Hizmetin Geleceğini Düşünenlere Çağrı 1 | Halit Emre Yaman
Bir süreden beri Hizmet’teki arkadaşlar karşılıklı atışmalarda bulunuyorlar. Bu atışmalardan hareketle bir sınıflandırma yapacak olursak Hizmet’teki arkadaşları 3’e ayırabiliriz:
- Tuzu kurular, kapağı dışarı atınca aydınlananlar, 3-5 kitap okuyunca kendini adam zannedenler, çilesizler, zamanında konuşmayanlar, fitneciler, kafası karışanlar…
- Sorgulamayanlar, eleştiriye kapalı olanlar, kendini yenileyemeyenler, koltuk-makam sevdalıları, özgür birey olamayanlar, mabeyn-i hümayunu ele geçirenler…
- Mezarda, hapiste, mülteci kampında veya gaybubette olduğu için bu konulardan haberi olmayanlar, bu tartışmaları lüzumsuz görerek hizmetine devam edenler…
Bugüne kadar yaşanan her sıkıntıdan ders çıkaran Hizmet Hareketi, bu süreçte de elbette dersler çıkaracak, yeni yol haritaları belirleyecek, daha çok insana ulaşmanın yollarını arayacak, yapılan faaliyetlerde verimliliği artıracak sistemler kuracaktır. Bunu yukarıdaki 3 kategoride bulunan bütün arkadaşlar yapacak. Her arkadaşımızın yapılan ve yapılacak olan hizmetlere farklı açılardan bakıyor olmasının bir zenginlik olduğunu uzun uzun izah etmeye gerek yok sanırım.
Herhangi bir suçlamada bulunmadan birinci kategorideki arkadaşlara birkaç sözüm olacak;
İçinden çıktığınız toplumu daha yakından tanımaya çalışın. Arkadaşlarımız Anadolu’da doğdu. Yüzlerce yılların birikimini ailelerinden almış olmalarına rağmen Hizmet’e gönül verdiler ve dünyaya dağıldılar. Aynı topraklarda aynı şartlarda neşet edip de Hizmet’i tanımayanların içine düştükleri durumu Türkiye’ye bakarak görebilirsiniz. Unutmayın, Hizmet’le tanışmamış olsaydınız siz de o “sürü” içinde olabilirdiniz.
En çok eleştirilen hususun üslubunuz olduğunun farkındasınızdır. Aşağılayıcı, kırıcı, suçlayıcı ifadelerle yapıcı olmaktan çok yıkıcı oluyorsunuz. Fikirlerinizdeki hakikatler bu yüzden zihinlerde makes bulmuyor. Şimdiye kadar Hizmet’teki insanlar böyle ifadelerle karşılaşmadılar. Emin olun herkes sıkıntıların farkında ama nasıl ifade edeceklerini bilmiyorlar veya yapacakları şeyin saygısızlık olduğunu düşünüyorlar. Hocaefendi yıllardır sizin söylediklerinizi söylüyor ama şimdiye kadar O’na tepki gösteren görmedim. Tamam, birçok insan söylenenleri üzerlerine almıyorlar belki ama yenilenmeye de kapalı değiller.
Yazdığınız yazılar, yaptığınız paylaşımlarda Türkiye’de veya başka yerlerde mağdur olanlara da sahip çıkın. Bazılarınız bunu çok güzel yapıyor ama bazılarınız adeta kulağını ve gözünü kapatmış durumda. Kendinizi mağdur arkadaşların yerine koyun, onların gözüyle değerlendirme yapın; birileri çıkmış Hizmet’i ve müntesiplerini eleştiriyor, akıl veriyor ama yol göstermiyor, mağdura sahip çıkmıyor. Bu tutum dile getirilen hakikatlere, yapılan eleştirilere karşı bir tepki doğuruyor.
Biz, “Örnekleri Kendinden Bir Hareket”in mensuplarıyız. Her faaliyetimizde, yapılan her hizmette buram buram Anadolu kokusu var. Hal böyle iken yaptığınız teklifler ve eleştirilerin merkezinde Batı düşüncesi ve bakış açısının varlığı bir uyumsuzluğa sebep oluyor. Tıpkı Osmanlı’nın Avrupa’ya eğitim için gönderdiği insanların yurda döndüklerinde toplum yapısına uygun olmayan fikirleri dile getirmeleri gibi. Takdir edersiniz ki bu “aydınlanmış” insanların Osmanlı’ya yarardan çok zararları olmuştur. Ve bunun bedelini millet olarak hala ödüyoruz.
Gördüğüm kadarıyla yapılan eleştirilere paralel olarak çözüm teklifleri oldukça az. Bu durum Türkiye’deki muhalefet partilerinin tutumuna benziyor. Bağıran, çağıran, süslü sözlerle iktidarı zor duruma sokmaya çalışan çok ama icraat yok. Yapılan konuşmalar ve birkaç icraatla partililerin gazı alınıyor ama atı alanlar Üsküdar’ı geçiyor. Hizmet’te eleştiri kültürünü yerleştirelim amenna ama bunula birlikte çözüm yolları ve alternatifler de üretelim. Yoksa siyasetçiler gibi biz de kısır döngüye mahkûm olur ve maddi-manevi bütün kazanımları kaybederiz.
Yapılan eleştirilerin kuvve-i maneviyeye zarar verdiğini ve güvensizlik havası oluşturduğunu söyleyenlere kulaklarınızı tıkamayın. Malum az okuyan, az düşünen, az muhasebe yapan bir toplumun çocuklarıyız. Her ne kadar içinden çıktığımız topluma göre bu konuda daha iyi durumdaysak da istenen seviyede değiliz. Yazdıklarınızla bazı arkadaşlarımızın zihninde olumsuz düşüncelere sebebiyet verebileceğinizi hesaba katın. Bu durumda belki çok okunmayacaksınız, takip edilmeyeceksiniz veya dikkat çekmeyeceksiniz ama bizim asıl işimizin gönülleri yıkmak değil, yapmak olduğunu hatırlatmak isterim.
Sosyal medyada özeleştiri diye yazılıp çizilen şeylerin Türkiye’deki yansımalarının nasıl olduğunu ve Hizmet’i bitirmeye çalışanların bunları nasıl kullandıklarını hesaba katmalısınız. “Her doğrunun her yerde söylenmeyeceği” prensibini Üstad boş yere söylemiş olamaz değil mi? İstişarelerle ilgili genelleme yapıp kendinizi savunamazsınız. Usulüne uygun ve hakkını vererek istişare yapanların hakkına girmiş olursunuz. Ayrıca diğer İslamî gruplarla karşılaştırınca Hizmet’in biatçı bir yapıdan ziyade eleştiriye açık olduğunu takdir edersiniz.
Zaman zaman sosyal medyada ailenizden, gezdiğiniz yerlerden, yiyip içtiklerinizden bahsediyor, resimlerle bunları paylaşıyorsunuz. Buna kimsenin itirazı olamaz ama mağdur durumda olan arkadaşların gözüyle buna bakın. Eşinden, çocuğundan uzak olanlar var, onları kaybedenler var, ağız tadıyla dostlarıyla çay içemeyenler var, kapandığı yerden dışarıya çıkamayanlar var. Biraz aşırı hassasiyet olarak değerlendirebilirsiniz ama eleştiri yapıp çözüm teklifleri sunmuyorsanız bu durum mağdurların gözünden kaçmıyor. İşte o zaman maalesef “tuzu kuru” yaftasına maruz kalıyorsunuz.
Son olarak; bence bütün bunlardan ziyade herkesin yapması gerektiği gibi siz de Allah’ın gözündeki yerinize bakın, muhasebe ve murakabenizi yapın. Teraziye çıktığımızda önce kendi kulluğumuzdaki derinliğin hesabını sonra Hizmet adına yapıp yapmadıklarımızın hesabını vereceğiz.
Bu Yayına Yorum Yapın