Kaçırılan Ümit Horzum'un eşi feryat ediyor..! | Ömer Faruk Gergerlioğlu
İnsan hakları savunucusu olarak işim ihlallere karşı mücadele etmektir. İhlali eleştirdiğim için bana kimi zaman "dinci", kimi zaman "Ermenici", kimi zaman "Kürtçü", kimi zaman "fetöcü" dediler. Halbuki hedefim insana yönelik ihlale mücadele etmekti. Kimlik, meşrep, ırk, mezhep değil, ihlaldir benim konum.
Bugün bunlardan birini anlatmak istiyorum. Fetö ithamıyla karı koca KHK ile ihraç edilmiş bir ailenin başına gelenleri...
"Lütfen Sesimiz olur musunuz Sayın Gergerlioğlu . Çok çaresiz durumdayız. Her geçen gün eşimin hayatından endişem artarken çocuklarıma karşı gücüm tükeniyor." diyordu bana gelen mektuptaki cümleler.
6 aralık 2017 günü kaçırılan Ümit Horzum'un 2 çocuk annesi eşi bana bu satırları yazıyordu. Ve devam ediyordu
"Çok korkuyorum. Eşimin başına bir şey gelmesinden de. Çocuklarımdan da. Kendimden de. Uyuyamaz oldum. Dışarı çıkarken eve dönememe korkusu yaşıyorum. Ve en kötüsü çok yalnızım... kimsemiz yok.. "diyordu bu ses.
"Horzum ailesi" twitter adresindeki çocuklarının babalarına seslenişini izliyorum sonra, masumiyet dolu baba özlemi çeken çocuklar...ve halen günlerdir babalarını bekliyorlar.
Ümit Horzum'un eşi çok kapılar çalmış ve çok üzücü muameleler görmüş.
"Ben ihraç olmuş bir elektrik elektronik mühendisim. Bugüne kadar kimsenin beni hor görmesine ve ezmesine izin vermedim. Onurumla yaşadım. Şimdi bir polis memuru ya da bir başçavuş ya da bir zabıt katibi tarafından acımın alay konusu edilerek beni adeta kapı dışarı etmelerinden müthiş rahatsız oluyor ve kendimi zor tutuyorum. Bir gün çıldırıp Ortalığı ayağa kaldıracağım diye korkuyorum. Gördüğüm muameleler inanın çok saygısızca ve acıları körükler nitelikte. Çocuklarımın başında olmak için alttan alıyor Rabbime havale ediyorum. Tek gayretim var eşimi sağ salim bulmak."
Ama yılmamış. Günlerce, emniyet, savcılık koşturmalarından sonra söylediği ise şuydu.
"Avukatım AYM dilekçesini hazırlıyor. Salı günü savcı elimde henüz bir netice yok dedi. Kısacası biraz sesimi duyurabilsem de hukuki veya delil/görüntü anlamında elimde hiçbirşey yok. Başladığım noktadayım."
Ve her gün çırpınmaya devam etmiş, söylediği yine buydu.
"Gayri resmi olarak bir polis memuru aralık ayında aracın mobeselere hiç takılmadığını söyledi. Ama bu mümkün değil. Ben o gün gittiği yerleri öğrendim. Hatta bir gün önce yakıt aldığı yere çok yakın mobeseler var. Sanırım silinmiş kayıtlar... Savcılık da muhtemelen bu sonucu verecek... elim bomboş "
Ama yılmadı ve uluslararası kuruluşlara başvurdu. "AİHM ve BM başvurularımız da yapıldı. İkisi de acil koduyla savcıdan ne yaptığıyla ilgili rapor istemiş."
Olay uluslararası alana intikal etmiş, ama ne yazık ki ulus içinde kimsenin ne haberi var, haberi olanın da yaptığı bir açıklama var. Biz resmi makamlardan cevap bekleyelim, bakın günler sonra annenin gayretleriyle ulaştığı son nokta nedir?
Bunu yine twitter hesabından açıklıyor Ümit Horzum'un eşi
"Ankara'da polisin tespit edemediği bir veriyi kendi halimle, tek başıma tespit edebildim. Duygularımı anlatamam. Çaresiziz ve acı çekiyoruz. "
Kocası kaçırılmış bir kadının bu sözlerinden yüzü kızaracaklar vardır herhalde..!
Ve twitter hesabından açıklamalar devam ediyor. Bu iddialar nasıl olur da yüksek düzeyde ses getirmez, insan hayret ediyor..!
"Bir ipucu, görgü şahidi bulurum ümidi ile, Ankara sokaklarında dolaştım. Akaryakıt istasyonlarını gezdim. Nihayet, eşim Ümit Horzum'un Samsun yolu Turgut Özal Bulvarı No :30 adresinde faaliyet gösteren Petrol mob. dek. tur. teks. otom. san. ve tic. A.Ş. 'ye ait Opet bayiine giderek akaryakıt aldığını tespit ettim."
Hesabında fatura kayıt bilgilerini paylaşmış ve ekliyor
"Petrol İstasyonu görevlisi, kamera görüntülerinin 15 gün içerisinde silindiğini belirtti. Zamanında, emniyet birimleri almış olsa idi, belki de eşimi peşinden takip eden şüphelilerin görüntüleri de tespit edilmiş olacaktı."
Durum bu, yapılacak olan en üstten sormaktır, Ankara ilinin mülki amirine seslenmiş.
"Soruşturmada görevli Emniyet birimleri, akaryakıt istasyonuna ait kamera görüntülerini silinmeden önce zamanında almış olsa idi, belki de failler şimdiye kadar bulunacaktı. Eşim de kurtarılmış olacaktı. Hâlbuki, eşimin, en son 29 kasım 2017 günü mobese kaydı olduğu söylenmişti. Delillerin karartılmasından ciddi endişe ediyorum. Delil karartma hukukumuz açısından ağır yaptırımı öngördüğü bilinmektedir. Soruşturmada ağır davranmak suretiyle delillerin kaybolmasına sebep olanlar varsa, bunlarla ilgili hukukun emredici hükümlerinin gereğinin yapılmasını da talep ediyorum. Bu kadar yol güzergâhında, bir çok mobese ve plaka tanıma sistemi bulunduğu bir gerçek. Ve bu görüntülerde, eşimi takip eden şüphelilere ait görüntülerin bulunacağını düşünüyorum."
Ama halen mülki amirden açıklama yok. Başka ulaşılabilecek yollardan da ses seda yok. Ümit Horzum'un eşine günlerdir bir cevap yok, halbuki o yetkililerin bulamadığını bulmuş.
"30.01.2018 Salı günü Ankara Adliyesi'ne gittim. Ancak, ne yazik ki eşimin kullanmış olduğu cep telefonuna ait hts raporunun olayın üzerinden (57) gün geçmesine rağmen @BTK 'dan hala cevap gelmediğini öğrendim."
Bunlar çok önemli... bu olayı takip edeceğiz. 21. yüzyılda bir eş, bir anne tek başına mücadele veriyor. Türkiye'nin başkentinde eşi kaçırılmış bir kadın, mobese kamerası dolu bir yerde işin peşine kendisi düşmüş, karanlıkları aydınlatmaya çalışıyor. Bu yalnız hanımı gündem etmek çok yoğun gündem içinde benim en öne koyduğum bir olay. Çünkü son derece karanlık, sorularla dolu, önü kapatılmış bir olay ve direnen bir kadın var karşımızda. Bu anne ve masum çocuklarına yardımcı olmak ise vicdanımızın bize emrettiğidir. Mülki amirlerin yapması gerekense bu denli açık deliller karşısında bir açıklama yapmaktır. Ankara Valisi Ercan Topaca'dan bir açıklama bekliyorum.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…
Bu Yayına Yorum Yapın