Global haset, küllî ve evrensel muhabbet! - Doç. Dr. Salih Yücel

Ä°kinci desise korku hissi
Büyük âlim İbn Abidin Raddu’l Muhtar adlı eserinde İmam Azam’a yapılan zulmü anlatırken “Zehebi ve İbn Hacer’e göre Peygamberimiz (sav) ve sahabeden sonra hiç kimse hasetten kurtulamamıştır” der. Bir kaç gün üzerinde düşündüm. Resulullah ve sahabeye de çok haset ettiler fakat Allah onları hâsidlerin şerrinden korudu.
Taberi’de geçen bir rivayette amcası Ebu Leheb, Peygamberimize, “peygamber olduğuna delilin nedir?” diye sorar. O da “Şu oğlak” deyince, oğlak dile gelip peygamberimizin peygamberliğine şahitlik eder. Ebu Leheb hasedinden oğlağı elleriyle ikiye parçalar.
Ehl-i dalalet ve ehl-i hasedin rüesası “Hizmet devlete sızdı, bunun için bunu hakkettiler.” diyor. Hasedi imanının önüne geçenler ve de bazı safdiller de buna inanıyor.
USTAD VE TALEBELERİ HANGİ DEVLETİ SIZDI-LAR?
Üstad ve talebeleri hangi devlete sızmıştı ki çekmediği zulüm kalmadı? Peki, Hoca Efendi daha Edirne’de üç-beş talebe ile hadis fıkıh sohbeti yaparken devlete mi sızmıştı ki hemen her hafta karakola çağırılırdı? 1971’de devlete mi sızmıştı ki talebelerinin yarısı ile beraber hapse atıldı? 12 Eylül ihtilalinde hangi devlete sızmıştı ki şaki gibi altı yıl arandı, vurulma emri verildi?
28 Şubat’ta oran itibarı ile devlette görev yapan devlet görevlilerinin belki yüzde ikisi bile Hizmet’ten değildi. O gün için yaklaşık iki milyon memur vardı. Yüzde ikisi 40 bin yapar. O zaman Hizmetten bu kadar insan devlette var mıydı? Zannetmiyorum.  
Diyorlar ki hedefi devlet olmayan bir İslam!
Önce şu ‘devlet’ nedir onu bilelim.
Muhtardan cumhurbaşkanına kadar olan mekanizma. Öyle ise Müslümansan memur, üniversitede hoca, polis, öğretmen, doktor, asker, hemşire vs olma ha olma!
Ben ülkenin vatandaşı değil miyim? Alnımın teri ile herkes gibi her mevki ve makama gelme hakkım yok mu? Bunu söyleyen, iddia eden veya yazanlar ehli iman iseler dalalet ve hasedin mahiyetini bilmiyorlar.
Hapsedilen on binlerce kadın, yüzlerce bebek, bu kadar yaşlı ve de bunların akrabaları hangi devlete sızmışlardı?
Evet Hizmete yapılan dalalet ve hasedin sonucudur.
Tarih tekerrür ediyor.
Sormak lazım. ‘İmam-ı Azam, Ahmet bin Hanbel, İmam Şafii, İmam Rabbani, Mevlânâ Halid-i Bağdadî hangi devlete sızmışlardı ki hayatları boyunca atılmayan iftira, görmedikleri zulüm kalmadı?’
Peki, neden haset ediyorlar. Çünkü onların karakterleri bu. Sahabe ’den sonra İslam tarihinde Hizmet kadar başarıya ulaşmış hiçbir sivil kuruluş yoktur. Son iki yüz yıllık dünya tarihinde eğitimde başarılı olanlar hep gayri Müslimlerdi. Hizmet babayiğitleri global olarak ilk defa zeki talebeleri tespit ediyor, iyi bir eğitim veriyor, önlerini açıyordu. İşte bu fincancı katırlarını korkuttu, hasede yol açtı.
GLOBAL HASEDE MANİ OLAMADIK
Kanaatimce onların hasedine mani olmak için diyalog faaliyetleri kısmen faydalı oldu. Çünkü diyalog ile sadece zeytin dalı uzatmadık, onlar için zeytin yağı olduk. Barış kelimesini bazılarının yaptığı gibi art niyetlerini gerçekleştirmek için kullanmadık. Barışı yaşadık ve yaşatmaya gayret ettik. Bu konuda global yüzlerce örnek var. Fakat bütün bunlara rağmen Global hasede engel olamadık. Onlar Türkiye’deki ehli haset rüesasının hased, tamah ve korku damarından çok istifade ettiler. Netice malum.
Peki çare?
Kanaatimce onların yanlışlarına kendi doğrularımızla cevap vermeye devam etmek. Global hasede karşı, küllî muhabbet metodunu kullanmak lazım. Öncelikle bu yolda her şeyini veya bir kısmını feda eden kardeşlerimize karşı muhabbetimiz artarak devam etmeli, kusurlarını affetmeliyiz. Müslümanlar ile ortak paydalar üzerinde buluşup, onlarla manevi bağlar güçlendirilmeli. Son olarak gayri Müslim içinde sıfatı Müslüman olan her türlü insan ile Hz Ali’nin tabiri ile insanlık kardeşliği etrafında, insanlığın yararına olabilecek ne varsa yapmaya devam etmeli. Tâ ki hâsidler haset sarhoşluğundan uyanıncaya kadar.
ÜMİTSİZLİK NEDENİ VE HABER ORUCU
Malum medya Hizmet aleyhine insanlık tarihinin en büyük yalanlarını uydurdu ve uydurmaya devam ediyor. Arkadaşlara bakıyorum, onların bu yalanlarını takip edenlerde ümitsizlik eserleri oluyor. Mâlum, Üstad ikinci dünya savaşını bile merak edip haberleri dinlememiş. Dinleseydi belki Üstad olamazdı. Acaba neden dinlemedi? Çünkü bu yalanları takip eden farkında olmadan zulme meyleder. Hûd Sûresi ayet 113’te ‘zulme meyledenlere ateş dokunur’ diyor.
Onlarca tefsire baktım. Hepsi zerre kadar da olsa zulme meyletmeyi yasaklıyor. Abdullah bin Ömer günah olan birşeyi duyduğunda kulağını tıkardı. İmam Şafii, ‘Allah’ın haram kıldığını dinlemek haramdır’ diyor. Taberi, ‘birisi bir yalan kelime konuşur ve de cemaat onu dinler ve onu överse, Allah onlara buğz eder’ diyor. Anladım ki bu yalanları okuyan, dinleyen manevi yönden çok şey kaybediyor, günaha giriyor.
BEŞ YILDAN BERİ HABERE BAKMIYORUM
Yaklaşık beş yıldır haber orucu tutuyorum. Farkında olmadan medyanın yalanlarına gözüm ilişse, göz zinası yapmış gibi istiğfar ediyorum. Haberleri kulağıma gelse, tevbe ediyorum. Kanaatimce sadece ilgili olan arkadaşlar zaruret miktarınca bakabilirler. Dinlemedim, kazandım. Okuduğum Kur’an, evrad-u ezkarım üçe katlandı. Akademisyen olarak başarım ikiye katlandı. Gelin kaybedenlerden olmayın. 
Özür: Bir önceki yazımda “bir sürü insan” tabirini kullandım. Türkçenin inceliklerini bilen bir dost kibarca “sürü” kelimesinin insanlar için kullanılmayacağını yazdı. Okuyuculardan özür dilerim. yucelsalih@yahoo.com

Kaynak: http://zamanaustralia.com/doc-dr-salih-yucel/2018/11/global-haset-kulli-ve-evrensel-muhabbet

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.