Zaman Vefa Zamanı | Neva Sezen



Ağırlaştıkça ağırlaşıyor göz kapaklarım, ne var ki uykunun dayanılmaz teskin edici kollarına bırakıveriyorum kendimi yavaş yavaş… Yarı açık bilincimin içine sızan belli belirsiz boğuk sesler ne gözlerimi açmama yardımcı oluyor, ne de rüya alemine tamamıyla dalmama izin veriyor. Araf’tayım… Beden ve ruh mevhumunun arasında gidip gelen bilincim, en karanlık mahzenlerimde saklı tuttuğum veyahut da tuttuğum zannına kapıldığım korkularımı, acılarımı ve hüzünlerimi bir bir su yüzüne çıkarıyor acımasızca… Unutmadın diyor ,unutamazsın!
Yetmez bambaşka bir şehir silueti, öyle anlar gelir ki kendi ülkene sığamazsın. Yabancıdır sana dili dilinden, dini dininden ve teni teninden olan insanlar. Yetmez onca aynılık seni onlardan kılmaya. Artık bambaşka ufukları gözlersin, bambaşka toprakları ve iklimleri. Dolar mı sanırsın içindeki boşluk? Diner mi bir gün özlemin ?Giderebilir misin kırgınlığını ve inkisarını?
İçimdeki kasvet büyüdükçe büyüyor ya, açamıyorum göz kapaklarımı. Oysa şimdi, başımı yasladığım duvarın soğukluğunu da, çevremdeki kalabalığın da farkındayım. Veyl olsun zamana ve mekana diyerek feryat eden şairin ıstırabını ve çaresizliğini hissediyorum iliklerime kadar…
Ve hatırlarsın o kutlu Nebi’yi, veda ederken en sevdiği beldeye! Hüznü hüznün, ıstırabı ıstırabın olur da “Kavmim beni senden ayırmasaydı vallahi de seni bırakmazdım!” diyen mahzun sesini duyar gibi olursun. Bambaşka bir ufuk doğmuştur mü’minlere, bir an bile tereddüt edilmeden bir bilinmeze doğru açılmıştır yelkenler. “İman nedir?”, “sadakat nedir?”, “vefa nedir?”… Temaşa edersin Yesrib’e giden yoldaki her bir kum taneciğinde ve utanırsın endişelerinden, hüzünlerinden…
Her daim olmuştu ya dünyayı inananlara dar eden zalimler. Gücün, makamın Ve servetin kölesi olan sefiller… Amnofisler, Ebu Cehiller ve Haccac-ı Zalimler…
Adetullahtandı vefanın ve sadakatin imtihanı. Hamlar ve haslar ayrılmalıydı, ayrılmalıydı ki; büyük seferler gerçek mücahitlerle kazanılırdı…
Ve hatırlarsın zalim Calut’u yenmek isteyen Talut’un heveskâr ordusunu. Ben-i İsrail’in mazlum ve zelil düşmüş insanlarını. Kumandanı Talut rehberi Davud olacak ordunun askerleri de seçilmiş olmalıydı. İmtihandı oysa bir avuç su, susuzluktan bitap düşmüş orduya ve sesleniyordu adeta Allah(c.c):
“Nedir senin vefan, nedir senin sadakatin davana ey kulum! Bir avuç suya mı yoksa üç beş günlük şu edna ömrüne mi değişirsin sevdanı!”-
İçimdeki kasvetin yerini inşirah sararken, büyük bir heyecan dalgası bütün bedenimi titretiyor, kalbim bir başka çarpıyor şimdi. Uyan ey gözlerim, uyan uykudan ve gafletten. Kurtul arafından, ZAMAN VEFA ZAMANl…

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.