Tarihte iki büyük 'açılım' 15.02.2010 Ali Ünal

Açılım kelimesinin kucaklayıcı bir tavırla yönelme manâsı olduğu gibi, fetih manâsı da vardır. Fetih kelimesi, savaşta galibiyet ve toprak zaptetme manâsına değildir; o, "açma" kökünden gelir ve öndeki engellerin kalkması ve açılma demektir.
Tarihte, İslâm Ümmeti'nin özellikle bugününe ve yarınına ışık tutan iki büyük açılım vardır: Hz. İsa Mesih'in (as) takipçilerinin açılımı ve Allah Rasûlü (sas) ve raşid halifeleri rehberliğinde Sahabe'nin açılımı. Âhir Zaman'la ilgili hadis-i şeriflerde Hz. Mesih'in dünyaya inip, Muhammedî Rûh'un hidayet hareketi olan Mehdiyet'e tâbi olacağının bildirilmesi, bu her iki açılımı bir arada hem anlamları, hem va'dettikleri, hem de ikazları noktasında değerlendirmeyi gerektirmektedir.

Âhir Zaman'da bir başka peygamberin, meselâ Hz. Mesih gibi ruh-beden birlikte yüce bir mekâna-makama kaldırılan Hz. İdris'in (as) değil de Hz. Mesih'in dünyaya inecek olması, iman-Kur'an temelli hidayet hareketini anlamada çok önemlidir. Allah Rasûlü (sas), Bedir zaferi sonrasında esirlere muamele konusunu ashabıyla istişare etmiş, Hz. Ebu Bekir (ra), "Bunlar kavmin önde gelenleri, hepsini affedelim ve merhametimizi gösterelim." teklifinde bulunmuş, Hz. Ömer (ra) ise, "Bunlar kavmin önde gelenleri. Hepsini öldürelim ve bir daha üzerimize gelmeye cesaret edemesinler." görüşünü savunmuştu. Peygamber Efendimiz (sas), Hz. Ebu Bekir'e, "Sen, İbrahim gibisin. O, şöyle dua etti: 'Kim bana tâbi olursa, o muhakkak bendendir; kim de bana isyan ederse, şüphesiz ki Sen, günahları çok bağışlayansın, hususî rahmet ve merhameti pek bol olansın.' (İbrahim Sûresi/14: 36) Sen, İsa gibisin de. O'nun duası da şudur: 'Eğer onlara azap edersen, ne diyeyim onlar Sen'in kulların. Eğer onları bağışlayacak olursan, yine ne diyeyim, şüphesiz ki Sen, Azîz'sin; Hakîm'sin.' (Maide Sûresi/5: 118) Ey Ömer, sen ise Nuh gibisin. (950 yıllık tebliğine rağmen kavmi ancak Tufan'la yok edilmeyi hak eden) Hz. Nuh, şöyle dua etmişti: 'Rabbim, kâfirlerden yeryüzünde orada mesken tutacak kimseyi bırakma. Eğer bırakacak olursan kullarını saptırırlar ve ancak kendileri gibi alabildiğine ahlâksız ve kâfir çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler.' (Nuh Sûresi/71: 27) Sen, bir de Musa gibisin. O'nun duası da şuydu: "Rabbimiz! Firavun ve ileri gelen yetkililerinin mallarını mahvet ve kalblerine sıkıntı üstüne sıkıntı ver; belli ki, o pek acı azabı görmedikçe iman edecek değillerdir." (Yunus Sûresi/10: 88)

Bir yanda, dönemlerinin şartları ve dolayısıyla misyonlarının gereği olarak öncelikle Hz. Nuh ve Hz. Musa tarafından temsil edilen bir ruh; diğer yanda, yine dönemlerinin şartları ve dolayısıyla misyonlarının gereği olarak öncelikle Hz. İbrahim ve Hz. İsa'da temsilini bulan bir başka ruh. Muhammedî Ruh ve onun Âhir Zaman'a düşen gölgesi olan Mehdiyet, bu her iki ruha da sahiptir. Fakat hadislerde Hz. Mesih'in dünyaya döneceğinden bahsedilmesi, Âhir Zaman'da Muhammedî Mehdiyet Ruhu'nun önde gelen bir vasfının Mesihiyet olacağını gösterir. Ve nasıl Hz. Mesih'in takipçileri, İncil'in inci-mercan düsturlarını kuşanarak azamî takva, azamî zühd, azamî vilâyetle, sevgi, şefkat, merhamet ve muhteşem bir sebat, sabır ve fedakârlıkla tarihin belki en kudretli imparatorluğu olan Roma'nın içine dağılmış ve kuvvetle mağlûp edilmeyen Roma'yı tek bir çakı bile kullanmadan mağlûp etmişlerse, Âhir Zaman'da "Roma" içinde iman-Kur'an hizmeti de aynı usulle, Kur'an'ın elmas düsturlarıyla olacaktır.

Hz. Mesih'in takipçileri, Roma'yı dize getirirken, ne yazık ki, dinlerinin önce ahkâm kısmını bırakmış, böylece "cild"inden mahrum kalan din, derisi soyulmuş vücut gibi, her türlü haricî tesire açık hale gelmiş ve daha birinci nesilden itibaren başlayan inhiraflar, Roma putperestliği, Yunan felsefesi, Yahudilik tesiri ve Ön Asya dinleriyle uzlaşma ve dinin özünü yitirmesiyle sonuçlanmıştır. Bu tarihî gerçek, bugünün Roması modern dünyada hizmet vermeye Mesihiyet'in ciddî bir ikazıdır.

Zaman

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.