Karamollaoğlu ve haya(l) perdesi | Cem Mora

Temel Karamollaoğlu 'Che Guevara' pozuyla ana akım basının akil insanlarının ve sosyal medya lafazanı solcuların gönlünü çelmeyi başardı. Fakat, 'hayal perdesi' erken indi. Sanal gerçeklik yerini sıradan bir 'zoraki demokrata' bıraktı.

Hayal perdesi kurulmuştu bir kere…
Türkiye yeni bir ‘seçim sath-ı maili’ne girmişti.
Lüks makam aracının penceresinden kendisine teveccüh gösterenleri selamlarken bir ara elini yumruk yaptı. Beklenen işaret gelmişti. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ‘Che Guevara’ pozuyla ana akım basının akil insanlarının ve sosyal medya lafazanı solcuların gönlünü çelmeyi başardı. Oysa o sol el Karamollaoğlu aracın sol yanında aturduğu için kaldırılmıştı…
Neticede Milli Görüş gömleği umutsuz Türkiye siyaseti için bir tür ‘sürpriz yumurta’ydı. Muhafazakâr demokrat civcivler büyüyüp serpilince demokrasi tramvayının hız limiti kafi gelmedi. Onlar da vagonlarda kim var kim yoksa yolculardan gaspettikleriyle durağı beklemeden iniverdiler. Meydan kala kala kuluçka süresi hayli geçmiş ‘sakallı şirin dede’ye kaldı. Karamollaoğlu, “Burdur’daydık. Biliyorsunuz Burdur için şekerpancarı çok önemli bir geçim kaynağı. Dışarıda da çok büyük bir kalabalık vardı. Normalde bizim kendi işaretimizi yapardım ama dışarıdaki coşkuyu görünce heyecanlandım. Gaza geldik diyelim,” diye konuşsa da artık çok geçti.
Tartışma şundan ibaretti: O el Zülfikâr’ı tutan Ali’nin eli mi, ringlerdeki Muhammed Ali’nin mi yoksa Che’ninki mi?
Oysa hayal perdesinin şirin babası Karamollaoğlu, kendilerini alternatif olarak nitelendiren bir ‘sanal gerçeklik stüdyosu’nda başka şeyleri de ortalığa saçtı çok geçmeden. Konu kendisinin de ‘bir şekilde’ içinde olduğu ve o kentin belediyesinin ‘reis’i olduğu döneme ait Sivas Katliamı’ydı:
“Katliam olarak vasıflandırmadım. Bu üzücü bir hadisedir. Bu, hakikaten çok acı olarak tarif edilir. Ancak katliam demek kasıtlı olarak ben bu insanları öldürmek için yaptım denirse olur. Onun adı katliam olur. Ama orada bir hadise meydana gelmiş; oteldeki perdeler yakılmış, arabalar yakılmış… Arkasında da ateş bacayı sarmış. İçerideki insanlar da pencereleri açmadıklarından dolayı insanlar ölmüş.”
Makyaj akmış, gerçek yüz ortaya çıkmıştı.
Sanki hadsiz bir güruh oteli ateşe vermemiş, sanki Ankara’dan ‘müdahale etmeyin’ uyarısı yapılmamış, sanki itfaiye zamanında hareket etmemiş ve sanki olan biteni İHA logolu görüntülerden bütün Türkiye izlememiş gibi Karamollaoğlu ‘perde’ diyordu, ‘pencere’ diyordu…
O stüdyoda gerçekleri perdelerken, Ankara sokaklarında kendi partilileri saldırıya uğradı… Hatta yaralıları taşıyan ambulansın önünü polis kesti gece karanlığında. ‘Talimat’ bekledi. Kasıt yok diyebilir miyiz?
Anadolu Ajansı’nın Karamollaoğlu’nun da temel başvuru kaynaklarından biri olan ‘devlet sözlüğü’nden kelimelerle “karşıt iki grubun kavgasında” diye verdiği olayda MHP’liler Saadet Partilileri hastanelik ediyordu.
Partisinin “Aşağılık Saldırı” başlığıyla yaptığı ve olayın detayının anlatıldığı açıklamada milletvekili adayı Fethi Öztürk’ün de yaralılar arasında adı geçiyor, MHP’liler “gaspçılık”la suçlanıyordu. Öztük’ün kardeşinin gece yarısı çaresizce polislere, “Çekilin ambulansın önünden, sizin anneniz, babanız, kardeşiniz yok mu?” yalvarışları ise hafızalardaki yerini alıyordu.
Herkesin sustuğu ve susturulduğu bir ortamda -mış gibi yapsa da, Karamollaoğlu gazete gazete, televizyon televizyon verdiği söylev ve demeçlerinde Türkiye’nin gerçek sorunlarının yanından yöresinden yeteri kadar geçmiyordu.
KHK ile işinden gücünden olanlar, hapishanelerdeki yüz binlerce insan, tutsak edilmiş gazeteciler lütfen yer alıyordu Karamollaoğlu’nun gündeminde. Fakat Gülen Cemaati’ne özel bir paragraf açmayı ihmal etmiyor her seferinde.
Henüz 15 Temmuz darbesi ile ilgili şaibeler bile ortadayken o cemaat mensuplarının kıldığı namazdan ve tuttuğu oruçtan bile şüphe ediyor: “Yine büyüklerin söylediklerine göre bir insanın namazı ve orucu sizi aldatmasın siz onun davranışlarına bakın diyor. Yani dürüst mü, kimseyi aldatıyor mu? ahlak bu işin temeli.”
Her seferinde rakip gibi gözüktüğü ve çoğu zaman aynı gömleği nöbetleşe giydiği Erdoğan’ın, “Bunları üçe ayırıp alttakiler ibadet, ortadakiler ticaret, üsttekiler de ihanetle uğraşıyorlar dediler” söylemine suret-i haktan gözüküp Şirin Baba’lığın hakkını vererek “Ama ibadet inancıyla buraya bağlanan masumlara bulaşıyorlar” diyor Karamollaoğlu.
Zoraki demokratlık bir yere kadar…
Bir kere o perde yırtılmayagörsün.
Kaynak: https://kronoshaber1.com/tr/karamollaoglu-ve-hayal-perdesi/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.