Bir ‘Üçlü’ de biz bulabilir miyiz? | Kadir Gürcan

Aradan bunca zaman geçti, Bush, Cheney ve Rice, ABD’yi yok yere, Irak’ta bir savaşa sürükledikleri için, kamu vicdanında hala suçlu olarak duruyorlar. Yönetimi ellerinde bulundurdukları dönemde, makul gerekçe olarak ortaya sürdükleri bütün bahanelerin foyası meydana çıkınca, diyecekleri bir şey kalmamıştı. 

Amerika’yı Irak Bataklığınına sürükleyenler ülke tarihinin en beceriksiz ve başarısız siyasetçileri kabul ediliyorlar. The Prosecution of George W. Bush for Murder, kitabının yazarı Vincent Bugliosi, ismi geçen üçlü ve benzerlerine Bush’un Çetesi “Bush Gangs”, Irak Savaşı’na da “Bush’s War” Bush’un Savaşı diyor. Kendisi de emekli yargıç olan yazar, Bush ve ekibinin cinayet suçundan yargılanmalarında cidden ısrarlı. Öyle ya! Yüz bin Irak vatandaşı ve dört bin ABD askeri Irak topraklarına bu ekip yüzünden gömülmedi mi?

Bush’un Irak’la kafayı bozduğu ve “Terör ile savaşıyoruz!” edebiyatı yaptığı günlerde bir gazeteci bu ucuz hamasetin oltasına gelmez. ‘Gazeteci’ ayrıntısı gözünüzden kaçmasın, şu günlerde Türkiye’de bulunmuyor. “Hepimiz savaşta değiliz. Savaşan ordu mensupları ve aileleri. Geri kalanımız Dancing with Stars”, “Meşhurlarla dans” programını seyrediyoruz!” gerçeğini Bush ve ekibinin kucağına bırakıverir.

Bush’un Irak’a savaş açma hırsının, ikinci dönem, 2004 seçimlerine bir yatırım olduğuna inanan büyük bir kesim var. Amerikan halkı arasında yaygın olan “Asıl Başkan, savaş idare etmiş Başkan’dır.” genel kabülü, Bush’a bu imkanı verir. Onca uyarıya ragmen kafasının dikine giden Bush “Savaş kararını ben verdim. Ben savaş idare eden Başkanım!” diyecek kadar da pervasızdır. 

Afrin Operasyonu için makul gerekçeleri masaya yatırıp, iyi bir fizibilite yapmak yerine lokal ve düşük kalibreli bir savaşa mahkum olmuş durumdayız. Kafasını savaş ve çatışma ile bozmuş bir iktidarı sınır komşuları ile hır-gür etme saplantılarından kurtaracak bütün makul teklifler için “Vatan haini!” ucuzculuğu herkesin gözünü korkutuyor. 170 aydının uyarılarını bundan çeyrek asır sonra tekrar hatırlarız, merak etmeyin.

Ne var ki, “Adam, kafayı savaşa takmış. Bırakın ne hali varsa görsün!” deme lüksümüz de yok. Söz konusu savaşın maliyet hesaplamasını birilerinin yapması gerekiyor. Verilen zayiatlar belirli filitrelerden geçirildikten sonra basına servis edildikten sonra bile tüyler ürpertici. Ulaşılamayan şehitler bile var. Asker ve mühimmat kaybediyoruz. 

Vatana hizmet etsin diye aslanlar gibi askere gönderilen delikanlıların, bayrağa sarılı tabutları hak ettiği kadirşinaslık ve takdiri bu şartlar altında bulamayacak. Saray’ın etrafına çöreklenmiş olan, yazar-çizer takımı, trajedinin her rengini taşıyan bu tabloyu bile Veliyyü Nimetlerini yüceltmek için kullanıyorlar. 

Sınırda kıyamet koparken, her gün yeni kayıp haberleri gelirken Hazret’e ‘Gazi’ ünvanını verip-vermeme banallığı ancak Saray soytarılarına yakışırdı. Cenaze namazlarında samimiyetine inandığımız gözyaşları, sadece şehit yakınları ve şehidin silah arkadaşları. Geriye kalanların, senaryoda rol kapmaktan başka hedefleri yok. Arka arkasına patlayan objektif flaşları altındaki siyasetçi gözyaşları hiç inandırıcı değil. Onlarca şehit verip, ortaya Çin malı bir ‘Gazi’ üretmek için Ortadoğu’da yaşıyor olmanız yeterli. Ne yani, ailelerden daha fazla şey kaybettiğinize inanmamızı mı bekliyorsunuz? 

Mevcut iktidar döneminde, bir çok ülkeden “Bizim Türk Halkı ile bir problemimiz yok! Bütün problem iktidarı elinde bulunduranlarda!” ifadelerini kim bilir kaç kez duyduk? İktidarları süresince düşman üretmekten ve bununla tek taraflı siyaset yapmaktan bir türlü vazgeçemeyenlerin, Afrin meselesinin de şahsi hesap olmadığını ispat etmeleri gerekiyor. Bu lokal savaş Türk Milleti’nin savaşı değil! Şahsi hesaplara kan ve şehit taşımak zorunda değiliz. Bu savaş Saray’ın Savaşı.

Bush’un mutlaka cinayetten yargılanması gerektiğini savunan yazar, Başkanlık süresince işlenen suçlardan bir şey çıkmayacağını gayet iyi biliyor ama, cinayet ve katliama sebebiyet vermenin bu muafiyetler cümlesinden olmadığına da dikkat çekiyor. 

Yukarıda geçen Bush Çetesinde “Üçlü” dikkat çekiyor. Tesadüfe bakın, Osmanlı’nın ipini çeken bir “Üç Beyinsiz Kafa!” da bizde vardı. Adamakıllı bir şairimiz olsaydı bizim için de bir “Üçlü” bulurdu ama, ne şairimiz kaldı ne de yazarımız. 

Kadir Gürcan

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.