İnsan kaçırmalar uluslararası hukuka meydan okuma - Yasir Gökçe

Hamburg’daki Bucerius Law School’dan Yasir Gökçe kaleme aldığı makalede Erdoğan rejiminin uluslararası hukuku ihlal ettiği vurgulandı. Harvard Üniversitesi'nce yayımlanan Kennedy School Review'da yer alan makalede Gökçe, Türkiye'nin yurt dışında insan kaçırma operasyonlarını uluslararası hukuka karşı bir meydan okuma olarak nitelendirdi.

Hamburg’daki Bucerius Law School’da doktora öğrencisi olan Yasir Gökçe’nin kaleme aldığı makalede Erdoğan rejiminin uluslararası hukuku ihlal ettiği vurgulandı. Makale Harvard Üniversitesi’nce yayımlanan Kennedy School Review’da yer aldı. Yıllarca Türkiye Dışişleri Bakanlığına Uluslararası Hukuk alanında danışmanlık yapan Yasir Gökçe’nin Harvard, Ankara ve Bilkent üniversitelerinden lisans ve yüksek lisans derecesi bulunuyor.
TÜRKİYE’NİN YURT DIŞINDAKİ İNSAN KAÇIRMA OPERASYONLARI ULUSLARARASI HUKUKA KARŞI MEYDAN OKUYOR
“Hayatımız yerle bir oldu. Bir gecede “terörist” ilan edildik.” diyen 13 yaşındaki Şevval, Türkiye devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhaliflere yönelik yürüttüğü büyük çaplı baskının kurbanlarından bir tanesi. Günümüzde hala devam eden baskı, Erdoğan rejimini eleştiren herkesi etkiliyor. 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana, Erdoğan rejimi, yurt dışında bulunan Türk din adamı Fethullah Gülen’in liderliğindeki sosyal ve dini bir grup olan Gülen Hareketi’nin takipçilerini hedef alma çabalarına ısrar ediyor. Erdoğan rejimi, Gülen’i ve takipçilerini başarısız darbe girişiminden sorumlu tutuyor. Ancak Gülen, herhangi bir katılımı reddetmiş ve Erdoğan’ın acımasız tedbirlerine karşı uluslararası bir soruşturma çağrısında bulunmuştu.
Erdoğan rejiminin “terörist” olarak tanımladığı Gülen’in takipçilerini cezalandırma girişiminde bulunan Türkiye devleti, ilk olarak yabancı ülkelerde bulunan ve haklarında arama kararı bulunan vatandaşların iadesini talep etti. İadesi talep edilen şahısların “terörist” olduğu iddiasına ikna olmayan ülkeler, Türkiye’nin iade taleplerini reddettiler. Bu konuda kararlı olan Erdoğan rejimi, sınır ötesi kaçırmalar olarak da adlandırılabilecek bir “yasadışı iade” politikası benimsedi.
Üst düzey Türk yetkililerinin kamuya açık ifadeleri ve en az 18 ülkeden gelen raporlar, bu politikanın büyük ölçüde Gülen sempatizanlarını hedef almaya yönelik olduğunu ortaya koymaktadır. Cumhurbaşkan Erdoğan’ın sınır aşan kaçırma politikasının yasallığının incelenmesi, mağdur devletlerin ve bireylerin BM mekanizmaları aracılığıyla izleyebilecekleri birtakım çözüm yollarını ortaya koyması bakımından önemlidir.
Egemenliğin ihlali
Türkiye, muhalifleri barındıran ülkelerin rızasını almadığı halde, o ülkelerde bulunan insanları kaçırarak uluslararası hukuku ve devletlerin egemenlik haklarını ihlal etmiştir. Bu durum, kaçırma hadiselerinin yaşandığı mağdur devletler arasında büyük bir tepki oluşturmuştur. Mesela Moğol Dışişleri Servisi, Türk devletinin kendi ülkelerinde adam kaçırma girişiminin “Moğolistan’ın egemenliğini ve bağımsızlığını ihlali ettiğini ve kabul edilemez bir davranış” olduğunu nitelendirmiştir. Kosova Dışişleri Bakanlığı da benzer şekilde Kosova’daki kaçırma olaylarını “uluslararası normlarla doğrudan çelişki” olarak belirtmiş ve şiddetle kınamıştır.
Özgürlük hakkı özelinde insan hakları hukukunun ihlali
Türkiye’nin eylemleri devletlerin egemenliğini düzenleyen uluslararası normlardan çok daha fazlasını ihlal ediyor. Sınır ötesi kaçırmalar bir tür özgürlükten yoksun kılma eylemidir ve bu tür eylemler keyfi olmadığı sürece uluslararası hukuka uygun düşmektedir.
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar sözleşmesinin 9.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi uyarınca hürriyetten yoksun kılma eylemi, yasaların öngördüğü gerekçelere ve usullere dayanmadığı takdirde keyfidir. Her iki madde de tutuklanan kişilerin tutuklanma sebepleri ve atılı suçlar hakkında derhal veya tutuklanma esnasında bilgilendirilmesi gerektiğini hükme bağlamaktadır. Aynı şekilde, bu maddelere göre, tutuklanan kişinin, derhal hakim karşısına çıkarılması veya benzeri bir adli makama makul bir süre içerisinde getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlara bakıldığında, Türkiye’nin kaçırma eylemlerinin açıkça keyfi olduğu anlaşılmaktadır. Kaçırılan bireylerin, yakalanmalarından aylar sonra bile herhangi bir Türk mahkemesinde görülmemeleri ve yakın akrabalarının bile kaçırılanların nerede olduklarını bilmemesi, Erdoğan’ın insan kaçırma politikasının insan hakları hukuku kapsamında ne kadar şüpheli ve problemli olduğuna işaret ediyor.
İleriye yönelik yapılabilecekler
Erdoğan rejiminin sınır dışı operasyonları karşısında, toprak bütünlüğü ihlal edilen devletler ile Erdoğan rejimi tarafından kaçırılan kişiler ve/veya aile bireyleri tarafından atabilecekleri bazı adımlar var.
Mağdur devletler, Erdoğan rejiminin sınır ötesi insan kaçırma faaliyetlerinin yasadışı olduğu hususunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde gündeme getirmelidir. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu olan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi egemenlik ihlali sorununu dile getirmek için en uygun mercidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin geçmişte benzer durumlardaki pek çok eylemsizliği dikkate alındığında, Konsey’in harekete geçme olasılığının düşük olduğu iddia edilebilir. Konseyin bu eylemsizliğine rağmen, meseleyi böylesi önemli bir merciiye sunmak, Erdoğan yönetimini barış ve güvenliği tehdit eden sınır ötesi insan kaçırma politikasından caydıracağı için hala etkili bir adım olacaktır.
Ayrıca, mağdur devletler meseleyi Uluslararası Adalet Divanı’na götürmeli ve sınır ötesi kaçırmaların yasadışı olduğunu hükmeden kararlar almaya çalışmalıdırlar. Böylesi bir karar, Erdoğan rejiminin sonraki kaçırma operasyonlarını gerçekleştirmeden önce konuyu bir kez daha düşünmesini sağlayacaktır. Çünkü, Uluslararası Adalet Divanından gelebilecek mağdurlar lehine bir karar ülkenin yurtdışındaki imajına zarar verecektir. Petrol ve doğal gaz gibi doğal kaynaklarından yoksun olanTürkiye hukuk devleti imajını korumaya muhtaçtır. Nitekim, halihazırda bir hayli yıpranmış olan bu imajın tamamen ortadan kalkması, ekonomik krizden sonra geriye kalan diğer yabancı yatırımcıları da ülkeden kaçıracaktır.
Kaçırılmış bireyler için de Birleşmiş Milletler bünyesinde başvurulabilecek mekanizmalar mevcut. Kaçırılan bireylerin kendileri ve/veya aileleri, ilgili BM İnsan Hakları mekanizmaları aracılığıyla konuyu seslendirerek Erdoğan rejimini sorumlu tutabilirler. Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu ve İşkenceye Karşı Komite, temel insan haklarının ihlaline yol açan eylemleri önlemek adına geleneksel olarak devletlere yardım edegelen iki ana BM organıdır. Bu BM organları ayrıca ilgili hükümetlerle iletişim kanallarının açık tutulmasında önem arzetmektedir. Kaçırılan kişileri aile bireyleri, yakınlarının bulunduğu yeri ve durumlarını öğrenmek için bu iletişim kanallardan yararlanabilirler.
Sonuç olarak, uluslararası yargı makamları ve diğer uluslararası mekanizmalar tarafından sınır ötesi kaçırılmaların hukuksuzluğunun tespiti, Erdoğan’ın bu faaliyetlerini yürütme maliyetini ülkedeki kazanımlarına oranla bir hayli maliyetli hale getirecektir.
Kaynak: https://kronos7.news/tr/insan-kacirmalar-uluslararasi-hukuka-meydan-okuma/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.