TEVAZU | Alp Tekin
Kendini yenmişlik hali olan tevazu Rahman’ın kullarının hareket tarzıdır. Bilirler;insanlarıküçümseyerek onlardan yüz çevirmenin kibir, kendini kalabalıklardagizleyebilmenin tevazuolduğunu. Bilirler; Allah’ın mütevazileri er ya da geç yücelteceğini, mütekebbirleri alçaltacağını.Farkındadırlar; kibrin imana engel, küfre sebep olduğunun vekorkarlar kibirden, zira bilirler; Allah’ın mütekebbirleri cehennemle tehdit ettiğini.
Kendini bilmezlerin söz ve tavırlarından incinseler de incitmezler kimseyi, “Selam!” der;yollarına devam ederler. Düzeltmek için yanlış anlamaları, bazen anlatmak zorundakalsalar da kendilerini; asla uğraşmazlar, kendilerini överek temize çıkarmayla. Çünkü; iman etmişlerdir, kötülüklerden uzak duranı Allah’ın bildiğine ve bir gün mutlaka Allah’ın akile karayı herkese göstereceğine.
Açıktırlar eleştiriye, tavsiyenin kimden geldiğinden çok içeriği ile ilgilenir, negatifeleştirileripozitif eleştirilerden daha faydalı görürler. Unutmazlar; insan olduklarını, insanınhatasızolamayacağını ve bu yüzden; memnuniyetle karşılarlar hatalarının söylenmesini. Öğrenmişlerdirilahi beyandan; insanların hayırlısının hiç hata yapmayan değil; hatayaptıktan sonra düzeltenolduğunu. Düzeltmenin hatayı fark etmeden mümkünolamayacağını. Fark edemediği hatasınıgösterenin, kendilerine iyilik yaptığını.
Tevazuyu zillet, kibri vakar zannetme aldanmışlığına düşmezler. Gerektiği kadar kullanırlar; vazifenin yapılabilmesi için gerekli olan vakarı, vazife dışında genel karakterleridirtevazu.Mütevazi olmaları; kabiliyetlerinin farkında olmalarına ve kabiliyetleri ile büyükişlerbaşarmalarına engel değildir. Zira; kabiliyetleri verenin de; o kabiliyetlerin kendilerineyüklediğisorumlulukların da farkındadırlar. Sükûnetleri, gerektiğinde kükremelerine engeldeğildir; hattaşaşırtırlar düşmanı tevazudan fışkıran izzetleriyle.
İman kaynaklıdır tevazu, her fazilet gibi. Yoktan yaratıldığını, sahip olduklarınınkendisinekarşılıksız verildiğini ve bir gün geri alınacağını anlamadan; kurtarması zordurinsanın, yakasınıkibirden. Yaptıklarını, Allah’ın izni ve yardımı ile yaptığına inanmayanın; O’nsuz varlığını dahidevam ettiremeyeciğini kavrayamayanın, hakiki tevazuya ulaşmasımümkün değildir.
En kısa yoldur tevazu; insanı hedefe ulaştıran. İstifade eder insan tevazuyla; enküçüklerden bileve ulaşır istediği hedefe. Engel olur kibir istifadeye; peygamberlerdenbile. Her güzel ahlak gibiyüceltir tevazu insanı ve her kötü ahlak gibi alçaltır kibir insanı.
Şartıdır gül bitirmenin toprak olmak ve remzidir toprak, tevazunun maddi alemde. Sebebidirhakir görmek toprağı, üretememenin bir diken bile.
Haldir tevazu, tavır değil. Görünen; içtekinin arzu edilmeyen ve engellenemeyenyansımalarıdır. İçte olmadan gösterilen mütevazi tavırlar en hafif ifadesi ile riyadır ve riya;küçük şirktir.
Haklı göstermemelidir hiç bir sebep kibri. Ne zamanın ne de zeminin değişmesideğiştirirfaziletleri. Zâhir’in fatihleri’nin tavırları kirletmemeli zihinlerimizi. Bâtın’ın fethidiraslolan vekalıcı olacaktır ancak; bâtın’ın fatihleri’nin yaptığı zâhirî fetihler.
Zirveleşmiş insanlara ve bizim dünyamıza mahsustur galibiyet anındaki tevazu. Mekke’yifethetmek kadar büyüktür; İnsanlığın İftihar Tablosu’nun(AS) Mekke’ye girerken,bineğininüstündeki hali. Ve O’nun(AS) tilmizlerinden Hz.Ömer’in(RA) Kudüs’ünanahtarlarını almayagiderkenki seyahati, Kudüs’e vardığında üstündeki elbisesinin hali. VeO’nun(AS) aşıklarındanYavuz Sultan Selim’in Mısır seferi dönüşünde, halkın alkışlarındansaklanmak için İstanbul’agece girmeyi tercih etmesi.
Bu Yayına Yorum Yapın