Önce güldürdü, sonra ağlattı - Yıldırım Şimşek

Tam 5 yıl önce aramızdan ayrılan meslektaşımız, dostumuz rahmetli Hacı Hasdemir’e, kafeteryada çay içerken, yemekhanede yemek yerken ya da serviste muhabbet ederken yaşadığı komik anılarını anlattırıp gülerdik. Şimdi minik oğlu Enes ile çok mutlu olsa da 5 yıldır ağlatıyor bizleri.
Duayen spor muhabiri rahmetli Hacı Hasdemir ile aynı serviste çalıştık yıllarca. Bir anısını sürekli anlattırıp gülerdik. Gazetenin geleneksel Yılın Sporcusu Ödül Töreni ile ilgiliydi o anı:
Yılın Sporcusu Ödül Töreni yaklaştı mı özellikle dört büyük kulübün muhabirlerine çok iş düşerdi. Takip ettikleri kulübün tam kadro ödül törenine katılması çok önemliydi çünkü. Zaman’ın spor servisinde çalışmaya yeni başlayan Hacı Hasdemir, her gün telefonla arayıp gündemle ilgili görüş aldığı Galatasaraylı bir yöneticiyle samimiyeti kısa sürede iyice ilerletmişti. O yöneticiyle henüz yüz yüze tanışamasa da telefondaki konuşmalarını dinleyen biri, onları asker arkadaşı zannederdi.
Hacı, bir gün o yöneticiyi yine arar: “Efendim, biliyorsunuz gazetemizin ödül töreni yaklaşıyor. Ben en kısa sürede davetiyeleri size ulaştırmak istiyorum. Nasıl yapabiliriz?” “Yarın Florya’da olacağım Hacı Bey. İdman var. Orada bana ulaştırabilirsiniz.” der o yönetici de.
Hacı, ertesi gün davetiyeleri alıp Florya’nın yolunu tutar. Saha kenarında idmanı izleyen yöneticinin yanında birileri vardır. Hem yüz yüze tanışmak hem de davetiyeleri vermek için fırsat kollar. Bekler bekler ama yönetici ve yanındakilerin muhabbeti hiç bitmez. Daha yeni yeni mesleğe başladığı için araya girmeye de çekinir Hacı. Sadece davetiyeleri yöneticinin eline verip gazeteye döner. Aradan birkaç saat geçtikten sonra o yöneticiyi telefonla arar. Telefonu açan yönetici, “Hacı Bey, davetiyeleri soracaksınız herhalde. Aldım. Merak etmeyin. Genç bir çocuk geldi, davetiyeleri bana ulaştırdı. Çok teşekkür ederim. İnşallah tam kadro törende olacağız.” diye cevap verir.
Hacı, o çocuğun kendisi olduğunu hiç çaktırmaz tabii.
Bu anıyı her seferinde ilk kez anlatıyormuş gibi anlatırdı rahmetli Hacı. Biz de ilk kez dinliyormuş gibi dinler, gülerdik.
Başka anılarını da anlatıp güldürürdü herkesi.
Ama 2013 senesinde hep ağlattı dostlarını.
HASTALIĞI İLK UYARIYI AVUSTURYA’DA VERMİŞ
Kendisini ölüme götüren hastalığı boyunca sık sık ziyaret ettik kendisini. Hastalığı ilk işaretlerini 2012 yazında vermeye başlamış. Hacı, Galatasaray’ın Avusturya kampını takip ediyormuş. Kampın sonlarına doğru geleneksel teknik ekip-basın mensupları maçı organize edilmiş. Daha önce arkadaşlarıyla yaptığı halı saha maçlarında deli gibi koşan Hacı, çok çabuk yorulmuş o karşılaşmada. Şaşırmış tabii. Maçın yarısında çıkmak zorunda kalmış.
Sonra İstanbul’a dönmüş. Bir belediyenin organize ettiği şöhretler maçında forma giymiş. Galatasaraylı eski futbolcu Saido ile aynı takımdalarmış. Maçın daha başında Saido, Hacı’ya süper bir ara pası vermiş. Gerisini Hacı’dan dinleyelim: “Normalde koşar o pası gol yapardım. Saido pası attı, koşmak istiyorum ama koşamıyorum. Koşmayı bırak, adımımı atamıyorum. Bacaklarım kilitlendi. Olduğum yerde kaldım. Beş dakika bile olmamıştı maç başlayalı. Çıktım tabii.”
Önemsememiş tabii yine. Birkaç gün sonra eşi ve çocuklarıyla memleketi Turhal’a tatile gitmişler. Orada da bazı sorunlar olunca devlet hastanesinin yolunu tutmuşlar. Doktor muayene ettikten sonra bazı şeyleri anlamış tabii. “Siz hemen İstanbul’a dönüp daha kapsamlı bir muayene olun.” demiş.
Döndükten sonra gerçekler ortaya çıkmış iyice. Omuriliğinden numune alınıp patolojiye gönderilmiş. Patolojiye gönderildikten sonra gazeteye gelmişti Hacı. 15 gün sonra tümörün iyi huylu mu, kötü huylu mu çıkacağının belli olacağını söylemişti. Biz de iyi huylu çıkması için dua etmiştik.
Ama sonuçlar maalesef iyi değildi. Çok sürmedi. Hastalığı ağırlaştı. Gittikçe ağrıları artıyor, bilinci gelip gidiyordu. Artık birçok şeyi ya hatırlamıyor ya da yanlış hatırlıyordu. Ziyaretine gittiğimizde bazı şeyleri yanlış hatırlayarak bile bizi güldürüyordu.
8 KASIM 2013’TE ACI HABER
Takvimler 8 Kasım 2013’ü gösterdiğinde acı haber geldi. Herkes tarafından çok sevilen Hacı’nın vefat haberini bütün gazeteler, televizyonlar ve internet siteleri son dakika olarak veriyordu.
Önce İstanbul’da cenaze namazı kılındı Hacı’nın. Hakkında kitap hazırlığı yaptığı ve son aşamasına geldiği Hakan Şükür de cenaze namazında ön saftaydı. 9 Kasım 2013’te ise memleketi Turhal’da cenaze namazı kılındı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen arkadaşları, dostları ve sevenleri Turhal’ı mahşer yerine çevirmişti adeta.
 
Hacı, 2 yaşındayken trafik kazasında kaybettiği ve üzüntüsünü hiçbir zaman unutamadığı minik oğlu Enes’in yanına defnedildi. Ben de Turhal’daki cenazedeydim. Ertesi gün gazeteye geldim. Telefonum çaldı. Arayan, Ankara’daki bir kadın muhabir arkadaşımızdı.
“Abi,” dedi, “ben bugüne kadar Hacı abiyle hiç tanışmadım. Uzaktan ismini duydum ama tanışmak hiç nasip olmadı. Kendisiyle ilgili de hiçbir bilgim yok. Dün gece bir rüya gördüm. Hacı abinin yanında minik bir oğlu vardı. Yemyeşil bir parkta onunla oynuyordu. Öyle mutlulardı ki anlatamam.”
Evet, biz de öyle inanıyoruz. Arkasında vefalı bir eş ve iki çocuk bıraksa da minik Enes’i ile beraber oldukları için çok mutludur eminiz. Bir de bugünleri görmeden gittiği için…
Allah rahmet eylesin Hacı kardeşim. Mekânın cennet olsun.
Kaynak: https://kronos7.news/tr/haci-hasdemir-once-guldurdu-sonra-aglatti/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.