Sayılı günler ve referandum 13.09.2010 Ali Ünal
Kur'an-ı Kerim, Ramazan veya oruç ayı için "sayılı günler" tabirini kullanır. Bunda başka manâların yanı sıra, "Bir ay orucu gözünüzde, gönlünüzde büyütmeyin; Ramazan'ın bir geldiğini bir de gittiğini görürsünüz." manâsı vardır.
Eğer insan Ramazan'a girerken kendisini bu gerçek istikametinde kurarsa, orucunu en ağır şartlarda bile çok da zorlanmadan tutabilir. "Sayılı günler" tabirinde ayrıca mukaddes bir hüzün söz konusudur. Ramazan'ın teşrifi ulvî bir sürur içinde mukaddes bir hüzün verir; çünkü "sayılı günler" bitiverecek ve o, birkaç gün sonra elveda diyecektir. Dolayısıyla Ramazan, hadis-i şerifin "Ramazan'a girip de, ondan günahları affolunmadan çıkanın burnu sürtülsün!" tehdidi karşısında çok iyi değerlendirilmelidir. Nasıl "sayılı günler" ulvî bir sürur ve mukaddes hüzün günleri ise Ramazan'da indirilen Kur'an da ulvî bir sürur ve mukaddes bir hüzün verir. Bundandır ki Allah Rasulü (sas), "Kur'an okurken ağlayın; ağlayamıyorsanız ağlamaya çalışın!" buyurur. Ramazan'ın hüznünü duyamayan, Kur'an'a mukaddes hüzün ve ulvî sürurun verdiği gözyaşıyla yaklaşamayan insan, Allah korusun, Âhiret'te ağlar.
"Sayılı günler," yine yeni doğmuş bir çocuk, bir şafak ve ilkbahar saffet ve masumiyetiyle geldi ve arkada bir hüzün bırakarak gitti. Bu günleri bu defa referandum tartışmalarıyla geçirdik. Referandum, Cumhuriyet tarihimizde oligarşik hakimiyet ve vesayetten gerçek millet hakimiyetine geçiş istikametinde atılmış adımların üçüncüsüydü. İlk adım, çok partili hayata geçiş ve DP'nin iktidara gelmesiydi. İkinci adım, merhum Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olmasıyla bu makamın sivilleşmesiydi. Üçüncü adımı da, kabul görmesi halinde, oyladığımız anayasa değişikliği teşkil edecektir. Referandumun bu önemine rağmen, "sayılı günler"deki bazı manzaraların gönlümde daha büyük etki bıraktığını söyleyebilirim. Bu günlerin bir kısmını köyde geçirdim. 70'li yaşlarını yaşayan komşumuz Rüstem amcanın her gün bastonuyla sahurun hemen arkasından ve ezan okunmadan Sabah Namazı'na, iftarın arkasından ve ezan okunmadan hanımıyla birlikte Yatsı Namazı'na geçişi, köyde gözüme ve gönlüme Ramazan'ın en güzel manzarasını nakşetti. Öte yandan, ilçemde ve halkının çoğu dindar olan köyümde daha önceki yıllarda müşahede edilmemiş sayıda ve yine önceki yıllarda müşahede edilmemiş bir umursamazlık ve sıkılmazlık içinde açıktan oruç yenmesi, olabildiğince ürkütücüydü. Referandum, üzerimize çöreklenmiş oligarşik iktidardan kurtulma adına çok önemli bir adımdı ama, bir şafak hüznü içinde yaşanması gereken "sayılı günler"e, o günlerin ve hepimizin Sahibi'ne karşı gösterilen saygısızlığın bu ülkenin ve milletin geleceği adına referandumdan çok daha öte ve elbette menfî tesirleri olacaktır.
Oyladığımız anayasa değişikliğinin halk tarafından kabul görmesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olacağı içtihadı ve kanaatiyle "sayılı günler" boyu "evet" istikametinde yazmaya çalıştım. İyi niyetli içtihadlarımızda isabet edersek iki sevap, hata edersek bir sevap alırız. İnsan olarak bilgimiz sınırlıdır; dünü bilmediğimiz gibi bugünü de bilmeyiz, yarını hiç bilmeyiz. Kur'an-ı Kerim'de ifade buyrulduğu üzere, çok şey olur ki biz hayırlı görürüz, fakat hakkımızda şer olarak çıkar; biz şer görürüz fakat hayır olarak tecelli eder. Allah bilir, biz bilmeyiz. Bu sebeple, Cenab-ı Allah ne takdir buyurursa, biz onu kahr tecellisi olarak da görsek, lütuf tecellisi olarak da görsek, hayır, Allah'ın takdir buyurduğudur. Bu yazıyı referandumun neticelerini beklemeden yazıyorum. Çünkü netice ne çıkarsa çıksın, her halükârda Allah'ın dediği olacaktır. Eğer Türkiye genelinde benim ilçemde görüldüğü ölçüde "sayılı günler"e hürmetsizlik yaşanmışsa takdirin -Allah muhafaza- tecziye istikametinde tecellisinden korkulur. Ama tecziye de olsa, hayır, Allah'ın takdir buyurduğudur. Dolayısıyla "evet"e ölçüsüz sevinmeyecek, "hayır"a ölçüsüz üzülmeyeceğim.
Zaman
Eğer insan Ramazan'a girerken kendisini bu gerçek istikametinde kurarsa, orucunu en ağır şartlarda bile çok da zorlanmadan tutabilir. "Sayılı günler" tabirinde ayrıca mukaddes bir hüzün söz konusudur. Ramazan'ın teşrifi ulvî bir sürur içinde mukaddes bir hüzün verir; çünkü "sayılı günler" bitiverecek ve o, birkaç gün sonra elveda diyecektir. Dolayısıyla Ramazan, hadis-i şerifin "Ramazan'a girip de, ondan günahları affolunmadan çıkanın burnu sürtülsün!" tehdidi karşısında çok iyi değerlendirilmelidir. Nasıl "sayılı günler" ulvî bir sürur ve mukaddes hüzün günleri ise Ramazan'da indirilen Kur'an da ulvî bir sürur ve mukaddes bir hüzün verir. Bundandır ki Allah Rasulü (sas), "Kur'an okurken ağlayın; ağlayamıyorsanız ağlamaya çalışın!" buyurur. Ramazan'ın hüznünü duyamayan, Kur'an'a mukaddes hüzün ve ulvî sürurun verdiği gözyaşıyla yaklaşamayan insan, Allah korusun, Âhiret'te ağlar.
"Sayılı günler," yine yeni doğmuş bir çocuk, bir şafak ve ilkbahar saffet ve masumiyetiyle geldi ve arkada bir hüzün bırakarak gitti. Bu günleri bu defa referandum tartışmalarıyla geçirdik. Referandum, Cumhuriyet tarihimizde oligarşik hakimiyet ve vesayetten gerçek millet hakimiyetine geçiş istikametinde atılmış adımların üçüncüsüydü. İlk adım, çok partili hayata geçiş ve DP'nin iktidara gelmesiydi. İkinci adım, merhum Turgut Özal'ın cumhurbaşkanı olmasıyla bu makamın sivilleşmesiydi. Üçüncü adımı da, kabul görmesi halinde, oyladığımız anayasa değişikliği teşkil edecektir. Referandumun bu önemine rağmen, "sayılı günler"deki bazı manzaraların gönlümde daha büyük etki bıraktığını söyleyebilirim. Bu günlerin bir kısmını köyde geçirdim. 70'li yaşlarını yaşayan komşumuz Rüstem amcanın her gün bastonuyla sahurun hemen arkasından ve ezan okunmadan Sabah Namazı'na, iftarın arkasından ve ezan okunmadan hanımıyla birlikte Yatsı Namazı'na geçişi, köyde gözüme ve gönlüme Ramazan'ın en güzel manzarasını nakşetti. Öte yandan, ilçemde ve halkının çoğu dindar olan köyümde daha önceki yıllarda müşahede edilmemiş sayıda ve yine önceki yıllarda müşahede edilmemiş bir umursamazlık ve sıkılmazlık içinde açıktan oruç yenmesi, olabildiğince ürkütücüydü. Referandum, üzerimize çöreklenmiş oligarşik iktidardan kurtulma adına çok önemli bir adımdı ama, bir şafak hüznü içinde yaşanması gereken "sayılı günler"e, o günlerin ve hepimizin Sahibi'ne karşı gösterilen saygısızlığın bu ülkenin ve milletin geleceği adına referandumdan çok daha öte ve elbette menfî tesirleri olacaktır.
Oyladığımız anayasa değişikliğinin halk tarafından kabul görmesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olacağı içtihadı ve kanaatiyle "sayılı günler" boyu "evet" istikametinde yazmaya çalıştım. İyi niyetli içtihadlarımızda isabet edersek iki sevap, hata edersek bir sevap alırız. İnsan olarak bilgimiz sınırlıdır; dünü bilmediğimiz gibi bugünü de bilmeyiz, yarını hiç bilmeyiz. Kur'an-ı Kerim'de ifade buyrulduğu üzere, çok şey olur ki biz hayırlı görürüz, fakat hakkımızda şer olarak çıkar; biz şer görürüz fakat hayır olarak tecelli eder. Allah bilir, biz bilmeyiz. Bu sebeple, Cenab-ı Allah ne takdir buyurursa, biz onu kahr tecellisi olarak da görsek, lütuf tecellisi olarak da görsek, hayır, Allah'ın takdir buyurduğudur. Bu yazıyı referandumun neticelerini beklemeden yazıyorum. Çünkü netice ne çıkarsa çıksın, her halükârda Allah'ın dediği olacaktır. Eğer Türkiye genelinde benim ilçemde görüldüğü ölçüde "sayılı günler"e hürmetsizlik yaşanmışsa takdirin -Allah muhafaza- tecziye istikametinde tecellisinden korkulur. Ama tecziye de olsa, hayır, Allah'ın takdir buyurduğudur. Dolayısıyla "evet"e ölçüsüz sevinmeyecek, "hayır"a ölçüsüz üzülmeyeceğim.
Zaman
Bu Yayına Yorum Yapın