Lâiklik, İslâm ve müslümanlar – ALİ ÜNAL 12/05/2016
Modern düşünce ve bakış açısı pozitivizm ve materyalizm temelli olması hasebiyle her şeyi parçalarına ayıran, her parçayı içinde bulunduğu bütünden ve diğer parçalardan bağımsız gibi ele alan bir niteliğe sahiptir. Çalışma ve dolayısıyla bilim alanlarının, netice olarak uzmanlıkların sürekli artması da bundandır. Yine bu sebepledir ki, meseleler ve konular da parça parça ele alınmakta ve her bir parçanın uzmanı, o parçayı kendi uzmanlık penceresinden incelemekte, buna rağmen çoğu uzman, “Bütünde olan çok defa parçada olmayabilir.” kaidesine rağmen, o parçanın dâhil olduğu bütünü bilme tavrı sergileyebilmektedir. Lâiklik de, aynı muameleye maruz olarak, daha çok siyasî temelde ve bilhassa din-siyaset münasebeti açısından ele alınmaktadır.
Tarihte aldığı şekliyle Hıristiyanlık, “tabiat”ı Allah ile kişi arsında perde ve onu incelemeyi günah sayar, “tabiî” bilgiyi küçümser, hattâ Hz. Âdem ile Hz. Havva’ya “cennet”te yasaklanan ağacı bir manâda “bilme ağacı” olarak görür, yoksulluğu ve yaslı olmayı yüceltip zenginlik ve dünyevî mutluluğa karşı tavır alırken, “Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyerek, siyasetle de arasına mesafe koyuyordu. Fakat Hıristiyanlık, zıttın zıttını, dolayısıyla ifratın tefriti doğurmasının kaçınılmazlığı içinde zamanla “kutsal” bir imparatorluk teşkil edecek ölçüde siyasî sahaya hakim hale geldi. Bu hakimiyetin sembolü, hattâ sahibi ise, gittikçe de zenginleşen Kilise idi. İşte bu atmosfer içinde Endülüs ve Haçlı seferleri yoluyla İslâm medeniyetiyle, bilhassa onun ilmi ve refahıyla doğrudan münasebete geçen Hıristiyan âlemi “dünya”ya açılmaya başladı. Tarihçi Will Durant, The Age of Faith’te sözkonusu münasebeti Rönesans’a giden yol olarak niteler ve “Batı, Haçlı seferlerini askerî alanda kaybetti; fakat büyük bir istekle düşmanından öğrendikleri neticesinde …. Rönesans’a yürüdü ve kazandı.” diye yazar.
Bu açılma, bir yandan tabiatı inceleme ve dolayısıyla bilimlerde gelişme hamlelerine, diğer yandan, nüfusun ve bunun doğurduğu ihtiyaçların çokluğu, Avrupa coğrafyasının darlığı, nehirlerinin fazlalığı, okyanuslarla çevrili olması gibi sebeplerle de coğrafî keşiflere zemin oluşturdu. Yeni ulaşılan coğrafyalardan Avrupa’ya akan servet, halk içinde gittikçe zenginleşen “burjuva” sınıfının doğmasına yol açtı. Bir yandan bu burjuva Hıristiyanlığın kısıtlamaları dışında bir hayat sürme arzu ederken -Reform da bir açıdan bu arzunun neticesidir- diğer yandan kimilerinde “hakikat aşkı”yla, kimilerinde gücün ve zenginleşmenin sebebi olarak gelişen bilim, pek çok noktada “muharref” Kitab-ı Mukaddes’le çelişiyordu. İşte Orta ve Yeni çağlarda Avrupa, burjuva-aristokrasi, burjuva-Kilise ve sınıflar arası, diğer yanda din-bilim çatışmalarıyla sarsıldıkça sarsıldı. Nihayet bu çatışmalara son vermek için din ile dünyaya, din ile bilime, din ile siyasete ayrı sahalar tanıyan Dekart düalizminin özetlediği bir düalizm üzerinde uzlaşmaya varıldı. İşte lâiklik, insan düşüncesini Din’den, vahiyden tecrit de ederek, temelde bu düalizmin, düşünce, inanç ve yaşayışta -İslâm’ın câmiiyyetine muhalif olarak- din ile dünyayı, din ile siyaseti, akıl ve bilim ile dini ve vahyi, madde ile manâyı, dünya ile Âhiret’i birbirinden ayırmanın, hattâ çatışabilir alanlar olarak görme ve değerlendirmenin neticesi ve adıdır.
Seyyid Kutub’un “uğursuz ayırım” olarak nitelediği bu ayrımın, belirtmekte fayda var ki, pratikte dinlere kısmî bir faydasından da söz edilebilir. Önceki asırlarda bilhassa Batı’da bir Müslüman’ın, İslâm’a ait müesseselerin bulunması âdeta mümkün değildi. Lâikliğin “toplumsal ve siyasî alan”a müdahil olmamak kaydıyla, ferdî inanç ve yaşayış seviyesinde her dine ve dinlerin mensuplarına hayat hakkı tanımasıyla farklı dinlerin mensupları dünyanın her tarafında ve bir arada yaşama, hattâ dinlerini tebliğ imkânı buldu. Bundan dolayı da Hz. Bediüzzaman, “Lâiklik adı altında vicdan hürriyetinin devletlerde kanun-u esasî haline gelmesiyle maddî cihad kılıcı kınına girip, Kur’ân’ın elmas hakikatleriyle cihad dönemi açıldı.” tesbitinde bulunur.
a.unal@yenihayatgazetesi.com
Bu Yayına Yorum Yapın