İradenin hakkını vermek - Halit Emre Yaman
Allah insanı, bir şeyleri istemeye meyilli yaratmıştır. Bu
istemelerin karşılığı olarak da bazen verme bazen de vermeme gibi
durumlar söz konusu olur. Aslında bu istemeler bir sebepten kaynaklanır,
o da başka bir sebepten, o da daha başka bir sebepten…
İrade,
büyük bir yangına sebep olabilecek, küçük ve aynı zamanda basit bir
kıvılcım gibidir. İnsanın, Allah’ın istediği vasıflara sahip kul
olabilmesi için iradesini kullanması gerekir. Nefis ve Şeytanın
tuzaklarına karşı koyabilmek için iradeli olmak şarttır.
İnsanın,
iradesini ortaya koyarak yaptığı davranış aslında mükemmele olan
özlemidir. Bu aynı zamanda insanın kendini tanıma egzersizidir. İnsan
kendisini, eşyayı ve toplumu ancak yaptığı hareketlerle tanır. Bu
davranışı sonrasında aldığı sonuçlar, ona hayatta kalmayı öğretir.
Kendi
başına bütün ihtiyaçlarını gideremeyen insan, başka birileri ile
dayanışma halinde olmak zorundadır. Başlangıçta kendi ihtiyaçlarını
karşılamak için dayanışma içine giren insan, daha sonra başkalarının
ihtiyaçlarını karşılamak, yeni güçler ve dayanaklar elde etmek için
dayanışma olanakları meydana getirmeye çalışır. Bu durum, aslında
insanın başlangıçta esir, daha sonra da yaptığı hareketlerle özgürlüğünü
kazandığını ifade eden bir yaklaşımdır.
Her
türlü dayanışma, menfaat dışı olduğunda değerlidir, yoksa bünyesindeki
kolaya meyilli olma duygusundan dolayı insanın asalak yaşamasına sebep
olabilir. Bu tutum dilimizde “kapağı bir yere atmak” şeklinde ifade
edilegelmiştir.
Dayanışmanın
sonrasında, devreye giren kavramlardan biri de adalettir. Adalet,
kuralların herkes için aynı ve uygulanabilir olması ile sağlanabilir.
Toplumsal hayatta herkesin güvenli bir şekilde yaşaması adaletin
uygulanması ile mümkündür. Burada kanunun ve uygulayıcısı olan devletin
işlevi adaleti eşit bir şekilde dağıtmaktır. Hâlihazırda, Müslümanların
yaşadığı ülkelerde devleti yönetenler, adaleti eşit şekilde
dağıtmadıkları gibi, adaletsizliklerin yaşanmasına zemin
hazırlamaktadırlar.
Antik
Yunan felsefecilerinin çoğu “Kötülük bilgisizlikten kaynaklanır, insan
bilerek kötülük yapmaz” fikrini savunmuşlardır. Buna göre, insanın
ahlaklı olması için eğitim alması ve bilgi sahibi olması gerekir. Bu
eğitimi almak için de daha önceden elde edilmiş tecrübeler ışığında
harekete geçmek gerekir. Eğitilmiş insan her konuyu, kendisinin ve
toplumun değerleri ile karşılaştırır, bunlara uygun olup olmadığını
tespit eder, gerekli analiz ve sentezleri yapar ve ona göre harekete
geçer.
Hareket ve düşünce iç
içe geçmiş kavramlardır. Bazen bir düşünce insanı harekete geçirirken
bazen de yapılan hareketlerin sonucunda ortaya düşünceler çıkar. Öyle
veya böyle ortaya çıkan sonuç insanların yararına ise taraftar bulur ve
zamanla ulusal, sonra da evrensel boyut kazanabilir.
İnsan,
harekete geçer veya geçmez, ama en doğruyu bulmak, daha fazlasını
istemek için harekete geçmek gerekir. Uysallığı ve kuru itaati kabul
etmeyerek harekete geçmek aslında bir isyandır. Bu aynı zamanda insanın
kendisini keşfetmesi ve yeni bir hayat isteğinin göstergesidir. Bu
haliyle de insan her zaman bir şeylere karşı isyan halindedir.
İsyan;
bir sisteme veya bir emre boyun eğmeme, itaat etmeme, başkaldırma ve
ayaklanma demektir. Nihilist anlayışa göre isyan, başta devlet olmak
üzere, bütün otoritelere başkaldırmak, kurulu düzeni yok saymak, her
türlü kaideyi ve ahlaki değerleri yok etmek demektir.
İslamî
düşünce yapısında böyle bir hareket tarzı yoktur. Bununla birlikte
birçok Müslüman düşünür, eserlerinde bunu iradenin davası, varoluş,
isyan ahlakı, diriliş gibi kavramlarla ifade etmişlerdir. Bu
düşünürlerin çoğu, ifrat ve tefrit olarak değerlendirmeye tabi tutulacak
olan uysallık ve anarşiyi tasvip etmez ve her zaman, her konuda
“sırat-ı müstakim” denen “orta yolu” tavsiye eder.
İnsan
öğrendikleri ile hayat tarzı üzerinde bir irade sergiler. Daha sonra
aile, toplum ve devlet gibi iradeleri kabullenmek suretiyle hayatını
devam ettirir. Herhangi bir iradenin kabul edilmediği ortamda,
karışıklık, dağınıklık ve kargaşa olur. Böyle bir ortamda insan,
sağlıklı düşünüp, doğru kararlar veremediği için kendisine bir dayanak
noktası arar. Eğer inanç, duygu ve karakteriyle kendisine ait bir
düşünce dünyası yoksa taklit ve şablonculuk girdabına düşer.
Aslında
toplumu bir arada tutan ve medeniyeti oluşturan faktörlerden birisi de
taklittir. Düşünce, inanç, medeniyet gibi kavramlar başlangıçta ancak bu
yolla yayılır ve evrensel hale gelebilir. Yani marifete ulaşmak için
taklit insana bir yere kadar kılavuzluk yapabilir. İnsanın hedefine
ulaşabilmesi için, bir süre sonra taklidi terk edip, kendisine dayatılan
şeylere karşı çıkması, isyan etmesi gerekir.
Ne
yazık ki, günümüz Müslümanları körü körüne taklit, haksızlıklar
karşısında sessiz kalma, menfaat için zulümlere göz yumma gibi
hastalıklara müpteladır. Bunun tam tersini yapıp, masum insanlara zarar
veren, radikal düşünceli olanlar da vardır. Müslümanlar taklitten
kurtulamadığı ve iradesinin hakkını veremediği sürece ifrat ve tefritle
iç içe yaşamaya devam edeceklerdir.
Gerek düşünce
dünyasında, gerekse de pratik hayatta, insanın karşı çıkacağı, itiraz
edeceği şeyler her zaman olur. Usul ve üsluba dikkat etmeden yapılacak
her müdahale, karşı tarafın da istenmeyen bir davranışta bulunmasına
sebep olabilir. İsyan eder gibi yapılan müdahaleler, muhatabı da benzer
tepkiler vermeye zorlar. Hal böyle olunca da olan hakikatlere olur ve
bundan her iki taraf da zarar görür.
Bazı
insanların, düşünen, fikir üreten biri gibi görünmek için, her
söylenene karşı muhalif bir tavır sergiledikleri de olur. Bu tiplerin
farkında olmadan daha önce savundukları fikirleri inkâr ettikleri çok
görülmüştür. Saman alevi gibi, ömürleri kısa olan bu tipler, çevrelerine
faydadan çok zarar verirler.
Hâsılı,
Müslümanlar günümüzde çok farklı sebeplerden dolayı, iradesinin hakkını
veremeyip, gayesiz bir hayat sürdürmektedir. İradesinin hakkını
verdiğini düşündüğü kimi zaman, anarşist bir tavırla çevresine zarar
vermiş, kimi zaman da dinimi yaşıyorum iddiasıyla ortaya çıkmış ama o da
dine zarar vermiştir.
HALİT EMRE YAMAN
@halitemreyaman2
halitemreyaman@hotmail.com
Bu Yayına Yorum Yapın