KISSALARIN EN GÜZELİ VE HER ASRA BAKAN YÖNLERİ - 4 | Yalnızlar Tekkesi
4. Bir zaman Yusuf babasına, “Babacığım!” dedi: “Ben, rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederlerken gördüm.
TEFSİR : Rivayete göre Hz. Yûsuf as bu rüyayı, henüz on iki veya on yedi yaşında iken görmüştür (Ömer Nasuhi Bilmen)
Rüya, "görmek" mânasına gelen "rü'yet" mastarından alınmış bir isim olup, uyku halinde birtakım olay ve şekillerin görülmesi demektir, Türkçe'de buna "düş" de denir. Rüya kişinin sadece iç dünyasıyla ilgili bir olay olmayıp, aynı zamanda hayalin ötesinde dış dünyada bir gerçeğe de işaret eder. Râzî'ye göre Cenab-ı Allah, insan ruhunu madde ötesi âleme çıkabilecek, levh-i mahfuzu okuyabilecek yetenekte yaratmıştır. Ancak ruhun bedenle ilgisi buna engel olmaktadır. Uyku halinde ruhun bedenle ilgisi azalır, Levh-i mahfuzu okuma gücü artar. Ruhun orada gördükleri, hayal aleminde kendine özgü izler bırakır.Bu izler hayalin ötesindeki bir gerçeği yani levh-i mahfuzdaki bilgiyi gösterir ki rüyanın asıl işaret ettiği şey budur.
Gazzalî, levh-i mahfuz ile insan kalbini, karşı karşıya duran fakat aralarında perde bulunan iki aynaya benzetmektedir. Aynaların arasındaki perde kaldırıldığında birindeki görüntü diğerine aynen yansır. İşte rüya olayı buna benzer; insan uyuduğu zaman kalbin duyu organlarıyla ilgisi kesilir, levh-i mahfuz ile kalp arasındaki perde ise kalkar, böylece levh-i mahfuzdaki bazı bilgiler kalbe yansır; hayal gücü bu bilgileri sembollerle alarak korur, İnsan uyandığında ancak hayalindeki sembolleri hatırlar. İşte rüyayı yorumlayıp işaret ettiği perde arkasındaki gerçekleri göstermeye "rüya tabiri" (yorumu) denilmektedir.
Psikanalizin kurucusu Freud'a göre rüyanın kaynağı ferdin şuur altı, rüya ise arzuların tatmini için yapılan bir teşebbüstür. Ona göre başta cinsel arzular olmak üzere çocukluk döneminden itibaren bastırılan duygular, geçmişte yaşananlar ve duyu organlarına etki eden duyumlar rüyanın esas öğesini oluşturur ve rüya esnasında ortaya çıkar."İnsanın yaşama kaynağı ve canlı organizmanın tek faaliyet gayesi cinsel hayattır. Bu da "libido" denilen idare merkezinde planlanmaktadır. Cinsel duygularla toplumdaki kuralların çatışması veya bu isteklerin şuur altına itilmesi, kişide bazı kompleksler meydana getirir. Rüyada görülen olaylar işte bu komplekslerin, bilinç dışı arzuların akıl sansürü ve baskısından kurtulmuş olarak örtülü bir şekilde tezahürüdür. Uyku esnasında sansürün gücü azaldığından arzular serbestçe dışa vurulursa da rüya gören kişinin bilincine girmelerini engellemek amacıyla kabul edilebilir imgelere dönüştürülür. Bu dönüştürmede uyku sırasında algılanan duyu uyaranlarından, önceden yaşanmış olaylardan ve derinde yerleşmiş anılardan yararlanılır.
İslâmî kaynaklarda genel olarak üç türlü rüyanın bulunduğu ifade edilmektedir: a) Sâdık rüya. Kaynağı ilâhî olan İkaz ve işaretler olup doğru ve gerçek rüyalardır. Hz, Peygamber bu tür rüyaların peygamberliğin kırk altı cüzünden biri olduğunu haber vermiştir. Sadık rüya gören kimsenin ruhu, bu vesileyle Allah'ın ilim, irade, kudret ve yaratmasıyla ilgili bazı şeyler hakkında bilgi sahibi olur. Böylece zaman içerisindeki bazı gayb olaylarını meydana gelmeden önce keşfeder ve haber verir veya mekân içindeki bazı şeyleri insanların normal olarak görmesinden önce görür ve bildirir. Bu duruma, "rüya yoluyla keşif denilmektedir, b) Nefisten yani beyin, duyu organları ve iç organlardan kaynaklanan düşler. Bunlar, hâtıraların hayalde canlanmasından ibarettir, c) İnsan ruhunun gizli dış tesirden (şeytandan) etkilenmesi neticesinde meydana gelen korkma ve sapmalar olup yalancı bir çağrışım ve hayalî bir olaydır.
Gerek nefisten gerekse şeytandan kaynaklanan bu tür yorumu yapılamayan karmakarışık rüyalara "ahlâm" veya "edgasu ahlâm" denmektedir. (Yusuf/44)
Hz. Yûsuf'un as gördüğü bu rüyada baba, anne ve kardeşlerin güneş, ay ve yıldızlarla temsilî olarak anlatılması, rüyanın ve neticesinin önemine işaret ettiği gibi, Hz. Yûsuf'un as şanının yüceliğini de gösterir.Hz. Yûsuf’un as rüyası, yüce Allah'ın onu peygamberlik görevine hazırladığının bir işaretidir. Nitekim Hz. Peygamber'e de vahyin gelişi sâdık rüya ile başlamıştır. Hz.Yûsuf'un as gördüğü bu rüyayı yorumlayan Hz. Ya'kub, oğlunun ileride büyük bir makama geleceğini anlamıştı. (Diyanet Tefsiri)
Hz. Yusuf’un as bu meşhur rüyası Eski Ahit’te şöyle geçer : ‘’Rüyasında kardeşleri ile birlikte tarlada demet bağlıyordu. Birden Yusuf'un demeti ayağa dikildi ve kardeşlerinin demetleri Yusuf'unkinin önünde eğildiler’’
Ayette dikkat çekici olan husus şudur : Hz Yusuf as şahsında yaşanmış ve tüm insanlara ‘en güzel kıssa’ olarak Kur’an’da kendisine yer bulan bu mühim hadise, bir rüya ile başlamıştır.Benzer şekilde tarihte mühim bir çok olayın,öncesinde rüya alemine düşmüş olması dikkat çekici bir noktadır.Hz. İbrahim’in as oğlu Hz. İsmail ile beraber yaşadığı imtihandan Hz. Yusuf’un as rüyasına,Efendimiz’in sav Fetih Suresinde kendisine yer bulan ve ‘gerçek çıktığı’ ifade buyrulan rüyasından Uhud öncesi gördüğü rüyaya sahabeden Abdullah Bin Zeyd’in ra gördüğü ezanın sözleri ve şekline tanzim eden rüyasından, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu öncesi Osman Gazi’nin gördüğü rüyaya, Preveze Deniz Zaferi öncesi Barbaros Hayreddin Paşa’nın gördüğü rüyadan Abraham Lincoln’ün kendisinin öldürüldüğünü gördüğü rüyaya,atomların yapısı ile uğraşan Niels Bohr’un ‘Güneşe ipliklerle bağlı ve onun etrafında dönen gezegenler’ şeklinde atomun yapısını keşfettiği rüyadan kendi hayatımızda tecrübe ettiğimiz sahih rüyalara kadar denilebilir ki vak’a ve olgular alemi olan dünya hayatından önce olaylar mana alemine düşmekte ve insanlar da buna gerek rüyalarında gerekse de farklı şekillerde muttali olmaktadır.
Varlık aleminin ilk yaratıldığı andan nihayet bulacağı ana kadar her şey Levh’i Mahfuz’da kayıt altına alınmıştır.Dolayısıyla bazı yorumcular,müfessirler ve mana ehline göre insan ruhu, zaman ve mekan kaydından kurtularak semboller alemine girdiği rüyada geleceğe ait olayları bazen tüm çıplaklığı ile bazen de farklı sembollere bürünmüş haliyle müşahede edebilir.Rüyada görülenlerin hem parça parça sembol, hem de bir araya geldiğinde oluşturduğu bütün olarak yorumlanması zordur.Bir kısmı avamın da çözebileceği netlikte iken bazı rüyalar vardır ki ehli dışında kimse tarafından yorumlanamaz.
‘Rüyalar ile amel edilmez’ yargısı, bu sembollerin ve oluşturduğu bütününün ne anlama geldiğinin tam olarak ne demek olduğunun çözülememesi sebebiyledir.Rüyada bazen olur ki korkunç ve insanı rahatsız eden sembollerde olduğu gibi insana keyif veren güzel sembollerde de tam tersi manalar mevcut olabilir.Dolayısıyla görülenlerin görüldüğü gibi anlaşılmaması ve ona göre bir hüküm oluşturulmaması önemlidir.Ayrıca rüyanın, insanın kendi bilinçaltı ve psikolojik hatta fizyolojik durumu ile iç içe olduğu da düşünülürse bu da rüya ile hüküm oluşturma adına bir zorluk teşkil eder.
Kur’an’ın birkaç yerde rüyaya yer vermesi, onun sıhhatine ve ehemmiyetine de delildir.Zira Hz. Peygamber sav ‘Rüya nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür’ diyerek rüyanın peygamberlikle,risaletle olan ciddi ilişkisini ifade etmiştir.Malumdur ki 23 yıllık risalet hayatının ilk 6 ayında Efendimiz sav, vahiyleri rüya yoluyla almıştır.Ayrıca sahih bir hadiste buyrulduğu gibi ‘Kıyamet yaklaşınca mü’minin rüyası yalan çıkmaz’. İnsanların bir nevi fetret dönemine girdikleri ve insanlara rehber olacak insanların sayısının önceki devirlere göre çok az oluşundan dolayı insanlara rehber olma ve hadiseleri tefsir etme görevini bir nevi rüyalar üstlenecek ve mü’minlere yol gösterecektir.Sahih rüyanın bu açıdan önemi büyüktür.
Hz. Yusuf’un as,rüyasında gördüğü ayın annesi,güneşin babası, on bir yıldızın ise kardeşlerini sembolize ettiği müfessirlerin ortak görüşüdür. Ayette geçen ‘kevkeb’ kelimesi ‘yıldız’ anlamına gelmesine rağmen rüyada görülen 11 ‘yıldız’ın gerçekte yıldız değil gezegenleri işaret ediyor olması da muhtemeldir.Çünkü rüyanın bütününe bakıldığında Güneş Sistemi ön planda olup 11 ‘yıldız’ın da Güneş sistemindeki 11 gezegeni işaret ediyor olması mümkündür (Hz Yusuf as yerküreyi temsil ediyor diye düşünülürse 11 gezegen daha eklenirse Güneş sisteminde 12 gezegenin var olduğu sonucuna ulaşılabilir). ‘Güneş sisteminde 12 tane gezegen değil 9 gezegen var’ şeklinde bir itiraza karşı şu söylenebilir: 2006’da ilk defa Uluslararası Astronomi Birliği’nde gündeme gelen ve NASA tarafından halen değerlendirilen ‘Ceres,Eris ve Plüton’un uydusu Charon’un da gezegen olarak kabul edilmesi’ önerisi, -eğer doğru anlaşılmış ise- Kur’anın bu gaybi işaretinin doğruluğunun bilimsel olarak da teyid edilmesinin yakın olduğuna delil sayılabilir. Rüyadaki diğer altı çizilecek husus da Hz. Yusuf’un yerküreyi yani Dünyayı sembolize ettiği düşünülürse Güneşin,Ayın ve diğer gezegenlerin (yıldızların) Hz. Yusuf’a secde etmesi kainatta yeryüzü ve onun sakinleri olan insanın önemine işarettir.
Okültizm’in bir kolu olan Sayı Bilimi’ne göre (Numerology) 11 en mistik rakamdır.Rüyada 11 rakamı ön plana çıkmışsa rüya sahibinin ‘Sıkıntıdan sonra büyük bir ferahlığa kavuşacağına’ işaret eder.Bunun yanı sıra ayette 11 yıldız anlamına gelen ‘ehade aşera kevkeben’ kısmı da harekeler kaldırıldığında 11 Arapça harften meydana gelir.
Kaynak: Yalnızlar Tekkesi | https://www.patreon.com/posts/kissalarin-en-ve-20120853
Bu Yayına Yorum Yapın