FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (2)




Şeytan ta baştan bu yana nefs-i emmâreyi kullanarak pek çok kimseyi mesâvî-i ahlak, mûbikat veya Hazreti Gazzâlî ifadesiyle mühlikât diyebileceğimiz kin, nefret, gazap, şehvet, haset, öfke, dünya sevgisi, yaşama sarhoşluğu, şöhret hissi, makam tutkusu, acil olan dünyevî zevk u safayı bilerek uhrevî hayata tercih etme zaafı… türünden şeylere sürüklemektedir ki bunların hemen hepsi tûl-i emel ve tevehhüm-i ebediyet yanılgısından kaynaklanmaktadır. Bu çeşit mülahazalarla şeytan ve nefis kendi oyunlarını oynayarak ukbâ düşüncesini husûfa uğratmakta ve gelip geçici muvakkat dünyayı tabulaştırmaktadır. Oysaki o bugün var, yarın yok, fâni ve zâil dinlenme alanı gibi bir şeydir.
Ne hoş buyurur Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (aleyhi ekmelüttehâyâ): مَا أَنَا فِي الدُّنْيَا إِلَّا كَرَاكِبٍ اسْتَظَلَّ تَحْتَ شَجَرَةٍ ثُمَّ رَاحَ وَتَرَكَهَا– Dünyada benim halim, bineğiyle kısa süreliğine bir ağaç altında dinlenip az sonra da çekip giden bir yolcunun haline benzer.”[1]Dünyaya O’nun bu engin ufkundan bakan pek çok kalb ve ruh insanı hep aynı şeyleri terennüm etmişlerdir. İşte onlardan biri olan Muhammed Lütfi Efendi’nin,
“Bu dert meyhanesinde kimi gördün şadumân olmuş;
Bu gam-hane-i mihnette beladan kim eman bulmuş!
Bu bir devvâr-ı gaddardır gözü gördüğünü hep yer,
Ne şah u ne geda bunda ne bir fert payidar olmuş.
Nice servi revan canlar, nice gül yüzlü sultanlar,
Nice Hüsrev gibi hanlar bütün bu deryaya dalmış!
sözleri, bu dünyayı, nefis ve hevayı ürkütecek şekilde resmedip; esmâ-i ilâhiyenin meclâsı, âhiretin mezrası olma dışında, kendine ve hevesat-ı insaniyeye bakan yönüyle onun, bir sinek kanadı kıymetinde olmadığını çok güzel vurgular. Bu mülahazayı Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri de şu mısralarıyla dillendirir:
“Bu dünya iki kapılı bir handır,
Bunda konan göçer, konuk eylenmez.”
Bütün bunlar, Nebîler Sultanı’nın dünya ile alakalı düşünce ve beyanının şerhi mahiyetindedir; şeytan sinyallerinin nefis ve hevâyı harekete geçirerek muvakkate ebediyet renk ve deseni vermesiyle sâir filmenâm (uyur-gezer) haline gelmişleri uyarma adına söylenmiş zebercet ifadelerdendir. Çok kimse, dünyaperestlik duygusuyla nefis ve heva akıntısına yelken açıp saray-villa, altın-gümüş, dolar-dinar hülyalarıyla oturup kalktılar; onlara sahip olma hırsıyla cinayetler işlediler, zulümler irtikâp ettiler; kan döktü, kan içti, kanlı katiller gibi yaşadılar; öbür âlem düşünce ve mülahazalarını, ukbâ fikrini kararttılar; Şemsü’s-Şümûs’a arkalarını dönüp gölgelerine takıldı ve şeytanın azat kabul etmez bendeleri haline geldiler.
[1]Tirmizî, zühd44.


Çağlayan Dergisi https://caglayandergisi.com/2018/05/31/farkli-mertebeleriyle-nefis-2/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.