Ana Sayfa/
Kronos.News
/
Selahattin Sevi
/ Selanik, eski dostlar ve yeni misafirler… | Selahattin Sevi
Selanik, eski dostlar ve yeni misafirler… | Selahattin Sevi
100 yıl öncesine kadar çokkültürlü yapısıyla gelişmenin öncüsü, Osmanlı’nın İstanbul’dan sonraki en önemli şehri olan Selanik bugünlerde Türkiyeli misafirleri için korunaklı bir liman.
Selanik’i doğudan batıya doğru kesen geniş Egnatia Caddesi’nin denize bakan yönünde küçük bir semt ve aynı adla anılan çocuk parkı vardır: Plateia Novarinou… Şanslıysanız kentin ‘öteki’lerinin mesken tuttuğu parka inen sokakların birinde Nikos Canis’in aralanmış penceresinden ‘denize doğru’ klasik kemençe nağmelerini duyacaksınız. Şaşırmayın…
Canis, geçimini sağladığı mimarlık mesleğinin yanında hayatını Türk kültürünü ve müziğini anlamaya adamış bir aydın. Resne yönünden gelen ve İstanbul’da sona eren, Yunanların Egnatia Odos adını verdikleri yol üzerindeki ana duraklardan biri olan Selanik’te, bu mutena semtteki mütevazı evde kemençeden neye kadar farklı sazları ustalıkla icra ediyor.
Türklerin yüz yıl önce “Viran olasın!” deyip terk ettiği coğrafyada bazı değerleri unutturmamaya çalışıyor Canis. Osmanlı’nın yıkılma sürecinde her anarşist fikrin cirit attığı, komitacılara mesken tuttuğu, padişahlara hapishane olmuş Selanik’te ‘tanıdık sesler’ duymak insana iyi geliyor.
Bediüzzaman Said Nursi de 1908’de, II. Meşrutiyet’in ilanından kısa süre sonra tıpkı Şam’da verdiği hutbe gibi şehrin en büyük meydanında “Hürriyete Hitap” konuşması yapmıştı. O sese bugün kulak veren, kentin ötekilerine eklenmek için Egnatia Yolu’nu ters yönde kat eden yeni sakinler var artık. Bediüzzaman’ı “üstad” olarak bilen ve saygı duyan yüzlerce eğitimli insan eşleri ve çocuklarıyla Selanik’e sığındı çünkü.
İttihat ve Terakki tarafından şehre davet edildiği tahmin edilen Bediüzzaman’ın konuşması bugün de güncelliğini koruyor. O konuşma, “Ey hürriyet-i şer’î! Öyle müthiş ve fakat güzel ve müjdeli bir sada ile çağırıyorsun ki” diye başlayan hitabe, milletin selametine vesile olacak beş kapı olarak sıraladığı “şeriat dairesinde ittihad-ı kulub, muhabbet-i milliye, maarif, sa’yi insani ve terk-i sefahet” uyarısı ile son bulmuştu.
Birçok sebepten, fakat en çok da ‘maarif’ faaliyetinden dolayı Gülen Cemaati’ne mensup öğretmenler, mühendisiler, doktorlar, memurlar geçici de olsa Selanik’e yerleşti.
Yahudiler padişah davetiyle geldikleri şehre Hitler’in soykırımı yüzünden veda etmek zorunda kaldılar. Tabii hayatta kalma şansları olduysa… Yunanlılar ise ulus devlet inşası yolunda bir laboratuar olarak kullandı Selanik’i. İşte o Selanik, kayıp zamanları telafi için yeniden çokkültürlü günlerindeki zamanların küçük kesitlerini yaşıyor yeniden.
İki dönem üst üste seçilen ve geçtiğimiz hafta ırkçıların saldırısına hedef olan ‘bilge insan’ Yannis Butaris, birleştirici kişiliği ile Selanik’in yeni döneminde öne çıkıyor.
Sadece Yunanistan’ın değil, Bizans ve Osmanlı’nın da ikinci önemli merkezi olan şehir, Selanik: Hayaletler Şehri kitabının yazarı Mark Mazower’i haklı çıkarıyor: “Hiçbir başarılı kent, kendi geçmişinin müzesi olarak kalamaz.”
Geçmişte birçok millete ev sahipliği yapan Selanik, bugün de Ganalı doktorlara, Arnavut taş ustalarına, Gürcü amelelere, Ukraynalı dadılara ve Çinli satıcılara olduğu gibi İslamcı AKP iktidarının şerrinden kaçan Türkiyelilere de ev yurt oluyor.
Selanik’te 1917’deki büyük yangında çok sayıda cami ve kilise yandı. Ancak günümüze kadar ulaşabilen çok mükemmel bazı eserler var. Başta Hamza Bey Camii, Yeni Cami, Rotonda Camii olmak üzere bedestenler, hamamlar birçok tarihi eser restore ediliyor. Kentin yeni sakinleri de kurdukları yeni dostluklarla gönlünü ve kalbini onarıyor.
100 yıl öncesine kadar çokkültürlü yapısıyla gelişmenin öncüsü, Osmanlı’nın İstanbul’dan sonraki en önemli şehri ve Balkanların denizden dünyaya açılan kapısıydı. Şimdi, eski görkemli günlerine dönmeye ve tarihiyle barışmaya çalışırken güvenli ve korunaklı bir liman sunuyor yeni misafirlerine.
Farklı zamanlarda ziyaret ettiğim ve kendimi hep evimde hissettiğim Selanik’te konuk ağırlamak da nasip olmuştu birkaç yıl önce. Dünyanın önemli 25 fotoğrafçısının gözünü bir araya getirdiğimiz Türkiye’de Zaman’ın unutulmaz fotoğraflarıyla sahildeki Fotoğraf Müzesi’nde görsel bir şölende buluşmuştuk. Sadece fotoğraflar değil, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve Osmanlı musikisinde önemli bir yere sahip olan Udi Selânikli Ahmed Efendi’nin besteleri de katılmıştı aramıza. Yunanistanlı müzisyen arkadaşlarımız tarafından icra edilen eserler gözlerimizi yaşartmıştı: “Seni görmek, seni sevmek emeliyle yaşarım…” Sonra ferahfeza ağır aksak şarkısı… Türkler, Yunanlar, Batı Trakyalılar hep birlikte unutulmaz bir akşama şahit olmuştuk.
Şimdi ise bazen birlikte iş yaptığımız, bazen keyif çattığımız dostlarımıza Türkiye’deki mesai arkadaşlarımız ve tanıdıklarımız da eklendi meskun Selaniklilere.
Daha da anlamlısı, önceki yıllarda randevularım için buluşma noktası olan Beyaz Kule’nin gölgesinde özel bir misafiri bekliyordum küçük kızımla. Egnatia Yolu’nun batısından, Üsküp üzerinden Resneli eşkıyaların yolunu izleyerek ve dağları aşarak gelen büyük kızım biraz sonra aramızda olacaktı. Eşim Selanik’in yeni sakini Tuba ve Cevheri Güven’in dost sıcaklığındaki evinde soluklanırken birçok tarihi olaya şahitlik eden Beyaz Kule üç kişilik küçük bir mutluluğa daha sahne oluyordu.
“Tepemdeki güneşin kavurucu sıcağında sırtımda çantam, bir öğretmen ve iki mihmandar eşliğinde Makedonya dağlarından yolculuğum başlamıştı. Yolun başında kendimi oldukça güçlü hissediyordum ama kısa bir süre sonra o kızgın güneş bütün enerjimi almıştı. Yere oturup saatlerce ağlamak geldi içimden.
Sonra kendimi toparladım, başımı kaldırıp yola devam ettim. Yürüdüm, yürüdüm… Kaç saat geçtiğinin ve nerede olduğumun farkında değlidim. Ta ki telefonuma düşen ‘Yunanistan’a hoşgeldiniz’ mesajına kadar.
Sınırı geçince hazır bekleyen bir taksi bizi Selanik’e götürmek için hareket etti. Telefonuma kaydettiğim Beyaz Kule fotoğrafını gösterdim. Şoför gülümseyerek tamam dedi ve bizi yarım saat içinde oraya bıraktı.
Beyaz Kule’nin altında kardeşimi ve babamı gördüm. Benim bir adım daha atacak halimin olmadığını anlamış olacaklar ki onlar bana doğru koşmaya başladılar. Uzun uzun sarıldık, kendimizi çimenlere attık.”
Şad ol Selanik!
Kaynak: https://kronoshaber1.com/tr/selanik-eski-dostlar-ve-yeni-misafirler/
Bu Yayına Yorum Yapın