Celladıma gülümsedikten sonra sıvarken!— Naci Karadağ


Bir sabah, genç bir Norveçli, elindeki Hamsun kitabını yazarın evinin önüne bırakıp sessizce uzaklaşır. Bir süre sonra biri daha kitap bırakır aynı yere. Sonra biri daha, biri daha, biri daha… Oslolular ellerindeki Hamsun kitaplarını yığarlar yazarın kapısının önüne. Ne bir arbede yaşanır, ne de kötü bir laf edilir. Kırgın Norveçliler kitapları sessizce bırakıp dağılırlar. Adeta kendi kitaplarından bir dağ oluşur Hamsun’un bahçesinde…
Biliyorum pek çok kişi –birazdan yazacağım İsmet Özel demeci için- “Adam bu lafı üç yıl önce söylemiş, şimdi birileri servis ediyor” filan gibi beylik “ama”lara sığınacak. Bektaşi’nin “ben yeni duydum” demesi gibi değil derdimiz bunu bilin evvelen.
İsmet Özel hikayesiyle, kişiliğiyle çok enteresan biridir.
Dolayısıyla kendisi üç yıl gecikmeli de olsa böyle gündeme oturmaktan haz alacaktır, memnuniyet duyacaktır.
Nice zaman önce, hatırlıyorum, Hürriyet gazetesine “Ben İslamcıların gazetelerinde tenezzülen yazdım” diyerek gündem olmayı denemişti. O zan da aklıma Şeytan’ın meşhur “Kibir en sevdiğim günahtır” cümlesi gelmişti.
“Beni anlamıyorlar; şiiri bıraktım” diye âlay-ı vâlâ ile maraza çıkarması ise ayrı bir vakıa.
Kibir, şeytanı cennetten kovduran maraz.
Kibir, küfrün dibacesi, bir alev yumağı, onurlu gibi göstererek kişiliği yiyip bitiren bir bela.
Şeytan kâfir değildi, kibirliydi. Kibri onu küfre götürmüştü.
İsmet Özel yaşadığı dönüşüm sonrasında el üstünde tutulup, başlar üzerinde kendisine açılan kadife zeminli şilteye yerleştikten bir süre sonra sanatıyla (En azından İslamcı kitle nezdinde) Necip Fazıl’ı, Karakoç’u geçemeyeceğini anladı maalesef.
Belki haklıydı, yazdığı şiirler değerliydi ama ülkedeki muhafazakar gençlik için birer semboldü Necip Fazıl ve Karakoç..
Şairden ve şiirden çok fazlasıydılar.
Sıkıntı bunu idrak edememekti.
Mehmet Akif ile zaten aynı lige bile çıkamayacak bir kalibrasyon vardı ortalıkta.
Bu ara aşamayı cerbeze, provokatif demeçler ve aykırı fikirler ile diklemesine aşmayı denedi hep İsmet Özel.
Bosna Savaşı’nda “Tepemizde Sırp uçakları uçsun” filan diye abukluklar ile gündem olmayı denedi ama belki de çok elitist bir ironiydi yaptığı, milletin birkaç santim üzerinden uçup gitti. Ciddiye alan olmadı.
Oysa belki de fark edilmek, kınanmak, protesto edilmek, hisleri manipüle etmek istiyordu şair.
Ama olmadı, bir kod uyuşmazlığı ve doku tipi tutmazlığı vardı yeni hedef kitlesiyle arasında.
Özellikle bugün AKP kitlesini oluşturan vasat ve yarı-aydın kitle de her dediğini alkışlar halde olunca ömür denen çark acımasızca öğüttü şair Özel’i…
40 yaşında yaşadığı dönüşümden sonra sadece omuzlarda taşınmak istemiyordu. Şiir filan da yazamayınca boş beleş polemik konularıyla ömrü heba etti ne yazık ki…
Megalomani sınırlarını da aşıp absürt bir “fars” dönüşen İstiklal Marşı Derneği ve Özel’in evlere şenlik ırkçılık anlayışına hiç girmeyelim isterseniz, oralar tam bataklık, kirli çamur deryası.
2000’li yılların başlarında Nuriye Akman’la yaptığı söyleşiyi hatırladım. Çağın zalimleri Zaman’ın belleğini yok etmese belki de bulacaktım. Tıpkı birazdan size izleteceğim videodaki gibi, muhtemelen bıyık altından hınzırca sırıtarak şu cümleyi kurmuştu Özel:
“Benim önüme çıkan şeytan dünyayı kundaklamaya beni kışkırtıyor.”
Nuriye Akman’ın o zamanki tespiti hala zihnimdedir:
“Ben sizin huysuzluğunuzun sırrını istedim. Yoksa sizin önünüze de size dev aynası tutan şeytanlar mı çıkıyor?”
Kibir hiç bu kadar güzel tarif edilmemiştir belki de; şeytanın egoya tuttuğu dev aynası!
O röportaj aslında İsmet Özel’in ne olduğunu ortaya döken muazzam bir meslek konsültasyonu, eşsiz bir karakter çözümlemesidir.
Örneğin Akman’ın “Kadınlardan nefret mi ediyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap veriyordu Özel, “Nefret demeyelim de hınç diyelim. Çünkü ben sevdiğim kızla evlenemedim. Hıncım onun gibilere. İnsan tercih edilmek, seçilmek istiyor.”
Aynı röportajda kadının erkeğin kölesi olduğunu saçmalamış, bu saçmalığına da Allah’ı şahit göstermeye kalkışmıştı İsmet Özel. Esas komik olan ise aynı röportajda “İyi ki Arapça bilmiyorum, yoksa çok daha ukala olurum” diye açıklama yapmıştı!
Nuriye Akman’ın röportajı kapama cümlesi hala belleğimde tazedir:
“Çünkü sevgi yok sizde.”
Aslında İsmet Özel modellerinin tarihte benzerleri var.
Knut Hamsun mesela. Sırf konuşulmak, gündem olmak, tartışılmak ve protesto edilmek için peşine düştüğü saçmalıklar bir süre sonra gerçek fikirlerine dönüşür Hamsun’un.
İskandinavların İsmet Özel’i: Knut Hamsun
Norveç ve dünya edebiyatının en büyük yazarlarından, 1920 Nobel ödülü sahibi bu adam, ikinci dünya savaşı yıllarında, henüz ülkesi işgal edilmeden evvel Nazi taraftarlığı ve propagandası yapıp ülkesinin işgaline zemin hazırlamaya çalışır. Ve sonunda Norveç işgal edilir. Acı dolu günler yaşanır. Savaş bitip işgal sona erdiğinde son derece kırgındır Norveçliler en büyük yazarlarına. Devlet tarafından yargılanır ve cezalandırılır. Fakat Norveçliler ne hakaret ederler, ne bağırıp çağırırlar ne de intikam hissiyle saldırıya geçerler.
Peki, ne mi yaparlar?
Yazının girişindeki şeyi…
Bu zarif tepki, doksan küsur yaşındaki yazara ömrünün en acı dersini verir. Pişman, mutsuz ve utanç içinde yumar hayata gözlerini…
İsmet Özel ortalığa yeni düşen videosunda birkaç yıl önce “Müslüman terörist olmalıdır” diyor açık açık.
İslam’a attığı bu iftiranın vebalinden belli ki habersiz. Bıyık altından sinsice gülümseyerek oyun oynadığını zannediyor ama bu mukaddes dinin mualla yüzüne buladığı çamurun nasıl bir geri dönüşü olacağı umurunda bile değil. Ahiret inancı bu kadar sakat yani…
Buyrun izleyin videoyu…

Bugünlerde kermes düzenleyen, içli köfte satan teyzelerin terörist diye aylarca, yıllarca sorgusuz sualsiz hapse atılması, gazete okuyan, bankaya para yatıran insanların bir günde terörist yapılması hiç sorun olmazken İsmet Özel gibi rejimin yamacına sığınıp, evin haylaz çocuğu ruh haliyle şımarıklık yapması kelimenin en hafif tabiriyle densizliktir.
Şekspir’in yazar olmak isteyen şemsiyeciye verdiği cevabı hatırlıyorsunuzdur.
İnsan İsmet Özel’e yanaşıp usulca şöyle diyesi geliyor:
“Keşke sadece şiir yazsan, sadece şiir yazsan!”
Acil şifalar diliyoruz…
Bonus:
Bir İsmet Özel şiiri:
“Kardeşler!  Deseydim “Kardeşlerim! ”
Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
Bakın yaklaşıyor..
Yazık, şairler kadar cesur değilim
Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
Gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor.”

KİRLİ SATRANÇ! - 24 EKİ 2018
KİMSE “BU ÜLKEDE ADALET VAR” DİYEMEZ! - 22 EKİ 2018
ARDA TURAN, ARA GÜLER VE ROSS’UN ÇÖZÜLMESİ - 19 EKİ 2018
BUNLAR İYİ GÜNLERİMİZ! - 12 EKİ 2018
RÜZGARGÜLÜ VE GÖMÜ GALERİSİ! - 11 EKİ 2018
‘ŞAMPİYONLUK SPOR SALONUNDA KAZANILMAZ’ - 10 EKİ 2018
GARİP BİR KONSOLOSLUK VAKIASI! - 09 EKİ 2018
ARKA PLAKASINI OKUYABİLEN ŞOFÖR! - 09 EKİ 2018
KİNSEY’E ETMEM ŞİKAYET AĞLARIM BEN HALİME! - 08 EKİ 2018
SİZ SANKİ ÇOK ŞEYSİNİZ! - 05 EKİ 2018
Kaynak: http://www.tr724.com/celladima-gulumsedikten-sonra-sivarken/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.