Ayetlerin manası, nüzül sebebi, bağlamı ve mesajı— Ahmet Kurucan


İki haftalık aradan sonra ayetlerin manası nüzul sebebi metin içi ve metinler arası münasebeti, bağlamı ve mesajı başlıklı yazıma kaldığım yerden devam ediyorum. Yayınlanan yazımda bu kavramların hepsinin Allah’ın maksadını doğru anlamada çok büyük öneme sahip olduğunu söylemiş, ilk üçü üzerinde kısaca durmuş ve metinler arası münasebete gelmiştik.
Metinler arası münasebet; savaş esirlerine davranış tarzı ile alakalı Kur’an’da iki tane ayet vardır. İlki Enfal suresinde. Şöyle diyor Allah: “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip, ezici bir üstünlük sağlayıp hakim hale gelmedikçe, hiçbir peygambere esir alması ve esirleri fidye karşılığı serbest bırakması  yakışık almaz. Ey müminler. Siz belli ki fidye ve ganimet gibi gelip geçici dünya menfaatlerini istiyorsunuz. Halbuki Allah ahiretteki mükâfata nail olmanızı ve bu mükâfat için çalışmanızı istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (8/67)
İkinci ayet ise Muhammed suresinde. Orada da şöyle buyuruyor Allah: “O kafirler/müşriklerle savaşta karşı karşıya geldiğinizde onları ezip geçin. Size karşı direnme güçlerini tamamen kırıp onları etkisiz hale getirdiğinizde sağ kalanları esir alın. Daha sonra onları ister karşılıksız ister fidye karşılığında serbest bırakabilirsiniz.Böyle yapın ki onların bir daha sizinle savaşacak hal ve mecalleri kalmasın. Evet, yapılması gereken budur. Gerçi Allah dileseydi onları savaşsız da cezalandırırdı. Fakat O, birbirinizle savaşmanızı takdir ederek sizi sınamak (böylece hem sizin samimiyet ve sadakatinizi hem de gücünüz karşısında müşrikleri hor ve hakir hale düşmesini gözler önüne sermek) istedi. Allah kendi yolunda savaşanların gayretlerini asla boşa çıkarmayacaktır.” 47/4-5)
Ne görüyorsunuz bu iki ayet arasında? Net konuşalım, savaş esirlerine davranış şekli, muamele tarzı adına birbiri ile çelişen iki ayrı beyan, iki ayrı hüküm? İlkinde yeryüzünde hâkim hale gelinceye kadar esir almanız ve fidye karşılığı salmanız yakışmaz; ikincisinde aynı amaç adına esir alın, isterseniz fidye karşılığı salıverin. Allah’ın kendi beyanında kendisi ile çelişmesi söz konusu olmayacağına göre, bu durum nasıl izah edilebilir?
Ayeti nazil olmuş olduğu tarihi zeminden kopartıp literal bir okuma yaparsanız bu çelişkiyi izah edemezsiniz. Ama ilk ayetin Bedir, ikinci ayetin Hayber sonrası siyasi, askeri, dini, ekonomik arka plan şartlarının birbirinden farklı olduğu  zamanlarda nazil olduğunu, mitolojik değil tarihsel ve toplumsal bir gerçekliğe çözüm olarak beyanda bulunduğunu, esirlere yönelik her iki muamele tarzının devrin cari uygulamaları ile kesiştiğini, hatta ikinci ayette esirleri öldürme seçeneğinin kaldırıldığını öğrenince meselenin çelişki değil, birbirini tamamlayan hatta esirlere muamele tarzında daha insanı adımlar atıldığını görebilirsiniz. Bunun için yapılacak şey yukarıda örneğini ve kısa açıklamasını gördüğümüz gibi ayetlerin ilk muhataplarına nazil olduğu o tarihi zeminde ne dediğini anlamaktan geçer. Çok defa ifade ettiğim gibi eğer ayetleri -sadece ayetleri de değil hadisleri de, İslam alimlerinin hukuki görüşlerini de hatta sıradan insanların herhangi bir meselede söylediği sözleri de- söylendiği tarihi zeminden kopartırsanız, o sözlere her türlü anlamı yükleyebilir, o anlam üzerinden her türlü yorumu yapabilirsiniz. Ama unutmamalı, bu defa konuşan siz olursunuz, Allah, Hz. Peygamber veya o söz sahibi değil.
İkinci misal, daha önce bu sayfalarda yayınlanan cihat yazılarımda ifade ettiğim bir gerçek. Kur’an’daki cihat, kıtal, katl, harb ile alakalı ayetleri nazil olduğu tarihi zeminden kopartıp mutlak bir metin olarak değerlendiren bazı ulema, seyf/kılıç ayeti diye adlandırılan Tevbe süresi 5. ayeti ile gayri müslimlerle Müslümanların tabii haklara, din ve ifade özgürlüğüne sahip eşit bireyler olarak birlikte yaşamalarını ifade eden bütün ayetlerin nesh olduğunu, hükmünün ortadan kaldırıldığını söylüyor. O yazılarda 5’li bir tasniften bahsetmiştim. İsteyenler tekrar bakabilir. Allah rahmet eylesin Suriye’li büyük alim Said Ramazan el-Buti’de aynı çerçevede 4’lu bir tasniften söz eder. Ona göre gayri müslimlerle savaşmada 4 dönem olmuştur. İlki, Mekke’nin ilk yıllarında gizli davet. İkincisi, yine Mekke’de savaşsız açık davet. Üçüncüsü, Medine’nin ikinci yılından Hudeybiye’ye kadar savaşlı açık davet. Dördüncüsü; iman etmeleri için savaş. Delil: Müşrikleri nerede bulursanız öldürün.” Ve emsali ayetler.
Ne görüyorsunuz yukarıdaki iki tasnifte? Bir; savaş tek boyutlu olarak ele alınmış. O boyut ise sadece din ve dine davet. İkincisi, “Müşrikleri nerede bulursanız öldürün” ayeti ile diğer ayetlerin hükmü ortadan kaldırılmış. Üç, dört, beş daha birçok yorumu sıralayabilirsiniz. Sıralayacağınız bu hususlar yukarıda zikrettiğimiz müslümanlarla gayri Müslimlerin birlikte yaşamaları için zemin oluşturan, özgürlük, adalet, eşitlik vb. temalarına vurgu yapan yüzlerce ayettir. Dolayısıyla seyf/kılıç ayeti eğer bu ayetlerin tümünün hükmünü ortadan kaldırmışsa birbirine zıt iki ayrı anlamlar içeren ayetlerle karşı karşıyayız demektedir.
Nasıl aşacağız bunu? Esir ayetlerinde dediğim gibi ayetlerin nüzul toplumu şartlarında ilk muhataplarına ne dediğini anlamakla işe başlayacağız. Nitekim alimlerimiz daha çok erken dönemlerden itibaren bunun farkında olduğu için söz konusu karışıklığı aşabilmek adına birçok usul geliştirmişlerdir. Anlam yöntemi diyebileceğimiz usul/metodoloji ilminde ortaya koydukları umum-husus, mutlak-mukayyed, mücmel-mufassal, hakikat-mecaz, muhkem-müteşabih, te’vil, tehir, nesh, istihsan, maslahat ve daha nice kavram evvelemirde bu zihni karışıklığı ve çelişki gibi gözüken hususları sonlandırabilmek, Allah’ın maksadını daha iyi anlayabilmek ve uygulayabilmek için üretilmiş metodlardır. Hatta ulemamız bu metodların ayetlere tatbikinde öyle noktalara varmıştır ki bazen nasslar maslahatlar karşısında tahsis dahi edilir demişler ve hükmü de ona göre vermişlerdir. Belki bir başka yazı dizisinin konusu olan bu hususu şimdilik bir kenara bırakalım ama yeri gelmişken Şelebi’den bir iktibasta bulunayım. Şelebi Ta’lilu’l Ahkam’ında özellikle Hanefilerin nassları maslahatlara binaen tahsis etmelerinin  şer’i naslara, ayetlere, hadislere muhalefet değil, tam aksine muvafakat diye anlatır. Zira nasslar insanların maslahatların temini için nazil olmuştur ama zaman başkalaştığı ve işler mahiyet değiştirdiği için aynı maslahatların sağlanması, nassın zahiri manasından ayrınılmasını gerektirmiştir. (Şelebi, Ta’lilu’l-Ahkam, s,361)
Şelebi istihsan’ı anlatırken ele aldığı bu önemli konuda nassların varlığına rağmen icma -ki buradaki kasdı kamunun ortak vicdanı/kanaati demektir- zaruret, hafi kıyas, örf ve maslahat gibi gerekçelerle verilen hükümlerden örnekler sunar. Şatibi de ünlü Muvafakat adlı eserinde  naslarla mübareze söz konusu olduğunda amellerin sonuçlarına bakarak maslahatın celbi mefsedetin def’inin öncelendiği açıkça ifade eder. (Şatibi, Muvafakat, 4/206) Zira nassların doğrudan uygulanması maslahatı değil mefsedeti netice verecektir.
Maalesef Kur’an, Hz Peygamber (sas) ve sahabi örnekliğine dayandırılarak kurucu imamlarla sistematize edilmeye başlanan ve tedvin asrı boyunca devam eden bu damar daha sonraları kesilmiştir. Damar derken kastım İslam’ın vurguladığı değerleri önceleyen ve katı bir biçimde uygulanan şekilcilikten kısmen uzak, meseleleri  Allah’ın maksadı, insanların maslahatı ekseninde ele alıp içtihada geniş bir alan açan literatürde ashab’ı re’y veya Irak ekolü dediğimiz ekoldür. Bunun karşısında “Nasslar karşısında maslahatlara itibar edilmez” diyen ve sistemlerini bu anlayış üzerine bina eden ulema da vardır ki ehlinin malumu olduğu üzere onlara ashab’ı hadis/Hicaz ekolü denilmektedir.
Farkındayım metinler arası münasebet derken söz mecburen farklı bir mecraya kaydı ama meselenin daha iyi anlaşılması adına bir-iki paragrafla bile olsa bu ilave açıklamayı yapmayı zaruri gördüm. Bitirmeyi düşünmüştüm ama bitiremedim. Bağlam ve mesajı da bir sonraki yazıda ele alayım.

SİYASET, DİN, TOPLUM VE KAŞIKÇI HADİSESİ - 22 EKİ 2018
“BANA İNDİRDİĞİN HER HAYRA MUHTACIM, ALLAHIM!” - 15 EKİ 2018
AYETLERİN MANASI, NÜZUL SEBEBİ, METİN İÇİ VE METİNLER ARASI MÜNASEBETİ, BAĞLAMI VE MESAJI (1) - 08 EKİ 2018
SEVGİSİNİ ÖLDÜREMEYEN ÂŞIKIN HİKÂYESİDİR OKUDUĞUNUZ - 24 EYL 2018
AMAN HA! AYET YORUMU YAPARKEN DİKKAT! - 10 EYL 2018
YILLARDAN BERİ İŞTE BUNU DİYORUM!.. - 03 EYL 2018
SİZ HANGİ DİNİN MENSUBUSUNUZ? - 27 AĞU 2018
DEVLET VE EGEMENLİK… - 13 AĞU 2018
İNTİHAR EDENİN CENAZE NAMAZI KILINIR MI? - 06 AĞU 2018
BİR TANIK İSTİYORSAN İYİ BAK GÖZLERİME HÂKİM BEY!… - 30 TEM 2018
Kaynak: http://www.tr724.com/ayetlerin-manasi-nuzul-sebebi-metin-ici-ve-metinler-arasi-munasebeti-baglami-ve-mesaji/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.