ANNELERİ NE ÇOK ÜZDÜNÜZ EY HAKİMLER! | Nurullah Albayrak
İnsanı insan yapan üzerindeki cübbesi, makamı, mansıbı, parası, gücü, iktidarı değil, merhameti, hoşgörüsü ve vicdanıdır. Vicdanı olmayanın insanlığından ya da adaletinden bahsetmek beyhudedir.
Üzerinde ki cübbeye, oturduğu kürsüye, isminin başında ki sıfatlara bakıldığında karşılarında vicdan sahibi insan olduğunu zannedenler ne yazık ki yanılıyor. Aslında bilmiyorlar belki de bilmek istemiyorlar oysa, insandan vicdan denilen duyguyu çekip alın, karşınızda vahşi bir canavardan başkası kalmayacaktır.
Zalimle mazlumu, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırtedebilmek için önemli bir kılavuz ve adalet duygusudur vicdan. Ben aklımla hareket ediyorum vicdana gerek yok da denilemez. Vicdan ve akıl birlikte çalışmak zorundadır. İnsan sadece akıllı bir varlık değil, vicdan sahibi akıllı bir varlıktır.
Vicdan sahibi akıllı insanlar toplumsal nedenlerle ortaya çıkan ayrıştırma, dışlama, çatışma, ötekileştirme, bencillik, hor görme yerine uzlaştırma, kapsama, barışma, hoşgörme, empati, diğergâmlık ve anlamaya çalışmak için gayret gösterirler.
Siyasiler açıkça söyledikleri için iyi biliyoruz ki, onların işi yalan, dolan ve ütme üzerine kuruludur. Tek amaçları oy alıp iktidar olmaktır. Bunun için herşeyi mübah gören bir anlayışı da çok kolay kabul edebilirler. Bu nedenle siyasilerden merhamet beklemek, vicdanlı davranmalarını istemek boşa uğraşı olacaktır.
Günümüzde vicdan ve adalet beklentisinin gerçek manada muhatabı hakim ve savcılardır. Adalet tesis etmekle görevli hakim ve savcılardan adalet ve vicdanlı muamele beklemek herkesin hakkı ve temennisidir. Ne yazık ki vicdanlı olmaları beklenen hakim savcıların siyasilerden farkı kalmamıştır.
Ey hakim ve savcılar;
Cezaevine ufak çocuklarıyla beraber gönderdiğiniz anneler, duruşmaya çocuklarıyla birlikte geldiğinde, biraz vicdanınız olsa bu acıya derhal son verirsiniz. Oysa siz, taş kesilen vicdanlarınızın bile sarsılarak sizi rahatsız etmesi nedeniyle o anneleri tekrar cezaevine gönderip, çocukların duruşmaya getirilmesine izin vererek vicdanınızı rahatsız etmelerine sebep olduklarını düşündüğünüz yetkililerin cezalandırılması mücadelesi veren vahşi canavarlar olmuşsunuz.
Bu nedenle;
Cezaevinde küçük çocuğuyla tutuklu olup yavrusunun demir kapılar arkasında ki çırpınışı karşısında elleri kolları bağlı çaresizce gözyaşı döken anneleri,
Adliye kapısı önünde yavrusunun ‘anne ben kurtuldum’ demesini iki büklüm bekleyen anneleri,
Çocuklarının babaları tutuklu olduğu için çocuklarına hem anne hem baba olan, genç bedenine kaldıramayacağı kadar ağır sorumluluklar yüklediğiniz anneleri,
Hem kendisi hem eşi ayrı illerde tutuklu olduğu için çocuklarına el uzatamayan, çocuklarına anne babalık yapamadığı için gözyaşları sel olan anneleri,
Doğumhane kapısından alıp bebeğiyle birlikte cezaevine gönderdiğiniz çaresiz anneleri,
Aylarca tutuklu olduğu için çocuklarını göremeyen, çocuklarının ne halde olduğunu bilmeyen, ‘bir haber alabilir miyim’ diye demir kapının açılmasını sessizce bekleyen, çocuklarının kokusuna hasret kalan anneleri,
Üniversite çağında kızlarını tutuklayıp, demir parmaklık arkasında annelerine ‘anne ne olur beni buradan kurtar’ diyen çocuklarına el uzatamayıp çaresizce olduğu yere çöken anneleri,
Yavrularının yaşadığı ızdıraba dayanamayıp binbir güçlükle ülkeden kaçmaya çalışırken boğulan, vefat eden anneleri,
Duruşma salonunda, elinde Kur’an, dilinde dua, gözünde yaşla yavrusunun tahliye edilmesini bekleyen anneleri,
Emniyet kapısının önünde yavrusundan gelecek bir haber, ses, nefes duymak için önüne gelene yalvaran yardım isteyen anneleri,
Cezaevi kapısında binbir meşakkatle yavrusunu görmek, onun iyi olduğunu duymak, dokunabilmek, göz göze gelebilmek için kendini paralayan anneleri,
Çok üzdünüz…
Mazlumun, mağdurun ahı elbette yerde kalmaz. Hele de mazlum ve mağdur anneler ise onların ahı sizleri bu dünyada da, eğer inandığınız bir öteki alem varsa, orada da yalnız bırakmayacaktır.
Annelerin göz yaşı dökmediği, yavrularının acısını görmediği, çaresiz kalmadıkları bir dünya temennisiyle, tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Bu Yayına Yorum Yapın