Kısır Döngü | Hamza Sipahigil
Birkaç gün önce sosyal medya üzerinden Türkiye’de yaşayan bir hanımefendi hukuki durumu ile ilgili birkaç soru sordu. Bu yazışmada hayatı ile ilgili trajedinin bir kısmına muttali oldum.
Bu hanımefendi 2016 yılında 6 gün gözaltı süreci yaşamış ve daha sonra serbest kalmış. Ancak toplumuzdaki kutuplaşma nedeni ile serbest kalmasına rağmen eşinden ayrılmış ve tek çocuğu olan oğlu tarafından dışlanmış. Şu anda her açıdan yapayalnız kalmış bir insan. Ve bu nedenle internet üzerinden evde yaptığı reçelleri satarak hayatta kalmaya çalışıyor.
Peki yaşadıkları bununla bitti mi? Maalesef hayır.
Şu anda her an tutuklamayı bekliyor.
Suçu mu? O ne bir canlı bomba, ne de IŞİD tetikçisi değil. O sadece kendini hayır ve hasenat işlerine adayan bir cemaat gönüllüsü. En büyük suçu ise arkadaşları ile dernek faaliyetlerini organize için telefonuna şifreli bir mesajlaşma programı indirmesi. İlk gözaltı sürecinde bu program tespit edilemediği için olsa gerek serbest kalmış ama daha sonra yazışmalar yapılmış. Ve her an bu program ile ilgili yazışma cevapları gelip tespit yapılabilir. Bu nedenle şu anda eli kolu bağlı bir vaziyette tutuklanmayı bekliyor.
Tutuklandığında peki ne olacak?
Kuvvetle muhtemel bir kaç havuz gazetesinde ‘’Bylock’çu abla yakalandı.’’ diye haber yapılacak ve belki bazı havuz televizyonlarında böyle tehlikeli bir insanların bu zamana kadar nasıl saklandığı ile ilgili konuşmalar yapılacak. Bir ihtimal haber değeri görürülerse ehli vicdan birkaç internet sitesinde hakkında olumlu haber çıkacak. Ve okuyan bazı vicdanlı insanlar üzülecek ve iç çekecek.
Sonra mı? Sonra tabi ki ateş düştüğü yeri yakacak. Herkes kendi hayatına dönecek ve maalesef bu trajedi unutulacak. Arada bir varsa vefalı olan akraba, komşu ve arkadaşları onun ne kadar iyi ve temiz kalpli olduğuna ama kendini kullanamadığına dair sohbetler yapacaklar.
Neticede hayatını insanlara iyilik yapmaya adamış hiçbir suç işlememiş bir insanın hayatı bir mesajlaşma programı bahane edilerek aslında bir cemaate mensup olduğu için karartılacak. Bunu sakın abartılı ve duygusal bir yorum olarak görmeyin. Bu bunun binlerce insanın hayatı bir mesajlaşma programı bahane edilerek bir cemaate mensubiyeti nedeni ile karartıldı ve hiç hız kesmeden karartılmaya devam ediliyor. Peki bu soykırıma maruz kalanlar eskisi gibi olabilecek mi?
Bence maalesef hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaklar.
Neden derseniz; yasalara uygun yaşayan dürüst bir insan olarak yaşarken. Bir gün terör şube polisleri evinizi basıp sizi eşinizin ve çocuklarınızın gözü önünde bir mücrim gibi kelepçeleyip götürecek. Daha sonra haftalarca kimseyle görüştürülmeden maddi ve manevi işkenceler altında kalacaksınız.
Sonunda göstermelik bir yargılanma sonrası, her nedense sizin bilmediğiniz ancak devlet babanın çok iyi bildiği terör faaliyetleriniz! nedeni ile tutuklanacaksınız. Sonra cezaevi süreci bir anda toplumda saygın bir şekilde yaşayan insan iken terörist olarak damga yiyeceksiniz. Birkaç ehli vicdan istisna hariç akraba, komşu, arkadaşlarda neden kendilerine bir şey olmadığına senin de rahat durmadığına, kaç defa kendileri tarafından uyarılmasına rağmen cemaat işlerini bırakmadığına ve kendi düşene ağlanmayacağına dair sohbetler edecek.
Hatta evşne tedbir konulduğunu duyan komşun ve eski arkadaşı senin evine göz dikecek. Ziyaretine aylar sonra bazı yakınların korka korka gelecek. Çocuğunun kokusunu ancak ayda bir defa oda sınırlı dakikalar da alacaksın. Evladın annesine ‘‘Anne ben babamın kokusunu unutuyorum.’’ diyecek. Daha beş yaşında olan oğlun uzun süre antideprasan kullanacak. Kızın içine kapanacak. Bazen de arkadaşlarının seninle ilgili dalga geçmelerinden dolayı agresifleşecek.
Hatta arada bir dayanamayıp annesine ‘‘Anne babam gerçekten teröristi mi?’’ diye soracak. Doğumu yaklaşmış olan eşin bin bir türlü sıkıntıya katlanıp seni görmeye gelen eşinden 3 aydır ödeme yapamadığı için doğalgazın kesildiğini ve ailenin buz gibi evde yaşadığını öğreneceksin. Sen dışarıdayken gelirinin önemli bir kısmını onlar için harcadığın halde ailen eşinin yardım taleplerine ‘‘ Ne haliniz varsa görün.’’ diyecek. Bunların üstüne içerde tanığın arkadaş olduğun aylardır beraber yattığın hasta olduğu halde tedavisine izin verilmeyen. Son dönemde hastaneye çıkan ve her nasılsa tahliye edilen eski koğuş arkadaşının ölüm haberi gelecek hatta belki bu ölüm haberi senin ki olacak.
Allah aşkına şimdi elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin;
Bunları yaşayan insanlar eski haline dönebilir mi? Bunları yaşayan insanlar bir daha insanlara güvenebilir mi?
Şimdi bu yazıyı okuyan bazılarının ‘’Bu topraklarda bu zulümler yüzyıllardır yaşanıyor ama siz bunu yeni yaşıyorsunuz.’’
Evet bu doğru maalesef bunu söyleyenler çok haklı. Biz maalesef ne Ermenilerin, ne Kürtlerin, ne Rumların, ne Dersim’lilerin ve ne de Alevilerin yaşadığı zulümleri , hukuksuzlukları hatta soykırımları göremedik. Bunlar için üzüldük belki el altından yardımcı olmaya çalıştık ama hiçbir zaman bunu açıkça yapamadık. Çünkü bunu duysa devlet baba çok kızardı. Ve ayrıca kaybedecek çok şeyimiz vardı!
En sonunda devletin öz evlatları! olan bizim de kapımıza zulüm ve soykırım dayandı. Ama bize yapılan zulüm ve soykırıma da aynen bizim gibi -birkaç ehli vicdan hariç- kimse sahip ses çıkarmadı. Çünkü biz de onlardan farklıydık.
Ve maalesef görünen o ki yıllar önce Ahmet ALTAN’ın söylediği gibi ‘‘Haksızlıklara ve zulümlere eğer topyekün ve aynı anda toplum olarak karşı çıkmazsak.’’ bu kısır döngü maalesef devam edecek…
Bu Yayına Yorum Yapın