Mayıs 2018 Çağlayan'ı | Abdullah Aymaz
Çağlayan Dergisinin Mayıs sayısının başyazısı “Kendiyle Yüzleşmede Peygamber Ufku-4” başlığıyla veriliyor. Burada iki peygamberin yüzleşmesi ele alınıyor. Birincisi Yusuf Aleyhisselam… Köle gibi satılmalar, suçlu gibi hapse atılmalar yanında çok ağır imtihanlar veren bu muhlas nebiden alacağımız ibretler var. İkincisi Şuayb Aleyhisselam… Onun tevhidi anlatma ve yayma misyonu yanında ictimaî ve iktisadî spekülasyonlarla mücadelesi ve toplumda ictimaî adaleti tesis etmeye çalşıması, bize üzerinde durulması gereken bilgileri veriyor.
“Bilim ve Yaratılış” yazısında Prof. Dr. Ömer Yıldız, “deizm”e kayabilecek gençlere, hatta bilim insanlarına yol gösterecek ilmî düşüncelerini sergiliyor.
“Beden ve Ruh Münasebetinde Mikropların Rolü” başlıklı yazısında Prof. Dr. Atıf Yorulmaz “Mikrobiyota’nın keşfinden sonra: Mikroorganizma dünyası ile olan münasebetler, insan şahsiyetini tanımlar.” Notunu koyarak, şahsiyet tanımlanmasına yeni bir ufuktan baktırıyor. Geniş bir araştırma mahsülü olan bu yazının bilhassa ülkesini terk etmek mecburiyetinde kalarak başka ülkelere iltica edenler tarafında çok dikkatli okunması, hatta müzâkereli olarak ele alınması çok faydalı olacağı kanaatini taşıyorum.
Prof. Dr. Ömer Serranur’un “Nasıl Renkli Görürüz?” başlıklı yazısında, çeşitli renklerin görünüş izahı yapıldıktan sonra renk körlüğü üzerinde de durulmuş. Netice yine Cenab-ı Hakka dayandırılarak Mülevvin isminin tecellisi olarak bir değerlendirme yapılmış.
Biyografi bölümünde Prof. Dr. Kerim Ahmet Can, “Çileyi Bal Eyleyen Şair Bahtiyar Vahabzade”yi anlatmış. Mücadeleci bir ruha sahip şairin komünist diktatörlük devrindeki ibretli hayatı güzel takdim edilmiş.
M. Fethullah Gülen Hocaefendinin “Kalbin Zümrüt Tepeleri” ne istidrak olarak yazdığı “Farklı Mertebeleriyle Nefis-1” makalesinde, nefsin, emmâre, levvâme, mülheme, râdiye, mardiyye, mutmainne, sâfiye / zâkiye mertebeleri tanıtılmış, sonra da bunlar üzerinde güzel izahlar da getirilmiş.
Mehmet Canpolat “Kitlelerin Aklını Kilitlemek” başlıklı yazısında, kitleler psikolojisini kullanarak algı operasyonları ile kitleleri diktatörlerin nasıl kilitleyip istedikleri yöne sevk ettiklerini anlatıyor.
Hocaefendi yine “Hep Âh İle Geçti” münacâtı ve “Yak Ateşine Kül Olmasın” naatı ile gönlünü konuşturmuş…
Selim Koç’un “Sabah Yakın Değil mi?” şiiri günümüzde bilhassa yaşadığımız sürecin mağdur ve mazlumlarına hitap ediyor.
Kadir Fırtına “Harikulade Bir Tefekkür Tablosu Dikenli Kertenkele” başlıklı yazısıyla, bir tefekkür tablosu olarak dikenli kertenkeleyi bütün orijinal yönleri ile ele almış…
Prof. Dr. Enis Cebeci, “Bir Anadolu Müslümanı Yaman Dede” başlıklı yazısı ile Rum asıllı Diyamendi (Yaman Dede)yi anlatmış. Bu peygamber âşıkı, zâtı, şahsen tanıyan merhum Dr. Ali Kemal Belviranlı’dan da dinlemiştim. Çünkü “Gönül Hûn Oldu Şevkinden Boyandım Yâ Rasûlallah” şiirinin bir bölümünü besteleyip kendisine okumuş. (Her halde Konya’dan bir grup halinde ziyaretine gidip toplu halde okumuşlar.) O kadar heyecanlanmış ki, sonradan evlendiği Türk eşi artık durmalarını istirham edip “Kalbi var!.. Kriz geçirebilir!..” demiş…
Prof. Dr. Said Işık “Bir İmmünoterapi Dersi” başlıklı yazısında immünoterapi’nin kanser tedavisinde yeni bir yöntem olduğunu ve ümit verici bulunduğu anlatılıyor. Yazıya Hocaefendinin görüşleri de eklenmiş…
Tekrar başyazıya dönecek olursak, bilhassa bütün başyazıların tekrar tekrar müzakere edilerek didik didik edilmesi gerekiyor, diye düşünüyorum.
Mesela: “Kuyu dibi, onun (Hz. Yusuf Aleyhisselam) için NUR-U TEVHİD içinde SIRR-I EHADİYET RASATHANESİ hâlini almış; bir köle gibi satılışı, - o köleye canlarımız kurban- vesileleri değerlendirerek zirvedekilerin hayat tarzlarını doğru okuma fırsatını sağlamış; zindan girişi, onun safvet ve derinliğinin görünüp bilinmesine vesile olmuş ve şer gibi görünen hususlar istikbaldeki misyonu adına ona birer basamak haline gelmiştir.” cümlesinde pek çok hikmet sarmalı gizlenmiştir. Çok kısa olarak diyebiliriz ki: Evet kainat tek elden idare ediliyor, vâhidiyet var. Ama herşey tek başına O TEK OLANIN varlığının binlerce delillerine Ehadiyetle üzerinde topluyor. Kuyu dibinde kendisine ilham edilenler enfüsî bir delil olarak pek çok gerçeği anlaması için bir rasathane gibi… Katman katman Mısır hayatının, üstkatındaki saray yaşayışından, kölelerin ve zindandakilerin en altdaki hayat tarzları hakkalyakin bilinmekle ancak o toplumda güzel bir idareci olunabilir. Tevhid dersi vermek için gönüllerine girmesi gereken ve putperest toplumda misyonunu gerçekleştirebilmesi için o katmanları bütün boyut ve tonlarıyla böylece tanımış olan Yusuf Aleyhisselam başına gelenlerin hikmetlerini bilerek hareket etti ve işinde muvaffak oldu. İşte bütün mağdur ve mazlumların ondan alacakları ders ve ibretin bazı parçaları!..
Bu Yayına Yorum Yapın