Türkiye değişiyor 20.09.2010 Ali Ünal

Bir Batı Anadolu ilçesinde sayın kaymakamı ve savcıyı ziyaret ettim; ikisi de, genç ve pırıl pırıl; sahip bulundukları mevki ve konumun da elbette farkındalar.

Daha önceleri komutana, emniyet müdürüne, kaymakama ve savcıya uğramak ne mümkündü? Bunlar, halkın içine de karışmazlar, belli yerlerde ancak "eşraf"la bir araya gelir, büyük çoğunluğu itibarıyla oynar ve içerlerdi. Çoğu da, orta yaşta veya üstünde, matruş suratlı, halka tepeden bakan ve kendilerinden halkın çekindiği tipler olurdu. Çıkışta zihnim bu karşılaştırmaya kaydı ve aklıma Kur'an-ı Kerim'in ehl-i nifakla ilgili çok önemli bir âyeti geldi: "Onların şekilleri hoşuna gider (kerli-ferlidirler); konuştuklarında sözlerini dinlersin (ağızlarını doldura doldura ve çok önemli şeyler biliyor ve söylüyorlar havasında konuşurlar). Ama onlar, duvara yaslanmış, giydirilmiş kütükler gibidir."

Bahsi geçen ilçede oturan bir dost, Türkiye'de tavandaki ve bürokrasideki söz konusu değişimi izah eden ve tabandan yayılan asıl değişim haritasını ortaya koyan önemli bir tesbitte bulundu: "Bu ilçe anılınca eskiden akla şu aileler gelirdi. Şimdi bunların ilçede tesir ve itibarları kalmadığı gibi, artık anılmaz oldular. Çoğu, sahip bulundukları sermayeyi de kaybetti. Şimdi bu ilçe anılınca herkesin aklına şunlar geliyor." Bu ilçe anılınca daha önce akla gelen 5-6 ailenin en az 4'ü CHP'liymiş; içlerinde namaz kılanı pek azmış. AP'li olan aile(ler) de, nüfuzları geniş olmasına rağmen pek sevilmezlermiş. Bu ilçe anılınca şimdi akla gelenler ise, çalışarak, sıfırdan belli bir sermaye sahibi olarak kendilerini ispat etmişler; hepsi, 50 yaşın altındaymış ve samimî dindar olup, İslâmî-millî hizmetlere destek veriyorlarmış.

Bahis mevzuu ilçedeki bu değişim, bir değişimi daha beraberinde getiriyor. Daha önce İslâm ve İslâmî hizmetler deyince de akla gelen bazı kişiler ve aileler varmış. Şimdi ise daha çok yukarıda zikri geçen yeni kişiler veya aileler akla geliyormuş. Ve hem sermaye, tesir ve itibarın, hem İslâmî-millî hizmetlerin âdeta el değiştirmesi, hazımsızlıklara sebep olabiliyor ve "Bu yer, burada hizmetler bizden veya falanlardan sorulurdu. Bunlar da kim ve nereden çıktı?" sorusu, kalbleri şöyle veya böyle meşgul edebiliyormuş.

Evet, bu değişimdir ki, hem MHP'nin asıl rey tabanı olan Orta, Orta-doğu ve Doğu Anadolu'da gittikçe eriyip, batı ve güney sahillerinde taban bulmasının, hem de DP'nin kalesi Balıkesir, İzmir, Manisa ve Aydın gibi iller olduğu halde, buralarda AK Parti'nin niye kaybettiğinin üç önemli sebebinden birini de izah ediyor. MHP yönetimi İslâm ve milliyetçilik bileşiminden uzaklaştıkça ve AK Parti bunları bünyesinde bulundurdukça MHP, Orta, Orta-doğu ve Doğu Anadolu'daki dindar-milliyetçi tabanını kaybediyor. DP ve AP çizgisinin iki rey kaynağı vardı: Biri, dindar ve milliyetçi kesimler; diğeri, şeflik dönemlerinin zulüm ve yoksulluğunu yaşamış ve DP ile birlikte Ege ve Akdeniz ovalarında çiftçilik ve ticaretle kazanmaya başlamış, dine hissen yakın ama yaşayışlarıyla dindar sayılamayacak, bilhassa içki ile arası iyi kesimler. Bunlardan birinci kesim artık AK Parti'yi tercih ederken, diğer kesim, MSP hareketinden beri o çizgiden ve nihayet AK Parti'den, bu çizginin dindarlığından hep rahatsızlık duymuş olup, gittikçe CHP ve MHP'ye kaymaktadır. Sahillerde MHP'nin taban bulup, AK Parti'nin kaybeder olmasının diğer iki sebebi, buralara Güneydoğu'dan göç eden halkla eskiden beri burada oturanların kaynaşamaması ve çiftçilerdeki kısmî rahatsızlıktır.

Türkiye'deki bu değişim çok iyi okunmalıdır. Anadolu'da sermaye sahibi olmaya başlayan ve İslâmî hizmetlerde önde bulunanlar, önceki sermaye ve hizmet sahiplerine rakip gibi durmamalı, onları onore etmeli, onlara saygılı davranmalı ve isim ve nam açısından geride görünmesini bilmelidirler. Sahil şehirlerinde DP-AP çizgisinden kayanların kalblerinin ise, dinî ve millî hizmetlerde samimiyet ve samimî performansla belli ölçülerde kazanılabileceği ümidindeyim.


Zaman 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.