Yalan durdurulamıyor çünkü gerçek güçlü değil | Tarık Toros
Tuhaf zamanlardan geçiyoruz.
Sadece Türkiye değil dünyanın geneli tuhaflaştı.
Trump bir hafta Avrupa turuna çıktı.
Gittiği her yeri karıştırdı.
En son ülkesini de karşısına aldı.
Kendi partilileri bile “Bu şekilde nasıl dönecek” diye homurdandı, o derece.
**
Brüksel’de NATO ile ilgili birbirini tutmayan laflar söyledi, kendi sözlerini yalanladı.
Şunu dedi yani, ötesi yok:
“Kongre onayı olmadan ABD’yi NATO’dan çekebilirim ama gerek yok.”
Bıraksanız…
Kanunsuz, yargısız, basınsız, denetimsiz ülke yönetecek.
**
Brüksel’den sonra Londra’ya geldi.
The Sun’a İngiliz Başbakanını kötüledi.
“Beni dinlemedi” dedi.
“Boris Johnson çok iyi başbakan olur” diye, birkaç gün önce istifa eden Dışişleri Bakanı’na arka çıktı.
Gazete, başına geleceği bildiği için röportaj kaydını Trump’ın sesinden yayımladı.
BBC, bütün gün saat başı bu haberi çevirdi.
Trump, “yalan haber” deyip çıktı işin içinden.
Peki İngiltere Başbakanı ne tepki verdi:
“Boşver basın işte.”
**
Trump hafta sonu İskoçya’da golf oynadı, hafta başında Helsinki’ye geçti.
Putin’le iki saat görüştü, sonra ortak basın toplantısı yaptılar.
Brüksel ve Londra skandallarına pek tepki vermeyen ABD, bu defa ayağa kalktı.
Çünkü Trump…
Rusya’nın ABD başkanlık seçimlerine müdahale etmediğini söyledi.
Kendi istihbaratını açığa düşürdü.
Cumhuriyetçiler de kazan kaldırınca ağız değiştirdi.
**
Bitmedi.
Helsinki’de bir gazetecinin, “Rusya ABD’yi hedef alıyor mu?” sorusuna iki kere “hayır” diye cevap verdiği halde…
Beyaz Saray, sonra bunu yalanladı.
Soruyu soran gazeteci hayretle tweet attı:
“Gözümün içine bakarak iki kere aynı cevabı verdi.”
Ama nafile.
Trump bildiğini okuyor.
Dünya da Trump’a bugüne kadar görülmemiş bir anlayışla tahammül ediyor.
Tamamen “duygusal” bir kredi belki.
Ama tuhaf.
Çok tuhaf.
**
Gerek dünya liderleri…
Gerek medya patronları…
Gerekse muktedirlerin güdümündeki basın, yeterince büyük tepki vermiyor.
Batı’da kısmen özgür olan gazetecilik, yine de olan biteni objektif ortaya koymaya çalışıyor, şöyle veya böyle.
Haberi gazetede televizyonda göremeseniz bile internet üzerinden alabiliyor, teyidini sür’atle yapabiliyorsunuz.
Kurumunda kendini ifade edemeyen gazeteciler bunu Twitter’da “başına bir şey gelmeyeceği” rahatlığı içinde paylaşabiliyor.
Yetiyor mu?
Hayır.
Ne gidişatı etkiliyor.
Ne de Trump durdurulabiliyor.
Acayip müsamaha görüyor.
Verilen en büyük kurumsal tepki, “Öngörülemez bir lider.”
Peh..!
**
Trump…
Selefi Obama’nın dediği gibi, “Bütün demokratik kurumları yıkıyor.”
Fütursuz bir kabalıkla yürüyor. Kıra döke…
Ne yaparsa yapsın rezil olmuyor.
Avrupa’daki bir numaralı müttefiği Fransa’nın Başkanı Macron.
Daha yeni, danışmanının 1 Mayıs törenlerine polis kılığında katılıp göstericileri dövdüğü ortaya çıktı.
Bunlar tesadüfi gelişmeler değil.
Kimi devlet adamları çıkarları için her türlü kazanımı bir çırpıda ayakları altına alabiliyor.
**
Bütün bu kötülüklere karşı herkesin etrafında toplanacağı yegane şey, doğrular.
Bunun için de gazetecilik çok önemli.
Halkın doğru bilgi almasının…
Ve ortada dolaşan söylentilerin gerçeğine ulaşmasının tek yolu bu.
Tek başına Twitter veya yurttaş duyarlılığı ile olmaz bu.
Profesyonel ve çözüm odaklı gazetecilik şart.
Kopyala-yapıştır kolaycılığı, otomatik tweet atan programlar kurarak bir yere kadar.
**
Gazeteci olduğum için mesleğime dikkat çekmek için böyle yazıyor değilim.
Bu konuyu bu kadar vurgulamamın nedeni bu değil.
Dünyanın şu döneminde en mühim iş, gazetecilik.
Doğrusunu ortaya koymak ve bunu halka ulaştırmak çok önemli.
**
İşte bunun için…
Kişisel hırsları ve çıkarları uğruna ülkelerini ateşe atmaktan çekinmeyen politikacıların en sevmediği grup gazeteciler.
Gücü yeten, içeri attırıyor.
Gücü yeten, kurumundan attırıyor.
Gücü yeten, sarayından attırıyor.
**
Trump’ın şimdilik bunların hiçbirine gücü yetmiyor.
Henüz 1.5 senedir iktidarda…
Kağıt üstünde 2.5 senesi daha var.
Ve bir dönem daha başkanlık için yapmayacağı yok.
Şayet bu dönemi tamamlayabilir, ikinci dönem de seçilirse…
Emin olun, şu günlerde ima ettiği şeylerin tamamını yapar.
**
Dünyanın genel gidişatına dair pek ümit yok maalesef.
Umutlanabileceğimiz tek şey: Gazetecilik.
Ülkemizde bitmiş olabilir, lakin dünyada halen aktif.
Duyarlı hemen her gazetecinin, bir kartviziti daha olmalı: İnsan hakları aktivistliği.
Önümüzdeki 10 yıl boyunca buna çok ihtiyaç olacak.
**
Hitler döneminin çok öğretici olduğu söylenir.
Artık buna pek inanmıyorum.
Dünya siyaseti kasedi başa sardı.
80 sene önceki hastalıklar tekrar hortladı.
**
Doğru, soğuk savaş sona erdi.
Türkiye’de OHAL’in sona ermesi gibi bir şey bu.
**
Duyarlı gazetecilere önereceğim tek şey:
Geleceğe kendinizi hazırlayın, çok yakında buna pek vakit bulamayacaksınız.
Bu Yayına Yorum Yapın