Alçak ve ahlâksız kim? – Ali Ünal 13/06/2016

Son dönemin yaygın modalarından biri, Ergenekon, Balyoz, Kafes Eylem Planı gibi operasyonları yapan Emniyet ve Yargı mensuplarını, bunlar münasebetiyle Hocaefendi ve Cemaat’i gıyaplarında suçlayıp hakaret etmek.
Nedim Şener’i biraz, o da medyadan tanıyorum. Yıllarca Ergenekon örgütünden bahseden, “Ergenekon belgeleri…” kitapları yazan, savcı Öz’e Hırant Dink cinayetini Ergenekon’un işlediğini söyleyen Şener, 18-25 Aralık/AKP yargısının kararı üzerine, “Meğer Ergenekon adıyla bir terör örgütü yokmuş!.. Bunlar bilinmiyor muydu? Elbette biliniyordu.” diye yazabildi. Aynı Şener, Dink suikastı konusunda Bülent Demirel’in ifadelerini Ali Fuat Yılmazer’e yıkarak Yılmazer’i suç yükü altında bırakıyordu. Bu ortaya çıkarılınca da “Yanlışlıkla olmuş! ” deyip sıyrılmaya çalıştı. İnternet’te gezinirken, 2010 yılında bir 32. Gün programında, başka “yanlış”larını yüzüne Mehmet Baransu’nun söyleyip, onun da yine “yanlışlıkla olmuş” diye kabullenmek mecburiyetinde kaldığını gördüm.
Şener’i, önceki ve şimdiki mesleği sebebiyle daha yakından tanıyan Emre Uslu -üslûbunu benimsemesem ve yazdıkları konusunda bir yargıda bulunamayacak olsam da- şöyle yazdı:“Nedim Şener, gazeteci değil, paspastır; onun görevi, birilerinin pisliğini temizlemektir. Şener, hep birilerinin emir subayı gibi gazetecilik yaptı. Gün geldi Nedim Şener yine döndü, ‘Dön!’ dediler çünkü. Dünün yılmaz yolsuzluk savaşçısı bugün Reza Zarrab konusunda hedefin Erdoğan olduğunu yazmaya başladı. Neden? Emir öyle çünkü.” Kendisiyle tartışıp durduğu Nazlı Ilıcak’ın birlikte TV’ye çıkma meydan okumasına evet diyemeyen Şener, “Kendin çal kendin oyna!” mahiyetindeki güya TV tartışmalarında “o alçak polisler” diye konuşuyor. Kendilerini savunamayacak insanlara arkadan “alçak!” demek, onları savunabilecek kimselere yer vermeyen ve aleyhlerinde hakarete zemin hazırlayan programlar yapmak, asıl alçaklık olmaz mı?
Erol Mütercimler, Türkiye’de Ergenekon üzerine en çok konuşanlardan, hattâ bu ismi ilk telaffuz edenlerden biri. Ergenekon lâfını 1990’larda Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu, kendisinin de Ergenekon içinde olduğunu söyleyen Ünlütürk’ün “Ergenekon, Genelkurmay’ın da, hükümetlerin de, bürokrasinin de, herkesin üstünde bir örgüttür. Yasayla falan kurulmuş bir örgüt değildir.” dediğini aktarıyor; “Ergenekon’un içinde bazen genelkurmay başkanları var, valiler, subaylar, emniyetçiler, köşe yazarları, gazeteciler, profesörler, işadamları, sıradan insanlar var.” diye yazıp konuşuyordu. Ergenekon’un öldürttüğünü iddia ettiği oramiral Kemal Kayacan’ın kendisine “Sen, bizim güçlü olduğumuzu mu düşünüyorsun? Bizim dışımızda öyle bir örgüt vardı ki, bizim rütbemizin ‘or’ olması hiç bir anlam ifade etmiyordu. Ergenekon örgütünü ciddiye alacaksın. Çünkü her şeyi tezgâhlayan örgütün adı odur.” dediğini aktarıyordu.
Mütercimler, Ergenekon davasında yargılanırken, Kayacan’ın öldürülmesiyle ilgili sözlerini “saçmalama hakkım var” diye izah, yani bazen saçmalayan biri olduğunu itiraf etmişti. Mütercimler, Ergenekon davasında yer alan Emniyet ve Yargı mensupları için “Çok nazikler; işlerini çok iyi biliyorlar. Emniyet’te koydukları hücre çok temizdi; sabahları sporumu yaptım; ‘24 saat sıcak su var. İhtiyacınız olduğu zaman lütfen söyleyin!’ diye hep nazik konuşuyorlardı” diyordu. Şimdi, bir yandan Türk ordusunun 1950’den sonra siyasete bulaşmaktan çıkamadığını da söylerken, bir yandan da Ergenekon, Balyoz gibi operasyonları, bir başka “Kendin çal kendin oyna!” programında, “Komünizm’le mücadele derneğinin iki numaralı şubesi için seçilmiş olan Fethullah Gülen’e yaratılan ahlâkî değerlerden yoksun cemaat mensuplarının kumpası” olarak niteliyor ve hem Hocaefendi’ye, hem de sözünü ettiği savunmasız Emniyet ve Yargı mensuplarına gıyaplarında iftira atıp, hakaret ediyor. Bu, ahlâksızlığın dip yapması değil mi? Daha önceki bir teklifimi tekrarlıyorum: Sözkonusu Emniyet ve Yargı mensuplarının davaları televizyonlarda yayınlansın ve alçak kimmiş, ahlâksız kimmiş görelim!
Ayşenur Arslan. Hemen her “ahbap çavuş” programında “Fethullah Gülen”i diline doluyor. Nurettin Veren’le alâkası olmayan Küçük Dünyam’ı ona atfediyor; Veren’e ait bir söz, Küçük Dünyam’da geçiyormuş intibaı veriyor; Cübbeli Ahmet hoca üzerinden Hocaefendi’nin de lüks içinde yaşadığı iftirası atıyor. Ya Hocaefendi günümüzde en fakir bir insanın yediğinden daha az yiyor ve hiç de daha rahat olmayan bir yatakta yatıyorsa?!
Bir diğer yiğit insan Gültekin Avcı bey, zindan çıkışı sözlerinde haksız mı?

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.