Muhsin Başkan ve Büyük Birlik 30.03.2009 Ali Ünal
1972'de Millî Eğitim Şûrası orta kısımlarını tırpanlayıncaya kadar imam-hatip okullarında genellikle iki grup öğrenci bulunurdu. Bir grup, ibadetinde, kurallara saygılı ve derslerine ağırlık veren öğrencilerdi.
Bunlar, daha sonra siyasîleşme okullara kadar inince ve üniversitelerde bir kısmı itibarıyla MTTB ve MSP saflarında ideolojik mücadele içine girdiler; bir kısmı, sadece mesleğini ve ailesini düşünüp, silik bir hayat yaşamayı tercih etti; bir kısmı, belli cemaatler içinde bulunuyordu veya bunlara dahil oldu. İkinci grup, ekseriyeti itibarıyla derslerinde az başarılı, daha çok futbol ve sinemayla haşir-neşir, umumiyetle namaza yabancı öğrencilerdi. Bunlar ise siyasîleşme ve ideolojik kamplaşma döneminde ve üniversitelerde çoğunlukla ülkücü grup saflarına katıldı. Erzurum'da İngiliz filolojisindeki üniversite öğrencilik yıllarımda sınıfımızda ülkücü lider pozisyonunda görünenler bu öğrencilerdendi; derslerinde zayıf, okula devamsız, fakat ülkeyi koruma ve kurtarma mücadelesi içindeydiler. Şahsen bu tür kişilerle öğrenci iken de, 12 Eylül darbesine kadar olan öğretmenlik yıllarımda da genellikle hep karşılıklı mücadele halinde olduk. Buna rağmen önceleri tanıma imkânım bulunmayan, siyasî hayata atılmasıyla birlikte medyadan tanıyabildiğim Muhsin Yazıcıoğlu Bey'e karşı hep sempati besledim. Bilhassa Ahmet Taşgetiren ve Mümtaz'er Türköne beylerin hüsn-ü şehadetleri, hakkındaki temayül, duygu ve düşüncelerimde hamdolsun isabet olduğunu göstermiş bulunuyor.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, kalbimde hep dürüst, dengeli, prensiplerine bağlı bir insan olarak temessül etti. İki hususiyeti bilhassa hep dikkatimi ve hayranlığımı çekmiştir. Devletini ve ülkesini müdafaa adına verdiği mücadelede, devleti kendisini 2,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl hapishanede yatırdı; işkencelere maruz bıraktı. Ama Muhsin Bey, maruz kaldığı bu muamele sebebiyle hiçbir zaman devlet ve ordu aleyhinde bulunmadı; şahıslarla müesseseleri, gelip geçici hadiselerle kalıcı prensipleri ayrı tutmasını hep bildi. Ayrıca, hiçbir zaman mazlumiyetini, çoklarının yaptığı gibi 'destanlaştırıp' bazı pes hedefler adına kullanmadı. Onun dikkat ve hayranlığımı çeken ikinci hususiyeti, yıllarca içinde ve ön saflarında mücadele verdiği MHP'den ayrılıp da ayrı parti kurunca, eski arkadaşları ve partisi aleyhinde de hiç bulunmadı. Muhsin Bey, hangi grup ve cemaate mensup olurlarsa olsunlar, Müslümanlar aleyhinde de bulunmazdı. Devlete ve orduya karşı saygısına rağmen, devletin zulmü, ordudan gelen meselâ 28 Şubat gibi tasvibi imkânsız müdahaleler karşısında da dik durmayı ve gerekli tavrı koymayı bildi.
Siyasî hayatında Muhsin Bey'in belki çok büyük hizmeti olamadı. Partisinin ismi olan 'Büyük Birlik' ?ki buradaki büyük sıfatı partiye değil, birliğe aitti? istikametinde hayatında iken belki çok önemli fonksiyon göremedi. Ama demek bu hususta, milletinin birliği konusunda çok samimi idi ki, trajik ölümüyle Allah o hizmeti ona tam gördürdü. Kutuplaşmanın iyice arttığı seçim atmosferinde Allah (cc), Muhsin Bey'in vefatıyla ülkeye tam bir birlik, rikkat ve merhamet yüklü bir sükûnet havası getirdi. Bilhassa bazı medya organlarının şişirmeleriyle kavga, kutuplaşma ve karşılıklı suçlamalar istikametinde giden seçim propagandaları, birden yerini ülke çapında hüzünlü bir birlik iklimine bıraktı.
Bazı insanlar vardır ki, büyük davalar uğruna boyunlarını her zaman uzatmaya hazırdırlar; onlar, birer kurban gibi yaşar ve hayattan da birer kurban olarak ayrılırlar. Allahü a'lem, Muhsin Bey de bunlardan biriydi; belki ülkeye dışarıdan ve içeriden kurulan büyük tuzaklar vardı ve Allah, onu ve yanındaki arkadaşlarını niyetlerinin samimiyeti sebebiyle bu tuzakların bertaraf edilmesi ve ülkenin sükûneti ve geleceği adına aldı. Kim bilir!..
Muhsin 'Başkan'a ve birlikte Allah'a yürüdüğü arkadaşlarına Cenab-ı Allah'tan engin rahmet, acılı ailesine, yakınlarına, çalışma ve dava arkadaşlarına, bütün Büyük Birlik Partisi mensuplarına ve Müslüman-Türk dünyasına hem sabır diliyor, hem tebriklerimi arz ediyorum.
Zaman
Bunlar, daha sonra siyasîleşme okullara kadar inince ve üniversitelerde bir kısmı itibarıyla MTTB ve MSP saflarında ideolojik mücadele içine girdiler; bir kısmı, sadece mesleğini ve ailesini düşünüp, silik bir hayat yaşamayı tercih etti; bir kısmı, belli cemaatler içinde bulunuyordu veya bunlara dahil oldu. İkinci grup, ekseriyeti itibarıyla derslerinde az başarılı, daha çok futbol ve sinemayla haşir-neşir, umumiyetle namaza yabancı öğrencilerdi. Bunlar ise siyasîleşme ve ideolojik kamplaşma döneminde ve üniversitelerde çoğunlukla ülkücü grup saflarına katıldı. Erzurum'da İngiliz filolojisindeki üniversite öğrencilik yıllarımda sınıfımızda ülkücü lider pozisyonunda görünenler bu öğrencilerdendi; derslerinde zayıf, okula devamsız, fakat ülkeyi koruma ve kurtarma mücadelesi içindeydiler. Şahsen bu tür kişilerle öğrenci iken de, 12 Eylül darbesine kadar olan öğretmenlik yıllarımda da genellikle hep karşılıklı mücadele halinde olduk. Buna rağmen önceleri tanıma imkânım bulunmayan, siyasî hayata atılmasıyla birlikte medyadan tanıyabildiğim Muhsin Yazıcıoğlu Bey'e karşı hep sempati besledim. Bilhassa Ahmet Taşgetiren ve Mümtaz'er Türköne beylerin hüsn-ü şehadetleri, hakkındaki temayül, duygu ve düşüncelerimde hamdolsun isabet olduğunu göstermiş bulunuyor.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, kalbimde hep dürüst, dengeli, prensiplerine bağlı bir insan olarak temessül etti. İki hususiyeti bilhassa hep dikkatimi ve hayranlığımı çekmiştir. Devletini ve ülkesini müdafaa adına verdiği mücadelede, devleti kendisini 2,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl hapishanede yatırdı; işkencelere maruz bıraktı. Ama Muhsin Bey, maruz kaldığı bu muamele sebebiyle hiçbir zaman devlet ve ordu aleyhinde bulunmadı; şahıslarla müesseseleri, gelip geçici hadiselerle kalıcı prensipleri ayrı tutmasını hep bildi. Ayrıca, hiçbir zaman mazlumiyetini, çoklarının yaptığı gibi 'destanlaştırıp' bazı pes hedefler adına kullanmadı. Onun dikkat ve hayranlığımı çeken ikinci hususiyeti, yıllarca içinde ve ön saflarında mücadele verdiği MHP'den ayrılıp da ayrı parti kurunca, eski arkadaşları ve partisi aleyhinde de hiç bulunmadı. Muhsin Bey, hangi grup ve cemaate mensup olurlarsa olsunlar, Müslümanlar aleyhinde de bulunmazdı. Devlete ve orduya karşı saygısına rağmen, devletin zulmü, ordudan gelen meselâ 28 Şubat gibi tasvibi imkânsız müdahaleler karşısında da dik durmayı ve gerekli tavrı koymayı bildi.
Siyasî hayatında Muhsin Bey'in belki çok büyük hizmeti olamadı. Partisinin ismi olan 'Büyük Birlik' ?ki buradaki büyük sıfatı partiye değil, birliğe aitti? istikametinde hayatında iken belki çok önemli fonksiyon göremedi. Ama demek bu hususta, milletinin birliği konusunda çok samimi idi ki, trajik ölümüyle Allah o hizmeti ona tam gördürdü. Kutuplaşmanın iyice arttığı seçim atmosferinde Allah (cc), Muhsin Bey'in vefatıyla ülkeye tam bir birlik, rikkat ve merhamet yüklü bir sükûnet havası getirdi. Bilhassa bazı medya organlarının şişirmeleriyle kavga, kutuplaşma ve karşılıklı suçlamalar istikametinde giden seçim propagandaları, birden yerini ülke çapında hüzünlü bir birlik iklimine bıraktı.
Bazı insanlar vardır ki, büyük davalar uğruna boyunlarını her zaman uzatmaya hazırdırlar; onlar, birer kurban gibi yaşar ve hayattan da birer kurban olarak ayrılırlar. Allahü a'lem, Muhsin Bey de bunlardan biriydi; belki ülkeye dışarıdan ve içeriden kurulan büyük tuzaklar vardı ve Allah, onu ve yanındaki arkadaşlarını niyetlerinin samimiyeti sebebiyle bu tuzakların bertaraf edilmesi ve ülkenin sükûneti ve geleceği adına aldı. Kim bilir!..
Muhsin 'Başkan'a ve birlikte Allah'a yürüdüğü arkadaşlarına Cenab-ı Allah'tan engin rahmet, acılı ailesine, yakınlarına, çalışma ve dava arkadaşlarına, bütün Büyük Birlik Partisi mensuplarına ve Müslüman-Türk dünyasına hem sabır diliyor, hem tebriklerimi arz ediyorum.
Zaman
Bu Yayına Yorum Yapın