Meselenin özü 11.06.2012 Ali Ünal

Doğruyu bulmada en önemli faktör samimiyettir, açıklıktır; dolayısıyla hem doğru oturmak, hem doğru konuşmaktır.

Sayın Bekir Bozdağ, "Özel yetkili mahkemeler bir ihtiyaçtan doğdu ve bu ihtiyaç, varlığını muhafaza ettiği sürece bu mahkemelerin varlığının da devam etmesi gerekir." diyor; "Biz, hiçbir zaman Özel Yetkili Mahkemeleri övmedik." diyor; ÖYM'ler mevcut iktidarın eseri olduğu halde, "Hukuk devletinde Özel Yetkili Mahkemeler olmaz." diyor. Bu sözler arasında dolaşırken, internette de şöyle bir gezinti yapınca karşımıza TBMM 22. Dönem, 3. Yasama Yılı, 27. Birleşim, 4 Aralık 2004 Cumartesi günlü tutanak çıkıveriyor. Hemen o gün Meclis'e bir kanun teklifi veriliyor ve kabul edilip kanunlaşan bu teklife göre, TCK 250'nci maddenin 1'inci fıkrasının (c) bendinde zikredilen suçlar karşısında kanunda öngörülen tutuklama süresinin iki kat olarak uygulanacağı hükmü konuyor. Bugün Özel Yetkili Mahkemeler'le ilgili en çok şikâyet konusu yapılan tutukluluk sürelerinin artırılmasıyla ilgili verilen yasa teklifinin altında kimlerin imzası var: Hakkı Köylü ve Bekir Bozdağ.

Bazı yetkililer ve yazarlar, iktidarı Özel Yetkili Mahkemeler'le ilgili yeni düzenleme teşebbüsüne götüren sebebin Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması olduğunu iddia ediyorlar. Hele bir yazar, "Ergenekon'un savcısıyım diyen bir başbakan bu noktaya gelmişse..." diyerek saydırıyor. Oysa, Hakan Fidan olayı 7 Şubat 2012'de patlak verdi. Bundan 50 gün önce, 17 Aralık 2011 tarihli yazısında Emre Uslu şunlara dikkat çekiyordu:

Derinler hareketli, haberiniz olsun. Son dönemde derin mahfillerde uykuya dalmış yapılar adeta sûr üflenmiş gibi kımıldanmaya başladı. Sadece asker çocuğu askerlerden kurulan yeni oluşumlar hızla tamamlanıyor. Bir yanda PKK'yı bombalamak için verilen adresler değiştiriliyor ve dağ taş bombalatılıyor, öbür yandan muhtemelen o adresi değiştirenlerin Ankara'daki destekçileri Genelkurmay'dan yalan yanlış açıklamalar yaptırıyor. Anayasa sürecine müdahale edilmek isteniyor. 28 Şubat soruşturmasının başlaması ihtimalinden korkuluyor. Mahkemenin Ergenekon yapılanmasını bir terör örgütü olarak tanımlaması önlenmeye çalışılıyor. Necdet Özel'e "Bizi dışlayarak PKK'ya karşı operasyon yapamazsın, TSK'yı da yönetemezsin!" mesajı veriliyor. Amaç, hükümete küçük tavizler vererek, büyük ve köklü değişimleri engellemek. Sonraki merhalede Meclis'ten Ergenekon ve Balyoz sanıklarına şike sanıkları benzeri bir af çıkarılmasını sağlamak; bunun için uluslararası alanda çalışmalar da var. Daha sonra da, 2012 yılında bir ekonomik kriz çıkarsa, şu anda uyumaya bırakılan derin hücreler harekete geçirilecek, PKK yoğun saldırılar düzenleyecek ve AKP, ülkeyi yönetemez hale getirilecek.

Bu yazıdan on gün sonra, iddia edilen "MİT krizi"nden 40 gün önce, Sabah gazetesi Sayın Beşir Atalay'ın ağzından CMK 250. maddede değişiklik yapılacağını manşetten duyuruyor. Emre Uslu, 27 Aralık tarihli yazısında söz konusu haberi şöyle yorumluyor: "CHP'nin istediği uzun tutukluluk sürelerinin indirilmesi sağlanarak, Ergenekon ve Balyoz sanıkları ile birlikte KCK sanıkları da serbest kalacak. CMK'nın 250, 251 ve 252. maddeleri gözden geçirilecek. Ergenekon yapılanması, siyasî bir amaç için şiddet kullansalar bile, terör suçu sayılmayıp özel mahkemelerden alınacak. Ayrıca Özel Yetkili Mahkemeler'in görev alanı daraltılıp, Ergenekon gibi, çete gibi, şike gibi suçları bu mahkemelerin faaliyet alanından kurtarıp, Ergenekon'un tamamen önünün açılması sağlanacak. OdaTV davası boşa çıkarılacak. Terör eylemlerine karışmamış PKK mensupları için 'etkin pişmanlık' dışında bazı sürpriz adımlar atılacak. PKK'ya fiilî bir af çıkabilecek. Bu durumda Öcalan'ın ev hapsi de 'sürpriz adımlar' arasındadır. Sayın Öcalan demek serbest olacak. Örgüt sembolleri taşınabilecek."

Bunların bazısı zaten gerçekleşti. Sıra diğerlerinde görünüyor. Meselenin önemli bir kısmı, Kürt meselesinde ve darbe davalarında düğümleniyor. Ötesini yazmaya elim varmıyor. 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.