Zaman, mekân ve eşyada kutsallık 14.06.2010 Ali Ünal

Vahyedilmiş kâinat olarak Kur'an, yaratılmış Kur'an olarak kâinat ve gerçek kâmil insan Hz. Muhammed (sas), bir başka deyişle, aslî fıtratı içinde insan, aynı manânın üç ayrı malzeme ile ifadesinden ibarettir.

Bu üçü, Allah'ı tanıtan üç küllî ve en kapsamlı kitap, kendilerinde Cenab-ı Allah'ın sıfât ve esmâ tecellilerini seyrettiği en parlak dört aynadır. Dolayısıyla, İlâhî manâların ifadesi olan bu kitaplar, bizzat varlık temellerini oluşturan söz konusu manâların kudsiyetiyle kudsî, yani kutsaldırlar.

Evet, Kur'an, kâinat ve aslî fıtratı içinde insan, kutsaldır. Fakat nasıl Kur'an'ın sûreleri ve âyetleri arasında kudsiyet dereceleri varsa, kâinatı oluşturan eşya ve insanlar arasında da kudsiyet noktasında derece farklılıkları vardır.

Varlıklar arasındaki kudsiyet dereceleri veya farklılıkları, sadece sorumluluktan ve iradî tercihlerden kaynaklanmaz. İnsanlar arasındaki kudsiyet farklılıklarını iman ve sâlih ameldeki dereceler, yani iradeyi kullanma yönü ve tarzı tayin eder. Kısmî irade sahibi olmalarına ve bu iradelerini sürekli hayır yönünde kullanıp, günaha kabiliyetleri olmamasına rağmen melekler de sınıf sınıf, derece derecedir. Mukarrebûn, Kerrûbîyyûn, Arşın Taşıyıcıları (Hamele-i Arş) gibi isimlerle anılan melekler, bu arada Hz. Cebrail, Hz. İsrafil, Hz. Mikâil ve Hz. Azrail (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun), içlerinde en büyükleridir. Hayvanların her biri Allah'ın sevkine, ilhamına mazhar ve bununla hayatlarını sürdürüp, vazifelerini yerine getiriyor olsalar da, bal arısı farklı seviyede bir ilham kahramanı, karınca, sivrisinek, örümcek gibi hayvanlar, daha öte manâların mazharlarıdır. Kur'an âyet ve sûreleri arasındaki kudsiyet farklılığı ise, Cenab-ı Allah'ın tecellilerine mazhariyet noktasındadır; her sûre, her âyet, aynı tecellilere ve aynı derecede tecelliye sahip değildir. Eşya arasındaki kudsiyet farklılıkları da aynı şekilde olsa gerektir. Cansız dediğimiz eşyayı ruhsuz kabûl edemeyiz. Nasıl kâinatta her şeye, her varlık türüne müekkel melek(ler) var ise, bir de Kadir Gecesi meleklerle birlikte yere inen (Kadir Sûresi, 4), ayrıca belli vazifelerle Allah'a yükselen (Meâric Sûresi, 4) Ruh diye bir varlık da vardır. Dolayısıyla, her bir eşyanın, her bir zaman ve mekân diliminin varlığı, mahiyeti, hüviyeti, vazifesi, fonksiyonu ve manâsı Allah katında temsilini bulmaktadır. Taşa taş, cansız, ruhsuz bir varlık diyerek geçemeyiz. Kur'an'ın "Taşın öylesi vardır ki, ondan nehirler fışkırır; öylesi vardır ki, şak şak olur da içinden su çıkar; öylesi de vardır ki, Allah korkusundan düşüp yuvarlanır." (Bakara Sûresi, 74) ifadelerini mecazî olarak almamıza hiçbir sebep yoktur.

Eşya arasındaki kudsiyet dereceleri İlâhî tecellilere mazhariyet noktasında olduğu gibi, zaman ve mekânın dilimleri arasında da aynı sebebe bağlı kudsiyet dereceleri vardır. Meselâ, Kur'an-ı Kerim'de Tûvâ Vadisi'nin mukaddes bir vadi olduğunu, Kudüs ve havalisinin mübarek kılındığını okuyoruz. Bitki veya meyveler içinde incir ve zeytine, dağlar içinde Tûr-i Sina'ya yemin edilir. Cenab-ı Peygamber Efendimiz (sas), etrafında 18.000 dağ olan Mekke'de çok daha yakın ve tırmanması daha kolay dağlara değil de Nur Dağı'na tırmanıp, ondaki Hira mağarasını mesken edinmiş ve ilk vahiy kendisine burada gelmişse, elbette bunun bir sebebi ve hikmeti olmalıdır.

İşte zamanın dilimleri içinde de Ramazan'ın, Kadir Gecesi'nin, Cuma'nın ayrı kudsiyeti ve hususiyeti söz konusudur. Ramazan'ın da içinde bulunduğu Üç Aylar ve bu aylar içinde Regaib, Mirac, Beraat ve Kadir geceleri kudsî, çok daha sevap getirici vakitlerdir. Belki bunlardan bazılarının kudsiyeti konusunda çok kesin hadisler olmayabilir, fakat ümmet çoğunluğunun kabulü ve -üzerinde ayrıca durulması gereken- bazı evliyânın keşfi de, bir bakıma reddine delil olmayan hüccet ifade eder. Evet, bu aylar ve geceler, günahlardan arınma kurnası, ayrı seviyede muhasebe ve murakabe zamanı ve sevapların harman olduğu vakitlerdir.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.