Hasedin Adaleti! - Doç. Dr. Salih Yücel

Kırk Ambar- 15 ile ilgili görsel sonucu

Başlık acayibinize gitmiştir. Doğrusu İbn Abidin gibi büyük bir zatın “Reddu’l Muhtar” kitabını okumasaydım, benim de acayibime giderdi. Hasedin ve küfrün mahiyetini bilmeyenler hatta bazı dostlar Hizmeti eleştiriyor.

Bakınız İbn Abdin ne diyor:” Hiç bir büyük kişi metheden sevdiği ve zemeden hasedcisi bulunmadıkça büyük olamaz… Hasid kendini yorduğu ve günaha soktuğu için zalimdir. Başkasını da zalimdir.” Yani hasidin karekteri gereği başkasına zulmeder. Bunun içindir ki; Hz. Hafız Falak Süresi’nde Peygamberine dahi hasidin şerrinden Allah’a sığınmayı emretmiştir. Büyük fakih Haskefi “insanların en kötüsü insanlar arasında yaşayıp hiç haset edilemeyendir” diyor. Şaştınız değil mi? İbn Abidin açıklıyor: “Kafir kötüdür, fakat kafirin hased edilecek yönü yok.” Öyle ise hasid, hased sıfatı itibari ile kafirden daha aşağı düşüyor. Nitekim Üstad hased küfürden daha yıkıcıdır, der. Bu sözün mefhumu muhalifi de şudur. En çok hased edilen en çok iyi olandır. Hasidlerin piri olan şeytanın en büyük düşmanı kim? Hz. Muhammed (SAV) ve sonra imanın derecelerine göre onun yolunda olanlar. İbn Abidin devam ediyor: “zemedilemenin üzerine sabır, tahammül ve af terettüb eder. Bu da büyüklüğün alametidir.” Hizmet çoğunluk itibarı ile bu süreçte büyüklüğünü gösterdi.

Gelelim hasedin adaletine. İbn Abidin “hasetlik çeken dahi hased edilenin büyümesine sebep olur. Kin eken, bela biçer” Böylece hasetçi ektiği belalarla kendi kendini yok eder. 12 Eylülcüler, 28 Şubatçıların öndekileri, kafalarını duvara vurup bir ilkokul mezunu ile (Hocaefendiyi kastediyorlar) baş edemedik diyorlardı. Onların unuttuğu bir şey vardı. Onlar Hocaefendiye değil, bilerek veya bilmeyerek Allah’ın dinine harp ilan etmişlerdi. Sonlari malum. Şimdikilerde hasetlerinin gereği onların yaptıklarının en az yüz katı kadar kötülük yapıyorlar, zulmediyorlar. Zalimler ebter olur, mazlumlar gönüllerde yaşar. İnanmıyorsanız yakın tarihe bakın.

İbn Abidin “amelin sahih olabilmesi için, ihlas ile riyayı, haset ile ucb (kend kendini beğenme) ve küfre götürecek sözleri öğrenmek farzdır” diyor.

Eğer Hizmete ehli dalalet ve hasidler haset etmeseydi, Hizmet ‘firaqi dalle’ (sapık) olurdu. Hizmet bu süreçte ihlası, hasedi yaşayarak öğreniyor. Bu süreçte dalalet, haset ve nifak hizmete karşı birleşti. Onun için şimdilik tahribi yüksek oldu gibi görünüyor. Fakat gelecekte sağlam kalan yumurtalar hep civciv olacak ve çürüyen, kırılan yumurtaların belki on bin belki yüz bin katı daha yumurtalar yapacak. Haşa bin defa haşa gaybden haber vermiyorum. Bu küfür olur. Geleceği bilen ancak Cenab-ı Allah ve Allah’ın bildirdikleri peygamberler, bazen de ilham ettikleri veliler olabilir. Bunu söylerken İslami cemaatlerin tarihini ve sosyolojinin kurallarına göre arz ediyorum. Zulüm gören hiç bir İslami cemaat yok olmamıştır. Fakat asırlarca sürecek kimlikleri oluşmuştur. Başta Ehli Beyt. Bütün Müslümanların gönül sultanları. Sonra dört hak mezhebin imamları, onların talebeleri, günümüze kadar etkisi devam eden bütün manevi büyükler, hepsi zulüm görmüş ve hasetçilerin her türlü yalan, dolan ve iftiralarına uğramışlar.

Kim ne derse, desin. Ehli dalalet ve ehli hased zulmettiler, fakat kader adalet etti. Sahabileşmek için eksik olan halka tamamlandı. Evet hasidin işi hile ve zulüm, hased edilenin işi ise kerem ile ıslah. İşimiz zor, fakat zaten zora talibiz. Evet hased edilmiyorsanız demek ki, imanınız ya hiç yok veya çok zayıf.

Hasetçinin sonu

Avustralya’da yıllarca önce garibin biri, dine hizmet ettiği için kendisine hased ediliyordu. Hele lider posizyonda olan biri o garibe yalan ve iftira atıyor, hatta onun malını çalmayı ibadet zannediyordu. İsim vermeyeyim ki, gıybet olmasın. Sonra ne oldu. Beş altı yıl sonra o lider intihar etti.

Bir başka grup vardı. İçlerinde lider posizyonunda olanlar, Hizmetle alakalı gördükleri güzel rüyalara rağmen, Hizmet erlerine hasetten dolayı düşmanlık yapıyorlardı. Bir kaç yıl sonra birbirlerine girdiler. Bir televizyon kanalı “düşman kardeşler” diye haber yaptı. Hem kendilerine, hem de İslama yazık ettiler.

Bir kaç kişi, yıllarca önce Hizmet erlerinin başlattığı yeni bir hizmete engel olmak istediler. Hizmet erleri hem sabretti, hem de musalaha ile hareket etti. Peki onların akıbeti ne oldu. Medya onların kusurlarını teşhir etti. Mahkemelik olup yuzbinlerce dolar kaybettiler. Hem kendilerine, hem de İslama yazık ettiler. Bize düşen onların bu haline sevinmek değil, acımak ve onlara hayırlı işlerinde yardımcı olmaktır. Böyle yaparsak şeytanın tuzağını Allah’ın inayeti ile bozabiliriz. İsterseniz Üstadın serlevha olacak sözü ile bitirelim. “Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.” Evet kuvvet hakta ve ihlastadır.




Kaynak: http://zamanaustralia.com/doc-dr-salih-yucel/2018/11/hasedin-adaleti

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.