‘Mevlana çağının FETÖ’sü’ sözünü de duyduk ya
Ülkede yükselen nefretin, yüzyıllara ışık tutan bir tasavvuf büyüğüne bu çağın din bilgini için kullanılan 'nefret' sözcüğü ile hakaret etmesi tesadüf değil.
Kimsenin aklına gelmeyen o soru iki gün önce Kahramanmaraşlı sosyal medya kullanıcısı Uhud Güzel’in aklına takıldı: “Hazreti Muhammed deyince tüyleri diken diken olan kafirlerin konu Celaleddin Rumi’ye gelince neden hayranlık duyduklarını düşündünüz mü hiç?”
Evet, Uhud güzeldi ama kafalar daha da güzeldi.
Kontra bir soru geçen hafta sosyal medyadan Diriliş Ertuğrul dizisi ekibine de yöneltildi: “Dizide Moğollar’la mücadele konusu işlenir ama o dönemin en önemli figürü olan Mevlana’ya yer verilmez. Madem dizinin senaryosu tarihi gerçeklere göre yazılıyor, Mevlana’nın Türklere bakışını neden es geçiyorsunuz?” ‘Kafirlerin’ ilgisi ortadaydı. Teknoloji devi Apple, her yıl 7-17 Aralık tarihleri arasında Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin 745. Vuslat Yıl Dönümü dolayısıyla icra edilen Şeb-i Arus için özel gönderi yayınlamıştı.
Ertuğrul dizisinde Mevlana sorusuna cevap da sosyal medyadan geldi. Sahi neler diyordu ki Mevlana Türkler için? Ariflerin Menkıbeleri’ne bakalım; “…mevlana hazretleri: bağ yapımında Rum rençberler, bozumunda da Türk rençberler tutmak lazımdır. Çünkü dünyayı imar etmek rumlara, yıkmak ise türklere mahsustur” buyuruyordu! Üstelik kehanette de bulunuyor, bunun kıyamete kadar devam edeceği, yine merhametsiz Türk zalimlerin eliyle Konya şehrinin de harap olacağını haber veriyordu.
Oldu mu şimdi? Şeb-i Arus programında konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam da bu noktaya parmak basıyor (!) İngiliz felsefeci Thomas Hobbes’un ünlü “İnsan insanın kurdudur” sözünü hatırlatıyordu…
Ne alaka, demeyin…
Mevlana’nın Ariflerin Menkıbeleri’nde geçen ifadelerinin bir yankısı olmalıydı. Oldu da. Alperen Yücelen gibi, “İyi de sevgilisi Şems Türktü” gibi magazin backroundu (!) uyarılar gelse de yorumlardaki genel istikamet belliydi: Hangi inançlı Müslüman kendisine Mevla-na denmesine göz yumardı? Biz ortada haşa Allah falan diye mi geziyor muyuz? Şeytanın baş maşalarından biri Mevlana, tıpkı bugünün ‘fetösü’.”
Nereden, nereye…
Anadolu’da talancı ‘Moğolları’ bile İslam’a ısındırmaya çalışan medrese tahsilli, pür-sünni Mevlana bir çırpıda harcanıvermişti dijital çağın ergenleri tarafından. Hoş, Hazreti Pir’e ‘Moğol casusu’ diye orta anadolu üniversitelerinde tez yazan akademisyenlerin olduğu ve itibar gördüğü bir dönemde çok mu önemliydi, ergen dönem islamcıların tavrı. Eşsiz üslubu, çağları aşan fikirleriyle bütün dünyada tolerans ve barış mesajlarıyla ilham veren Mevlana bir anda ‘çağının fetö’sü olmuştu işte.
Sözlü kültür diye ‘gaydırı gubbak’ türkülerden ‘sözlük’ çağına adımını atamamış cahiller ordusu yine fazla mesai yapıyordu. ‘Mevla’nın işini üzerine almak, yardım etmek, sevmek, yaklaşmak olduğunu nereden bilebilirlerdi ki… Bir köle azad eden kimse, efendi anlamlarına da uzak olacaklardı elbette. Bir kimseyi koruyan, onun terbiyesinden, iş ve davranışlarından sorumlu olan kimse, velî manasını da keza…
Peki kullandığımız anlamıyla Mevlana’nın, “Efendimiz, sâhibimiz” anlamındaki bir söz olduğunu, Kubbealtı Lugati’nde bu sözün, “bâzı büyük şeyhlerin ve âlimlerin isimleri başında saygı ifâdesi olarak kullanılırdı [Tek başına kullanıldığı zaman Mevlevî tarîkatının kurucusu, büyük Türk mutasavvıf ve şâiri Celâleddîn-ı Rûmî hazretleri kastedilmektedir]” açıklamasını…
Alparslan Kuytul hocaya zindanı layık görmeselerdi de öğrenebilir, ‘dostumuz’ manasına geldiğini bilebilirlerdi.
Sözlük sözcüğün, eskiden akrandan akrana hitâben, “Mevlânâ ne haldesin?” ve “Mevlânâ görünmez oldun, nerede idin?” tarzında kullanılırdı ayrıntısına da yer vermiş.
Bir de aynı kökten türetilen Mevâli var: İslam tarihinde cahiliye devrinde toplumdaki kişilerden birinin ya da çoğunluğunun isteğiyle kabileye katılan insanlara/kölelere verilen ad.
Emevilerin ırkçı politikasını özetleyen kelime olarak da tanımlanıyor kavram. İlerleyen yıllarda ise Mevâlî anlayışı daha da genelleştirilerek özgür veya köle olma şartı aranmadan Müslüman olup fakat Arap olmayan herkes için verilmiş bir isim haline geldi.
Mevlana’yı anma törenlerinde Erdoğan’ın çattığı Thomas Hobbes’dan bir alıntı daha yapalım… “Dokunulmazlık kibir demektir, kibir de nefret; nefret ise bütün baskıcı büyüklüğün aşağı alınma mücadelesini doğurur.”
Ülkede yükselen nefretin, yüzyıllara ışık tutan bir tasavvuf büyüğüne bu çağın din bilgini için kullanılan ‘nefret’ sözcüğü ile hakaret etmesi tesadüf değil.
“Tekrar soruyorum, bu bağlamda, Fethullah Gülen’e inanalar ile Mevlana’ya inanlar arasında ne fark var? Mevleviler arasında da çok sayıda akademisyen, subay, siyasetçi, hukukçu, işadamı bulunmaktadır. Alın size, Fethullah Gülen müritleriyle Mevleviler arasında bir benzerlik daha!” ifadeleri de ‘Kemalist Çizgi’den başka bir aklı evvelin…
Kaynak: https://kronos7.news/tr/mevlana-caginin-fetosu/
Bu Yayına Yorum Yapın