Anlama Dersleri; 101 - Kadir Gürcan

Siz siz olun, eğitim ve öğretimin hiç bir tecrübesini hafife alıp, okul kaçkınlarını, düşük zeka seviyesinden atış yapanları, okumuş ve mürekkep yalamış olanlara üstün tutmayın, tercih etmeyin. Başarı dediğimiz şey, tekrarı mümkün ve devamlılığı olan şeyler için söz konusu. Rastlantı ve gelişine vuruşların büyüsüne kapılmayalım. “Okusan ne olacak, lise mezunları bile Cumhurbaşkanı oluyor!” diyerek, gençlerin zihinlerini de bulandırmayın. Başımıza ne geliyorsa, mektep ve medrese düşmanlarından geliyor.

Çok gerilere gidip, zeka ve hafıza testi yapmayalım da, okuyucuların huzuru kaçmasın. Geçen hafta Yeni Zelanda'da meydana gelen terör saldırısı bütün dünyayı ayağa kaldırdı. İdeolojilerinden kurtulamayan bir kaç beyni sulanmış siyasi ve bürokrat dışında, hadisenin doğru anlaşıldığını düşünebiliriz. Saldırı bir terör saldırısıdır. Ötesi yok. Saldırgana neden “terörist” demiyorsunuz diyerek, araştırmacı ve bilge gazetecilik numaralarına yatanları ciddiye almayın. 

Yeni Zelanda Hükümeti, saldırı sonrasında teröristi yakaladı, şu an mahkemesi devam ediyor. İlk yapılan açıklamalara göre, bundan böyle hayatını tek kişilik hücrede geçirecek. Gelişmiş ülkelerde kanunlar, günlük olaylara göre yapılmıyor. Ortada işleyen bir kanunlar manzumesi var ve o ülke insanları bu çerçevede yaşıyor ve yargılanıyorlar. Yeni kanun inşa ve ihdas etmeye gerek yok. Bizim okul kaçkınlarının “idam edin!” teklifleri, yine Kapıkule sınır kapısına takıldı. Yeni Zelanda halkı, dünyanın en mutlu ve mesut sekizinci ülkesi, sizin zorba ve müstebitlerinizi dinleyerek neşelerini kaçırmazlar.

Bizim devletlilerin seçim mitinglerinin gürültüsünden meseleyi anlamada ne kadar zorlandıklarını utanarak müşahade ettik. Üç kuruşluk yerel seçimler için bu kadar rezil olmaya gerek var mıydı? Demokratik ülkelerde liderler, zorba Roma imparatorları gibi, hipodramlardan alkış almak için arenada sürekli birilerini kurban etmeye ihtiyaç duymuyorlar. Dünyanın yasakladığı görüntüleri, biraz flulaştırıp, miting meydanına heyecan(!) katmak, Roma İmparatorlarından sonra bizim, Saray'a nasip oldu. Güzel(!) hareketler bunlar.

Terör saldırısı sonrasındaki gelişmeler, Yeni Zelanda Hükümeti'nin silah edinme konusunda radikal kararlar alabilmesinin yolunu açtı. Bir hafta içinde, imha kapasitesi yüksek silahların kanunen sınırlandırılması ve toplatılması kararı kanunlaştı. Yapılan açıklama demokratik bir ağza yakışacak kalitedeydi; “Verdiğimiz silahları geri istiyoruz!” ABD bile, silahlar konusundaki bu kararı, “Biz niye yapamıyoruz ki?” diyerek, başlarına bela olan toplu katliam silahları hakkında tekrar düşünmeye başladı.

Bizzat devlet başkanı yakalanan şahsın terörist olduğunu ilan etti. Hükümet, terör kurbanlarının da yaralarını sarmak için elinden gelen sempati, içtenlik ve sıcak alakayı eksik etmedi. Ateş elbetteki düştüğü yeri yakar ama, devlet büyüklerinin şefkatli yaklaşımı bu derin yaraların çabuk iyileşmesi açısından önemli. Geçtiğimiz Cuma, ülkenin bütün yayın organlarından ezanın canlı yayına verilmesi gibi, toplu yaşam kültürüne katkısı olabilecek takdire şayan bir jest bile yapıldı. 

Tabii ki, Yeni Zelanda Hükümet Başkanı ve dolayısıyla kabinesinin işi bununla bitmedi. Bu son saldırı bir de yeni bir sektöre olan ihtiyacı gündeme getirdi; “Anlama Dersleri; 101”. Ülkelerin terör saldırısını anlama ve değerlendirme noktasında neredeyse konsensus sağladıkları bir noktada, maalesef Türkiye ve Türk Siyasileri, konuyu anlama noktasında sınıfta kaldılar. İşi bozuntuya vermeyen ve ülke arasındaki ilişki nezaketinin farkında olan Yeni Zelanda yetkilileri bu aksaklığı gidermek için, Türkiye'ye özel bir ekip göndermeye karar verdiler. Şu an itibariyle bu ekibin hangi tür meslek gruplarından oluştuğuna dair bir bilgi paylaşılmadı. 

Avrupa ülkeleri ile münasebetimiz, lisede öğretilen hamaset çeşnisi zengin kahramanlık hikayelerinin derin hissiliğinde bir türlü kurtulamıyor. Öyle, doktora ve master seviyesindeki entelektüel kaliteler falan beklediğimiz yok. Hiç olmazsa üniversite mezunu seviyesine razıyız ama nerede o şans! Bu yüzden, Jacinda Ardern Hanım'a çok iş düşüyor. Neyse ki, İslam Ülkeleri içinde, kendisini bizim Saraylı kadar dünyanın merkezine koyan yok. Şimdilik “Anlama Dersleri; 101” ilk tecrübesini Türkiye'de vermesi gerekecek.

Dersin ismi, Cumhurbaşkanı'nın, terör saldırısı sonrasında bir miting konuşmasındaki, "Çanakkale'den 104 yıl sonra bir kez daha sesleniyor ve diyoruz ki, mesajınızı aldık. Hislerinizi de niyetinizi de anladık. Kininizin, nefretinizin canlı olduğunu anladık.”, bu tekrar eden 'anladık' kelimesinden mülhem. İsim babalığı da Hazret'e ait.

Bu satırların yazıldığı saate kadar Yeni Zelanda Hükümeti'nin yola çıktığına dair bir haber işitmedik. Ekibin içerisine, Türkçe bilen bir tercüman koymak ne kadar önemliyse, psikolojik tedavide uzman en az yedi kişilik bir kadronun da bulunmasında ciddi bir zaruret görünüyor. Vak'a bir tek uzman psikoloğun altından kalkabileceği basitliği aşıyor. 

Bir de, Yeni Zelanda'daki terör hadisesinin yeni bir Haçlı Seferi olmadığını Türkiyeli yetkililere en az  iki kez anlatmak gerekiyor. Baksanıza, Sayın Cumhurbaşkanı, iki kez “anladık” demiş ama hala anlayamamış. Boşuna “Siz siz olun eğitim ve öğretimin hiç bir seviyesini basite almayın!” diye ısrar etmiyoruz.

Kadir Gürcan

KAYNAK: http://m2.shaber3.com/yazarlar/kadir-gurcan/anlama-dersleri-101/1321192/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.