Erdoğan kurtardığı her günü kâr sayıyor, ikiz tehlike büyüyor | Harun Odabaşı


100 günlük icraat planına bakınca Hükümetin önünde iki yol görünüyor. Ekonomiyi büyütmek ya da soğutmak. Büyümeye devam edip kontrolden çıkan enflasyon ve faizi daha da azdırabilir. Sıkı para politikası ile de özel sektörün ve iç piyasanın canını sıkabilir. Her iki seçenekte ödenecek ağır bedeller var.



Erdoğan dün 100 Günlük İcraat Planı’nı açıkladı. Ağustos sonunda Orta Vadeli Plan açıklanacakken 100 günlük hedef belirlenmesinde amaç neydi tam anlaşılamadı. Mesela 3. Havalimanı’nın bitirilişi 100 günlük programa dahil edilmiş. Sporu yaygınlaştırmak için 150 mahalle tipi spor sahası inşası, gençlik merkezlerinin sayısının 64’ten 279’a çıkması, yükseköğrenim yurtlarının yatak kapasitesine 75 bin ilave yapılması var. Bunlar bana pek 100 günlük işler gibi gelmedi işin doğrusu. Şaşırtıcı olmaktan uzak eylem planı bilinenlerin tekrarı gibiydi. Türkiye’nin kronik sorunlarının hiçbirine çözüm üretilmedi. Yerel seçimler öncesinde Erdoğan’ın acı reçete açıklaması zaten beklenmiyordu.
Doğru Yol Partisi de iktidara geldiğinde 100 günlük, 500 günlük eylem planı açıklamıştı. Sonrası malum, hiçbir hedef tutturulamadı. Dün Erdoğan yine bildik bir söylemi tekrarladı. Halktan yastık altındaki dövizleri bozdurmasını istedi. Riskli bir tavsiye bu. Gezi Olayları sırasında dolar 1,80’i gördükten sonra Erdoğan bu talebini mütemadiyen tekrarlıyor. Dolar 5,10 seviyesinde, yani o günden bugüne neredeyse üç kat değer kazandı. Başkan’a itimat edip döviz bozduranlar çok büyük zarara uğradı demektir. Danışmanların Erdoğan’ı bu konuda yanlış yönlendirdiği kanaatindeyim. Bir yatırım fonu yöneticisi müşterisini bu şekilde yönlendirse işinden olur, hakkında dava bile açılırdı.
AKP seçmeni icraat sarhoşluğu yaşaya dursun biz Türkiye’yi yakıcı sorunları hatırlatmaya devam edelim. AKP hükümeti kendi eliyle büyüttüğü ‘İkiz Tehlike’ ile karşı karşıya. Tam bir yakarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal durumu. Yüksek cari açık, hortlayan enflasyon ve kontrolden çıkan kur rejimi, sıkı para politikasını zorunlu kılıyor. Buda büyümeden fedakarlık etmekle olur. Türkiye’nin 2009’dan itibaren büyümesi kaliteli ve sürdürülebilir olmaktan çok uzak. İşsizliği düşürmeyen, katma değer üretmeyen ve yeni istihdam yaratmayan büyüme sağlıksızdır. Yerel seçimler öncesinde hükümeti rahatlatacak unsur sıcak para olurdu. Çin’den alınan 3,5 milyar dolarlık kredi, iyi bir sezon yaşayan turizmin gelirleri bu ihtiyacı gidermekten çok ama çok uzak. Para bulunsa bile günü kurtarmaya yarardı. Ama AKP hükümetinin uzun süreden beri geleceği kurtarma diye bir derdi yok. Günlük yaşıyor. Kurtardığı her günü kar sayıyor. Dünyada sıcak para paradigması değiştiği için ne kadar faizde yükseltse bir türlü istediği ölçüde sıcak para akışı sağlanamıyor. Yani tıpkı 2001 krizi sonrası Kemal Derviş’in başlattığı gibi ciddi bir kemer sıkma politikasına ihtiyaç var.
Peki bunu yaparsa ne olur? O zamanda bir başka büyük tehlike kapıda. Kemer sıkmak demek ekonominin büyümemesi demek. Kamu kaynaklarının kontrolü demek. Ek vergiler demek. Tüketim iştahının törpülenmesi demek. Bu olunca da satışa hazır 1,5 milyon konutu kim alacak? Konutları alan olmazsa müteahhitlik firmaları kredileri nasıl ödeyecek? Hali hazırda borç yapılandırma talepleri ile başı ağrıyan bankalar verdikleri kredileri geri alamaz ise alarm veren sermaye yeterlilik rasyoları kaçınılmaz olarak bozulacak. Özel sektörün 250 milyar doları bulan dış borcu nasıl ödenecek? Hükümetin iki simülasyondan hangisini seçeceğini ya da başka bir alternatiflerinin kalıp kalmadığını belki Beraat Albayrak’ın açıklayacağı Orta Vadeli Planda görebiliriz.
Maalesef kur politikası çöktü. Merkez Bankası artık ne yaparsa yapsın kuru kontrol edemiyor. Türkiye’nin genel görünümü normalken MB piyasalar üzerinde otorite kurabiliyordu. Bakıldığında jeopolitik riskler artmış durumda, ABD Türkiye’ye yaptırım uygulamakta kararlı, AB ile nerede ise havlu atma noktasına gelmişiz. Kırılganlık ve oynaklık hat safhada. Burada kötü adam MB dersek fotoğrafı doğru okumuş olmayız.
Başka derdimiz yokmuş gibi ABD ile İran’a yaptırım ve rahip Brunson’un tutukluğu üzerinden başlayan kriz kar topu gibi büyüyor. ABD gibi orantısız güç kullanma kapasitesi çok yüksek bir ülke ile kapışmanın maliyetini kestirmek zor. Belirsizliği daha da artıran kriz bir an önce tatlıya bağlanmazsa ilk planda yabancı yatırımcı kararlarını ve kredi maliyetlerini olumsuz etkileyecektir.


Kaynak: https://kronos1.news/tr/erdogan-kurtardigi-her-gunu-kar-sayiyor-ikiz-tehlike-buyuyor/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.