Kur’ân’ın Ehl-i Kitap’ı İkna Etme Metodu



Prof. Dr. Suat Yıldırım
Mekkî devrin sonunda nazil olup geliş sırası itibariyle 85. sıradaki Ankebût suresinde, ilk olarak Kur’ân-ı Kerim’in Ehl-i Kitap hakkındaki tutumu[i]şöyle bildirilir: “Ehl-i Kitap’tan zulmedenler bir yana, onlarla en güzel şekilde mücadele edin, şöyle deyin: ‘Bize indirilene de, size indirilene de inandık; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir. Biz O’na teslim olmuşuzdur.”[ii]Müteakip ayette Ehl-i Kitap’tan bir kısmının Kur’ân’ı kabul edecekleri bildirilir: “Biz işte sana da bu kitabı indirdik. Daha önce kitap verdiğimiz kimseler buna da iman ederlerdi. Şunlardan da ona iman edenler vardır. Bizim ayetlerimizi kâfirlerden başkası inkâr etmez.”[iii]Tefsircilerden birçoğu, “daha öncekiler” ifadesinden maksadın, Hz. Peygamber’den (aleyhissalatü vesselam) önceki dönemde yaşamış Ehl-i Kitap olduğunu; hemen peşindeki “şunlardan da” kelimesinin ise Hz. Peygamber’in çağdaşı olan Ehl-i Kitap’ı gösterdiğini söylerler.[iv]
Yahudilerin, Medine devrinin başlarından itibaren Kur’ân daveti karşısındaki menfi tutumlarına rağmen, aslında aynı İlah’a inanıldığı hatırlatılır: “De ki: ‘Bizim de sizin de Rabbiniz olduğu hâlde, Allah hakkında mı bizimle tartışıyorsunuz?”[v]Kur’ân’ın Ehl-i Kitap’la olan ihtilaflar konusunda dikkat çeken bir özelliği vardır: O da muhataplarına karşı sert hücum veya sadece ret ile mukabele etmeyip onları aklî delillerle iknaya çalışması ve tartışma âdâplarından (etiğinden) insaf üslûbunu uygulamasıdır. Bu hususu örneklerle açıklamaya devam edelim.
Aklını kullanarak putları reddedip kâinatın Yaratıcısını kemal sıfatlarıyla kabul ettikten, Hz. Musa’ya (aleyhisselam) inandıktan sonra, tevhidde yeri olmayan put özleminin insana yakışmadığı bildirilir: “Bir zaman da: ‘Musa! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana inanmayız!’ dediniz. Bunun üzerine derhal sizi yıldırım çarptı, siz de bakakaldınız. Siz bir müddet ölü vaziyette kaldıktan sonra şükredesiniz diye sizi dirilttik.”[vi]Bunu yapanlar elbette İsrailoğulları’nın hepsi değildi. Bu ısrar üzerine mîkatta yıldırıma yakalananlar, seçilen yetmiş kişi idi. “İsrailoğulları’nı denizden geçirdik. Derken yolları, kendilerine ait birtakım putlara tapan bir topluluğa uğradı. ‘Musa, dediler, bunların tanrıları olduğu gibi bize de bir tanrı yapıver!’ O ise: ‘Siz, dedi, gerçekten cahil bir milletsiniz! Çünkü şu imrendiğiniz kimselerin dini yıkılmıştır ve yaptıkları bütün ameller de boşunadır. Hem Allah size bunca lütufta bulunup öteki insanlara üstün kılmış olduğu hâlde, hiç ben sizin için O’ndan başka bir tanrı arar mıyım?[vii]Buradaki insanlar Sîna’da yaşayan Mısırlılardı. Hz. Musa ve kavmi muhtemelen, şimdiki Süveyş’e yakın bir yerden Kızıldeniz’i geçmişlerdi. Mısır’a bağlı Sîna yarımadasındaki Mafka şehrinde, günümüze kadar kalan Mısırlılara ait bir mâbed bulunmaktadır. İsrailoğulları’nın bunlar gibi inanç sahiplerine özendikleri anlaşılıyor. Bakara suresinin 93. ayetinden, Mısır’daki uzun kölelik döneminin İsrailoğulları üzerinde kalıcı tesirler bıraktığı, bu arada sığır cinsini tanrılaştırma alışkanlığı kazandıkları anlaşılıyor.
[i]Suat Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyyet, Işık Akademi Yay., İstanbul, 2010, s. 382–383.
[ii]Ankebut 29/46.
[iii]Ankebut 29/47.
[iv]Vahidî, F. Razî, Beydavî, Nesefî.
[v]Bakara 2/139.
[vi]Bakara 2/55-56
[vii]A’raf, 7/138-140.



Çağlayan Dergisi https://caglayandergisi.com/2018/05/31/kuranin-ehl-i-kitapi-ikna-etme-metodu/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.