FUTBOL TOPUNUN SİYASETLE İMTİHANI! - Hasan Cücük
‘Ne sağcıyım ne solcu, futbolcuyum’ cümlesi Türkiye’de bir zamanlar siyasi duruşu olmayanların kullandığı bir cümleydi. Futbolcu olmak tarafsız olmak demekti. Ancak herşey göründüğü gibi olmuyor. Futbol, siyaset üstü olmasına karşılık çoğu zaman isteyerek veya istemeyerek futbol kulüpleri siyasetin bir tarafı konumuna geliyordu. Siyaset ve futbolun iç içe girdiği kulüpler hiçte az değil.
Celtic – Glasgow Rangers (İskoçya)
Dünyanın sayılı derbilerinden olan Celtic – G. Rangers ilk kapışmasının tarihi 1988 yılına kadar uzanıyor. Bu maçları sıradanlıktan çıkaran ise, Celtic’i Katolikler’in, G. Rangers’i Protestanlar’ın takımıdır. Aynı şehrin iki takımı iki farklı mezhepin ortasında kalmanın sıkıntısını yaşadığı gibi Celtic’liler bağımsız İskoçya için savaşan direnişçilerden oluşurken, G. Rangers’liler ülkenin İngiltere’nin bir parçası olması yönünde mücadele etmişlerdir.
Polis iki takımın buluşmasından günler önce tedbirini en üst düzeyde alır. Mezhep ve bağımsızlık gibi iki farklı konuda iki farklı kutupta yer alan Celtic ve G. Rangers’i ayıran bir başka özellik ise; Celtic aristokrasiyi, G. Rangers işçi sınıfını temsil etti. İki takım ilk kez 18 mayıs 1888 tarihinde karşılaşırken, ilk maçtan 5-2 Celtic galip ayrıldı. Celtic Park adeta Katoliklerin ‘gövde gösterisi’ yaptıkları yer olurken, papazlar maçları yıllarca ücretsiz izledi. Celtic oyuncu olarak kapısını Protestanlara açmasına karşılık, G. Rangers uzun yıllar kapısını Katolik oyunculara kapalı tuttu.
1976 yılında Rangers menajeri Willie Waddel, artık Katolik oyuncuyu kadrolarına katma zamanının geldiğini açıklamasına yönetim destek verdi. Ancak bu konuda uzun yıllar yine bir gelişme olmadı. 1986’da Rangers’i çalıştırmaya başlayan bir dönem Galatasaray’da da görev yapan Greame Souness’in eşinin Katolik olmasına fanatik taraftarlar tepki gösterirken, devrim niteliğindeki transfer İskoç hoca döneminde gerçekleşti. 1984-87 arasında Celtic formasını giyen Mo Johnston 52 gole imza attı. 2 yıl Nantes formasını giydikten sonra 1989’da tekrar Celtic’e döneceğini açıklayan Johnston, herkesi şaşırtan bir karara imza attı. Herkesin Celtic’e imza atmasını bekleyen Johnston, Souness’inde devreye girmesiyle Rangers’e transfer oldu. Tarihte ilk kez bir Katolik oyuncu Rangers formasını giyerken, fanatiklerin bazıları sezon biletlerini yakarak tepkilerini ortaya koydular. Hatta bu öyle bir boyut kazanmıştı ki Mo Johnston’ın golüyle Rangers’ın 1-0 üstünlüğü ile biten Celtic maçı, Rangers’lılar için 0-0 bitmişti. Son yıllarda eskiye nazaran iki takımın maçları mezhep değil, futbol kapışmasına sahne oluyor.
Dinamo Kiev ve Shakhtar Donetsk (Ukrayna)
Ukrayna’da tarihe ‘Turuncu Devrimi’ olarak geçen 2005’te çıkan olaylarda Dinamo Kiev ve Shakhtar Donetsk takımları kelimenin tam anlamıyla siyasetin göbeğinde kaldılar. S. Donetsk’in bulunduğu doğu Ukrayna bölgesi Başbakan Vitor Janukoviç’i desteklemesine karşılık, takımın renkleri muhalifliğini ‘turuncu’ renkle ifade aden muhalif lider Vitor Yuşenko sembol rengine sahipti. Shakhtar Donetsk’in forma rengi istemeyerekte olsa kendini muhalif kanatta sağlayacağı için kulüp büyük bir ikilemin içinde kaldı. Ülkede çıkan olaylardan dolayı liglere ara verilmesi Donetsk’i biraz olsun rahatlatırken, Şampiyonlar Ligi’nde deplasmanda oynanacak Milan maçına kulüp başkanı Rinat Ahmedov bulduğu çözümle takımın beyaz formayla çıkmasını sağladı. Ahmedov’un görünürde gerekçesi turuncu formanın kırmızı – siyah renklere sahip Milan formasıyla karışmasıydı. Doğrusu bu savunmaya kimse inanmadı. Asıl gerekçe, Donetsk halkının Janukoviç taraftarı olmasından dolayı ‘turuncu’ renkli formanın yanlış anlaşılıp, politik sinyal olarak algılanmasıydı. Yine bir çok Donetsk’li oyuncunun turuncu formayı giymeyi reddettiğide sızan bilgiler arasında yer aldı. Şehrin ‘turuncu’ renge karşı alerjisinin olması fanatik Donetsk taraftarlarını zor durumda bırakırken, muhalefeti destekliyor diye yorumlanır diye takımlarının formalarını giymekten korkar hale gelmişlerdi. Ukrayna’nın iki köklü külubü kendilerini siyasetin ortasından bulmasından dolayı, mecburen bir taraf seçmek zorunda kaldılar.
Real Madrid – FC Barcelona (İspanya)
İspanya’nın özerk Katalanya bölgesinin takımı FC Barcelona, bölge halkı için ‘bir kulüpten daha fazlası’ bir anlam taşıyor. Katalanlar, FC Barcelona’yı milli takımları gibi gördü. Kulüp bu anlayıştan dolayı 105 yıl formasına reklam almadan mücadele ederken, iç savaş sonrasında diktatör Franco’nun uygulamaları FC Barcelona’nın politik arenada daha fazla ön plana çıkmasını sağladı. Genarel Franco, iç savaş sonrası tüm İspanya’da İspanyolca dışında bir dilin konuşulmasına yasak getirmesiyle, FC Barcelona’yı tutmak Katalan olmanın bir gereği ve göstergesi oldu. Bu dönemde FC Barcelona Katalan halkının sembolü haline gelmiş ve “Més que un club” (Bir kulüpten daha fazlası) adıyla anılmıştır. Barcelona’nın muhalefeti simgelediği iç savaş döneminde Real Madrid ise baskıcı merkeziyetçilik anlayışının ve faşist rejimin bir simgesi konumuna gelmiştir. İki farklı kutubun yeşil sahalarda yaptıkları kapışma ise, futbol müsabakası sınırlarını aşarak siyasi bir boyuta taşınmıştır. Diktatör Franco’nun devrilip, İspanya’nın demokrasiyi tam anlamıyla benimsemesiyle iki kulübün buluşması futbol sınırları içine çekilmiş oldu.
Livorno – Lazio (İtalya)
İtalya’nın sıradan takımı Livorno’yu sıradışı kılan özelliği tüm dünyada yerle bir olan Kominizm düşüncesine sadık bağlılığını devam ettirmesidir. Livorno – Lazio maçları bir futbol müsabakası olarak değil; kominizm ile faşizmin kapışması olarak görüldü.
Livorno kominizmi, Lazio faşizmi temsil etti. Livorno kominist partinin 1920 yılında kurulduğu yer. Kominist parti 1991 yılında tarihe karışmasına rağmen Livornolılar, yıllarca süren alışkanlıklarından vazgeçmeden aşırı sola ilgi duymaya devam ediyorlar. Livorno’nun sola kaymasının sebebinin altında ‘fakirlik ve liman işçilerinin’ çok olması yatıyor. Livorno – Lazio maçları öncesinde çıkan kavgaları polis önlemekte yetersiz kalırken, sahadaki oyuncularda taraftarı aratmayacak bir görüntü çizdi. Livorno’nun lig düşmesiyle polis rahat bir nefes almış oldu!
İngiltere – Arjantin
İngiltere’nin Arjantin açıklarında bulunan Falkland Adalarını işgal etmesiyle iki ülke ciddi kriz yaşamıştı. 1982’de savaş çıkınca Ardiles, 1982-83’te formasını giydiği Tottenham’ın maçlarına vatandaşı Ricardo Villa ile beraber çıkmadı. İngiltere’yi terk eden Ardiles, barış gelince Ada’ya döndü. Ancak arada doğan soğukluktan dolayı 1 yıl Fransa’da top koşturdu. Savaşı canlı tutan bir diğer isim de Maradona oldu. 1986 Dünya Kupası’nda Maradona’nın iki golüyle Arjantin, İngiltere’yi 2-1 yenince, efsane isim, “Onlar bizi savaşta yendi, biz de futbolda yenip intikamımızı aldık.” diyerek iki ülke arasındaki yaşanan gerilimi yeşil sahalara taşıdı.
Kaynak: http://www.tr724.com/futbol-topunun-siyasetle-imtihani/
Bu Yayına Yorum Yapın