini alır; İlâhî ikram da, fazladan İlâhî yardımlar da yine sa'ye mukabil olarak gelir. İşte, 7 şavttan ibaret Tavaf'ın sonunda, 'Rabbimiz! İnsanlık adına bize tevdi buyurduğun vazifeler olmasaydı şu aşk deryasında sonsuzca yüzerdik, ama aşkında yıkanmış kalblerimizle söz konusu vazifeleri yerine getirme adına ortaya koymamız gereken gayretler bizi bekliyor!' diyerek Safa'ya yönelen Allah âşıkları, insanlığın kutlu temsilcileri, 4 defa Safa'dan Merve'ye, 3 defa Merve'den Safa'ya sa'y ederek Safa-Merve arası tavafı yaparlar. Bu, bir bakıma Hz. Hacer validemizin su arayışının hatırasıdır. Allah'ın emrine tam bir teslimiyetle oğlu Hz. İsmail'le birlikte bu susuz, 'ekin bitmez vadi'de kalmayı kabul eden Hz. Hacer validemiz, oturup Cenab-ı Allah'ın su gönderivermesini beklememiş, Safa-Merve tepeleri arasında nihaî gücünü sarf ederek gitmiş gelmiş, kendine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmiş, teslimiyet-gayret münasebetini noksansız ortaya koymuştur. Ama insana düşen sa'y olmakla birlikte, sa'y, hiçbir insanî başarının nihaî sebebi değildir; o, arzu edilen netice adına insanın yerine getirmesi gereken bir vazife, Cenab-ı Allah'ın istenen neticeyi yaratması için O'na uzatılan bir dilekçe, bir bahanedir sadece. Bundandır ki, Hz. Hacer suyu bulamamış, suyun oğlu İsmail'in ayakları arasından, çölden bir mucize olarak kaynayıverdiğini görmüştür. Evet, insana ulaşan bütün nimetler, sa'yinin bütün neticeleri aslında birer mucizedir; dünyada hiçbir netice ile sebepleri arasında tenasüb-ü illiyet yoktur; çok küçük sebeplere çok büyük neticeler yükleyen Cenab-ı Allah (c.c.), sebepleri sadece insana düşen vazife olarak koymuştur. İnsanın bu sebepleri yerine getirmesine, yani sa'yine semere olarak yarattığı her netice aslında bir mucizedir. Sa'ydeki bu manâyı ifade adına, bir ehl-i hikmet şöyle der:
O, aramakla bulunmasa da
O'nu bulanlar, yalnızca arayanlardır.
Sa'yden sonra cemerat, yani şeytan taşlama gelir. Bu, 2 gün veya artık seyr ani'llah yolcularının tercihine göre 3 gün, yani Kurban Bayramı'nın 2'nci, 3'üncü, tercihe bağlı olarak 4'üncü günleri yerine getirilecektir. Evet, seyr ani'llah yolcuları, aslında seyr ila'llah yolculuğunda büyük şeytanı 7 defa vurarak, ona karşı galibiyetlerini ilan etmişlerdi. Ama şeytan da, nefis de, bir defa hezimete uğramakla savaş alanını terk etmez. Onlarla mücadele ömür boyu, ölünceye kadar devam edecektir. Seyr ani'llah yolculuğunda 'hayır işlerin muzır manileri pek çok olur'. Yolcuları, pek çok engellerin yanı sıra, nefsin ve şeytanın pek çok tuzakları beklemektedir. Bu sebepledir ki, Mina'da, aşk otağında Cenab-ı Allah'ı zikirle birlikte şeytan taşlamalar devam eder. Bayramın 3'üncü veya 4'üncü günü buna da bir son verilir ve Allah Evi'ne son bir veda ziyareti, onun etrafında son bir veda dönüşü yapılır.
Artık, ömür boyu devam etmek üzere fütûhât-ı Mekkiye'yi Medineleştirme, bir Medine kurma, yeryüzünü Medine haline getirme zamanıdır.
Zaman
Bu Yayına Yorum Yapın