DOLAR VE EGOKRAT Ahmet Dönmez


Dolar su sayacı gibi hareket ederken bu seçimde bir kez daha göreceğiz bunu…
Neyi mi?
Egokrat’ı…
Toplumu kendi vücudunda temsil eden, topyekün bir halkın kendisinde cisim bulduğu diktatör şahsiyeti…
Hani Avrupa Yakası dizisindeki Burhan Altıntop’un, “Ben aslında yoğum, ben senin süper egonum” dediği sahne vardı ya… Meşhur. İşte ona benzer bir şey.
Tek farkı, güldürmemesi.
****
Mesela dolar kuru zembereğinden boşalmış gibi fırlıyor mu?
Hiç bir şey onun hatası ya da beceriksizliği neticesinde değildir. Fevkalbeşer Ulu Reis her şeyi tastamam ve mükemmelen yapmıştır da dış mihraklar, darbeciler, teröristler, şer ittifakları ve hepsinin medarında bir ‘üst akıl’, güçlenen Türkiye’ye yine bir tuzak peşindedir.
Gezi’de denemişler, başaramamışlardır.
17-25’te denemişler, başaramamışlardır.
15 Temmuz’da denemişler, yine başaramamışlardır.
Millet hiçbirine geçit vermemiştir.
Şimdi bu kez de ekonomik bir saldırı başlatmış, dolar olup yağmaktadırlar.
Neden?
Tek bir kişi için: Recep Tayyip Erdoğan.
O ve onunla bütünleşmiş Türk milletinin dünyaya hükmetmesini engelleyebilmek için.
Elbette millet buna da izin vermeyecektir.
****
Son dönemde Donald Trump için kullanılınca popülerleşti bu ‘Egokrat’ kavramı.
Aslında Stalin karşıtı Rus yazar Aleksandr Soljenitsin’e aitti. Onu alıp geliştiren Fransız politik felsefecisi Claude Lefort oldu. ‘Demokratik Buluş: Totaliter Egemenliğin Sınırları’ isimli kitabında genişçe anlatır bu olguyu.
Lider ve partisinin sadece bir siyasi örgütlenme olmaktan çıkıp adeta insanları enkarne eden mitsel bir varlığa dönüştüğü durumlar için kullanır.
Egokrat, halkla özdeşleşen ve diktatöryasını halka onaylatan lider tipidir. Aslında herkes gibi başlamıştır. Fakat zamanla şişip kainata sığmaz hale gelen egosunu toplumla bütünleşleştirir. Halkı, kendi egosu içerisinde eritir, özümser. Halkla birlikte vardır. Halkı da partiyi de devleti de o temsil eder. Hatta bundan çok daha ilerisi vardır. “Doğru” ve “yanlış”ın ölçütü de odur. Onun yaptıkları doğru, yapmaktan kaçındıkları yanlıştır. Söyledikleri doğru, reddettikleri yanlıştır. Sevdikleri sevilecek şeylerdir, sevmedikleri murdardır.
Velev ki dün söylediklerinin bugün yüzseksen derece zıddını söylüyor olsa bile hem dünkü söyledikleri doğrudur hem bugünküler. Çünkü zamanın şartları içerisinde o gün onu söylemesi gerekiyordur, bugün de bunu… Arada bir çelişki yoktur. O ne yapıyorsa en güzelini, en doğrusunu yapıyordur. Hakkın ve doğrunun yegane temsilcisidir.
****
Şimdi siz böyle bir şahsiyetin kendini ‘seçime’ soktuğunu tahayyül edebilir misiniz? Yani demokratik, serbest, adil bir seçim olacak ve bizim Egokrat kendini ‘diğerleri’ ile eşit bir rekabete sokacak, öyle mi?
İşte biz bu 24 Haziran seçiminde totalitarizme ne kadar yaklaştığımızı bu yönüyle bir daha test edeceğiz. Diktatörün kendini belli bir halk kesimiyle ne derece özdeşleştirdiğini, bir ‘önder’, bir ‘Reis’ haline gelip gelmediğini göreceğiz. Bakalım ekonomi onu yıkabiliyor mu yoksa halkı onun etrafında daha da kenetliyor mu?
****
Bir ara Ulu Reis’e rakip olacağı konuşulan Abdullah Gül’ün, merhum RP’li bakan Cevat Ayhan’ın cenazesinde yaşadıklarını hatırlayın. ‘Ağzı dualı-eli Rabialı’ aksakallı bir hacı amcamız, cami avlusunda eski Cumhurbaşkanı’na, “Vatana hainlik yapanlarla işbirliği yapıyorsun. Reisime hainlik yaptın” diye bağırmıştı. Gözaltına alınan bu kişi, polis aracına götürülürken de “Reisime ihanet ettiği için bağırdım” diyordu.
İçi rahattı. Yaptığından hoşnuttu. Bu sayede Reis’ine, vatanına, dinine, milletine hizmet etmişti. Artık bu davada bir tırnak çentiği kadar da olsa onun da payı vardı. Çünkü Reis, din, vatan, millet birbirinden ayrılamaz tek bir kimliktir onun için. Ve o amcamız da kendi nevi şahsına münhasır bir ferd-i vahit değildir. Milyonların duygularına tercüman olmuştur. Ha Kürtaj Dede ha bu amcadır…  Bu isimleri ve figürleri sabaha kadar da uzatabilirsiniz.
****
Siz diyeceksiniz ki “E bu Cumhurbaşkanı yalan söylüyor, halkı aldatıyor!”
Evet, yalan söylüyor. Bariz yalan söylüyor. Göstere göstere, bağıra bağıra hem  de…
Doğru. Ama kime göre?
Bunu söyleyenler zaten asıl bünyenin reddettiği, ‘dış güçlere uşak olmuş hainler’ değil mi?
****
Dolar yükseliyor; dış güçler yüzünden.
Dolar düşüyor, Erdoğan sayesinde…
Sonra Reis dünya finans merkezinde akıllara zarar bir konuşma yapıyor ve dolar fırlıyor; tık yok. Yine de ‘dış güçler’…
O çözüm sürecini başlatırsa barışsever, masayı devirirse vatansever..
‘Analar ağlamasın’ derken yufka yürekli, ‘Bize daha çok şehit kanı lazım’ derken aslan yürekli…
‘One minute’ derse ‘Gördünüz mü erkeği?’; ‘Bana mı sordunuz!’ derse politikanın gereği…
Oğlunun gemisi İsrail’e yük taşırsa ‘ticaret’; damadı Türkiye üzerinden petrol taşırsa ‘dış ticaret’…
Babaları İsrail’e seçim öncesi ‘babalanırsa’ da ‘ümmetin lideri’…
Kudüs’ü başkent kabul eden anlaşmayı imzalarsa; ‘bir bildiği vardır’…
ABD’nin Kudüs kararını BM’ye getirirse ; ‘Reis beşten büyüktür’…
****
Malezya’da eski başbakan Rezzak’ın evinden kasa kasa paralar, mücevherler çıkınca halk sokaklara dökülür; bizde ‘çalıyor ama çalışıyor’, ‘Yedirmeyiz’ denilerek kefenler giyilir.
Çünkü o normal, sıradan bir siyasetçi değildir. Partisi de herhangi bir siyasi parti değildir. O ‘göklerden gelen bir karar’dır.
“Türkiye’de yüzlerce siyasi parti, genel başkan geldi geçti… Seçildiler; seçim kaybettiler… Yönettiler; devrildiler… Bunun ne farkı var?” diyemezsiniz.
O seçilmiş kişidir.
O giderse devlet yıkılır.
O düşerse Mekke düşer, Medine düşer, Gazze düşer, Saraybosna düşer, Myanmar düşer…
****
Dolar’ın 5’i test etmesi sonrası Diriliş Postası Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk, “24 Haziran’a kadar doları değil 5 lira, 100 yapmasanız köpeksiniz lan.  Hadi bakalım!!! Sonuna kadar Erdoğan” twiti attı.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü YaşarHacısalihoğlu, “Dolar terörü ile karşı karşıyayız” dedi.
Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, “FETO’nün patronları ve içerideki ortakları Türkiye’ye büyük ekonomik saldırı başlattı. 17/25 Aralık, 15 Temmuz benzeri bir müdahale bu. 24 Haziran için planlanmış bir ekonomik darbe girişimi. Dış müdahale bu, iç politika konusu değil, uyanın!” diye haykırdı. Modern Halide Edip… Ona göre, “Avrupa, ABD, İsrail, BAE ‘Erdoğan’ı devir, Türkiye’yi durdur’ projesi uyguluyordur. Bizim muhalefet de onlara alkış tutuyordur.” Oysa herkesin ve hepimizin, “müslümanlık için, vatanseverlik için bin yıllık cephede, Erdoğan’ın arkasında toplanması gerekmektedir.” Zira “Alpaslan’ın, Kılıçarslan’ın Selahaddin’in yoludur bu…”
****
“Yahu sizin Kılıçarslan’ın saçma sapan politikaları, ebleh açıklamaları, hukuksuzlukları, hırsızlıkları, arsızlıkları, israfı yüzünden bu oldu” deseniz de bir karşılığı yok. Kaçak Saray’ın sadece 13 günlük masrafı ile bütün şeker fabrikaları kurtarılabiliyordur ama bizim Alpaslan’a az biledir.
Sokakta AKP seçmeni ile yapılan röportajlarda hepsinin ortak görüşü böyledir.
Ha Kürtaj dede ha gazeteci İbrahim Karagül…
Ha Gül’e ‘hain’ diyen dede ha da rektör Yaşar Hacısalihoğlu…
Ama durum bu.
***
Erdoğan bir ‘Egokrat’ olarak toplumla örtüşmeye devam ettiği müddetçe, ‘göklerden’ bir türlü yere inmediği müddetçe, bir Alpaslan bir Kılıçaslan bir Abdülhamit değil de sadece ve sadece bir Recep Tayyip Erdoğan olarak görülmediği müddetçe bu değişmeyecek.
Ne zaman üzerindeki bu görünmez yaldızlar, apoletler dökülür; kralın gerçekten de çırılçıplak olduğu anlaşılırsa ancak o zaman kaybedebilir.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.