Türkçe ezan ve bu dönemi anlatan haberler! | Ali Emir Pakkan
Zam haberlerini yandaş gazeteler nasıl veriyor? Bir kere “ zam” kelimesi neredeyse unutuldu. Kullanımı adeta yasak. En son, “Avrasya Tüneli geçiş ücretine fahiş zam geldi. Bu haberleri okurken, neredeyse, şöyle biteceği hissine kapıldım: “Tünel ücreti ayarlaması bütün yurtta sevinçle karşılandı.” Olabilir mi olur! Çünkü “bu zammı zenginden alıp fakire veriliyor” diye savunan beyinleri alınmış bir kitle de var!
Asıl buradan varmak istediğim yere geleyim. Demokrasilerde medya toplumun aynasıdır. Toplumsal sorunlar oraya yansır. Eğer medya ile toplum arasındaki gerçeklik bağı kopmuşsa yönetimde ciddi sorunlar var demektir. Otoriter ve totaliter rejimlerde medya, siyasi iktidara bağlı bir propaganda aracıdır. Türkiye bugün demokrasiden uzaklaşmış ve nerdeyse 90 yıl geriye gitmiştir.
Bunu 1930’lu yıllardan bir örnekle açıklayayım. Bakın tarihte kaldığını sandığımız tek parti döneminde medya, toplumsal olayları nasıl yansıtıyordu?
1932 yılı Ramazan ayında İstanbul'un birçok camiinde Kuran'ın Türkçesi okunmaya başlandı. 22 Ocak'ta Yerebatan, 27 Ocak'ta Süleymaniye ve 29 Ocak'ta Sultanahmet camiilerinde Türkçe Kur’an okundu. 30 Ocak’ta ise ilk defa Fatih camiinde ikindi ezanı Türkçe okundu.
‘‘Allah büyüktür.
Tanrı'dan başka tapacak yoktur.
Ben şahidim ki Tanrı büyüktür...’’
O günkü gazeteler, tek parti iktidarının dayatmalarını, "Halk, Türkçe Kur'an dinlemek istiyor” başlıkları ile duyurdu. Haberlere göre, din adamları da Türkçe Kur’an’dan ve ezandan yanaydı! 4 Şubat 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesine göre, Ayasofya'da 40 bin kişi teravih namazı kılmış, 30 bin kişi de cami dışında kalmıştı. Haber şöyleydi:
‘‘Dün gece Ayasofya'da toplanan kırk bine yakın kadın, erkek, Türk Müslümanlar, on üç asırdan beri ilk defa olarak Tanrılarına kendi lisanlarile ibadet ettiler. Kalplerinden, vicdanlarından kopan en samimi, en sıcak muhabbet ve an'anelerile Tanrılarından mağfiret dilediler. Ulu Tanrı'nın Ulu adını, semaları titreten vecd ve huşu ile dolu olarak tekbir ederken her ağızdan çıkan bir tek ses vardı. Bu ses Türk dünyasının Tanrı'sına kendi bilgisi ile taptığını anlatıyordu.’’
Ama gerçekte ne sevinç vardı ne de gözyaşı! Bazı yerlerde Arapça ezan, cezai ehliyeti olmayan delilere veya çocuklara okutuluyordu. Nitekim toplumdaki bu direnci de kırmak için baskılar arttı. 18 Temmuz 1932’de bir genelge ile tüm yurtta Arapça ezan okunması yasaklandı. Arapça okumakta ısrar edenler yakalandı, haklarında soruşturma açıldı. Çıkarılan yasa ile Arapça ezan okuyanlara üç aya kadar hapis, on liradan iki yüz liraya kadar para cezası getirildi. (23 Mayıs 1941)
Ezan, 1950'ye kadar 18 yıl Türkçe okundu. DP'nin ilk icraatı bu yasağı kaldırmaktı.
Türk medyasındaki haberlere hep şüphe ile bakın. Zam haberleri gibi gülün geçin. Onlar yakında tek parti ve tek adam dönemini anlatan ibret vesikaları olacaktır!
Bu Yayına Yorum Yapın