İşsizlik KHK dinlemiyor | Harun Odabaşı
Şu son bir ayda işsizlik ve borç sebebiyle iki kendini yakma eylemi yaşadık. 2001 yazarkasa eylemini unutturmayan medyada doğru dürüst haber bile olmadı. Halbuki üzerine benzin dökerek intihar etmek hem en zor hem de en mesaj yüklü eylem türlerinden biri.
Şubat 2001 ekonomik krizinden önce en ağır hükümet protestosu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in önüne bir esnafın yazar kasa fırlatılması idi. AKP’nin doğumunu hızlandıran kriz bu eylemle hatırlanır. Esnaf Ahmet Çakmak’ın hayatı belgesel bile olmuştu. Gayet yerinde, ölçülü, demokratik ve sembol olmayı hak eden bir eylemdi.
Şu son bir ayda işsizlik ve borç sebebiyle iki kendini yakma eylemi yaşadık. 12 Ocak günü inşaat işçisi Sıtkı Aydın, “Geçinemiyorum.” diyerek Meclis Devlet Hastanesinin önünde kendini ateşe verirken birkaç gün önce de Balıkesir’de Mustafa Birgül, iş isteklerine olumlu cevap verilmediği için üzerine benzin dökmüştü. Gazeteci gözüyle eylemlerinin görseli ve teması çok güçlüydü. Avrupa’da gazetelerin manşetlerinden inmeyecek bir haberi Türkiye’de kimse üstüne alınmadı. Medyada doğru dürüst haber bile olmadı.
Ekonomik gerekçelerle intihara teşebbüs edenlerin sayısı çok daha fazla ama kendini yakarak intihar etmeyi diğerlerinden ayıran birkaç husus var. Bir insan kendisinin katili olmaya karar verdiyse onlarca yolunu bulabilir. İlaç içmekten tut bir uçurumdan atlamaya kadar. İntihar etmeye karar vermek kadar yöntemin tespiti de zordur. İntihar bir tükenmişlik psikolojisi olduğu kadar buna sebep olanlara da mesaj niteliği taşıyor. Üzerine benzin dökerek yapmak ise hem en zor hem de en mesaj yüklü olanlarından biri.
Açık alanda elinde benzin galonu bizzat TBMM önüne gidip hayatına son vermek istemesi, suçladığı kesimlere karşı çok travmatik bir saldırı niteliği taşıyor. Tam bir ‘beni anlamadınız, artık siz düşünün’ durumu. Bir insan sırf başka partiye sempati duyduğu için ya da başka bir görüşte olduğu için böyle bir teşebbüste bulunmaz. Zaten mağdurlardan bir tanesi son seçimde AKP’ye oy verdiğini söyledi. Yani konu politik bir duruş meselesi değil tamamen ekonomik.
Medya göstermese de toplumun alt kesiminden çok ciddi bir dalga geliyor. Birkaç ayda bir yol ya da köprü açarak, Borsa İstanbul endeksinin yüz binin üstünde olması ile övünerek sadece durum bir süre idare edilebilir. Göstergeler o kadar sınırdaki en ufak bir tökezleme zincirleme bir reaksiyona sebep olabilir. AKP hükümeti de ipin ucunu kaçırmamak için ha bire kamu ürünlerine zam yapıyor. Ancak alınan tedbirlerin hiçbiri yapısal bozukluğu tedavi amaçlı değil. Bu tabirden çok hoşlanmasalar da sadece pansuman tedbirleri.
Cumhuriyet tarihinin en ağır krizin yaşayabiliriz dedikçe uyarılarımızı güneşli havada yağmur yağacak diyen bir adamın hayalciliğine benzetenler var. Olsun, gocunmuyoruz, biz vazifemizi yapalım.
Söyler misiniz iyi giden ne var? Zam trafiği enflasyonu iki haneli rakamlara taşıdı. Benzin fiyatı dünya rekoru kırıyor. İhracat tıkandı, turizm can çekişiyor, savaşa girdik, AB sürecinden bahseden bile yok ve cari açık kontrolden çıktı.
Bu şartlarda büyüme rakamının yüksek çıkması bile sadece riski artırır. Nerden geldiği belli olmayan sıcak para ile bir saadet zinciri oluşturuldu. Bu hükümetin en büyük avantajı medya gücünü elinde tutuyor olması. Zamlara fiyat ayarlaması diyerek ekonominin psikolojik boyutunu ihmal etmeyecek kadar titizleniyorlar. Ama istatistikler ve işsizlik ne ferman dinliyor ne de KHK.
Bu Yayına Yorum Yapın