HİZMET MENSUPLARINI ‘EN GÜNAHSIZLAR’ TAŞLASIN | Doç. Dr. Salih Yücel
Kurbanlık İsmail’den (as), Meriç Kurbanlarına…
En büyük bela ve sıkıntılar önce peygamberler, sonra imanları ölçüsünde müminler duçar olur. Büyük sosyal değişiklikler, peygamberler ve onların yolundan gidenlerin üzerinden olmuştur. Malum Hz. İbrahim (as) oğlu Hz. İsmail’i (as) kurban etmekle emrolundu.
Peki neden?
Olaya önce sosyal tarih açıdan bakalım:
O döneme kadar Mezopotamya’da insanlar değişik tanrı ve tanrıçalara tapıyorlardı. Yağmur yağmazsa, deprem olursa veya tabi afetler olursa tanrılar memnun değil diye çocukları Zigorat denilen tapınaklarda kurban ediyorlardı. Ayrıca tanrıları memnun etmek için her yıl belli dönemlerde çocuklar kurban ediliyordu.
Cenabı Hak bu barbarca adeti değiştirmek için çocuk yaştaki İsmail’in (as) kurban edilmesini emretti.
Sonrası malum. Böylece o günkü insanlık yavaş yavaş çocuk yerine hayvan kurban etmeye başladılar. Şimdi düşünün Hz. İbrahim ile Hz. İsmail (asm) karşılaştığı zorluğa değdi mi, değmedi mi?
Manevi açıdan bakacak olursak Üstad’ın tabiri ile her bayramda yüz milyonlarca Müslüman camilere koşuyor. Yeryüzü bir camiye dönüşür. Kainatın her tarafını ve manevi âlemleri “Allahu Ekber” tekbiri kaplıyor. Kıyamete kadar da bu devam edecek.
Peki ya Ege Denizi ve Meriç kurbanları..?
Onlar da ehli dalalet ve ehli haset reislerinin kurbanları.
Nasıl kurbanlık İsmail o günkü milletlerde çocuklarının kurban edilmemesine vesile oldu ise, günahsız Ege Denizi ve Meriç kurbanları da haset urbası giyip nifak maskesini takanların yaptıkları sosyal, dini ve ahlaki tahribin tamir edilmesine gün gelecek vesile olacak inşallah.
Çünkü her biri bir veli gibi gönüllere etki edecek.
İMAMI GAZELİ’YE MÜRTED NAZARIYLA BAKILIYORDU
Evet, büyükler ve büyük hareketler hep böyle olmuştur. İşte bugün doğu ve batıda en çok bilenen âlim İmam Gazzali’ye 11. asırda murted nazarı ile bakılıyor ve Kuzey Afrika’da kadılar 30 küsur yıl boyunca onun kitaplarını yasaklayıp yaktılar. Peki netice?
Batılı yazar Montgomery Watt;“İmam Gazali, Yunan felsefesini öyle bir tarumar etti ve o felsefe bir daha dirilemedi.” diyor. Çünkü daha önce felsefes Hristiyan teologlarını mağlup etmiş, 10.cu asrın ortalarından itibaren İslam akidesini hedef almıştı. Ayrıca Gazali’nin kitapları Kuzey Afrika’da yakılan, aynı eserler Asya da yüzbinlerin hidayetine vesile oluyordu.
Bu süreçte bazı eksikliklerimizi, zaaflarımızı öğrendik. Eli kalem tutan bazı dostlar haklı, haksız demeden eleştiriyorlar. Eleştiriye açık olmak lazım.
Fakat eleştirenler de şu esası ölçü almaları lazımdır diye düşünüyorum.
Birincisi; bunda Allah’ın rızası var mı?
İkincisi; dostlar buna ne der?
Üçüncüsü ise düşman buna ne der ve de yazılanları iman ve Kur’an hizmetine karşı kullanır mı?
Eğer kullanıyorlarsa Üstad Muhekamat’ta buna ihanet diyor.
Eleştirmek kolay fakat alternatif ortaya koymak zor. Eleştirenler güzel gördükleri fikirleri ile gönüllere girip bir tavuk kümesi kadar da olsa müesseseleştirsinler. Böylece insanlar onu model alsın. Öyle ya bu hizmet yaklaşık elli yıl önce bir dershane olarak ortaya çıktı, büyüdü ve dünyada model oldu.
Merak ediyorum.
Eleştiren dostlar maaşlarının üçte birini hadi o çok ise onda birini ağaç kabuğu yemeğe mahkûm edilmiş arkadaşlarına gönderiyorlar mı? Onlara kızgınlarsa dünyanın değişik yerlerinde mazlum, mahkûm ve mağdur olan başka insanlara ne kadar yardım yapıyorlar?
Onlar eleştirileri ile ne kadar insanın gönlüne girip onları hizmet etmeye sevk ediyorlar? Hatta bırakın kendi çocuklarına ve akrabalarına etki edebilmişler mi? Doğrusu merak ediyorum. Eğer değilse bütün hayatını hak yola vakfetmiş, mevki makamı elinin tersi ile reddetmiş, dünyada kendileri için bir ev dahi satın almamış, insanların dertleri ile dertlenmiş, ıstırap soluklamış, evlerinin yolunu unutmuş, gözyaşlarını Ceyhun etmiş, ehli dalalet tarafından hayatı boyunca daima bir şaki gibi görülmüş, izlenmiş kimseleri eleştirirken insaflı olsunlar. Varsa güzel fikirleri, ( ki inanıyorum vardır) gidip yüz yüze konuşsunlar.
HİZMET MENSUPLARINI ‘EN GÜNAHSIZLAR’ TAŞLASIN
Duydum ki bu eleştirenlerin bazıları Hizmet maskesi altında fakat Hizmet kültüründe olmayan iftiralar atıyorlar. İşte buna dikkat. Zira PKK’yı palazlandırmak için Diyarbakır Cezaevi’nde işkence edip pislik yedirenler ile onları dağa çıkarıp her türlü yardımı yapanlar da aynı derin kuruluş veya kuruluşlardır. Kanaatimce eleştirenlere iftira atanların çoğu hizmet maskesini takmış, derin güçlerin trolleri olabilirler.
Teknolojiyi kim üretse ebetteki kendi lehine kullanır. Nitekim Türkiye’de yarım milyona yakın insan bir şekil işkence den geçirilirken (bir kısmı psikolojik) 17 bin bayan yediz yüzden çok bebek dahi zindanlarda iken neden sosyal medyada çok öne çıkmıyor. Çünkü sosyal medyanın tuşlarını ellerinde tutanlar bunu istemiyor, hatta el altında bu zulmün devamı için yardım yapıyorlar. Myanmar’da on binlerce insan katledildi. Yüzbinler yurtlarını yuvalarını terk etti. İkinci dünya savaşından bu yana Suriye ve Myanmar katliamı gibi bir katliam görülmedi. Bunların çektikleri acılar, Sydney’de bir meczubun yaptığı terör kadar sosyal medya da yankı yaptı mı acaba? Hayır.
Evet, Hizmet babayiğitlerini eleştiren dostlar, günahsız iseler taşlasınlar. O zaman attıkları taşlar bedenleri yaralarken, kalpler güllük gülüstanlik olur. Kurban Bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum. yucelsalih@yahoo.com
Kaynak: http://zamanaustralia.com/doc-dr-salih-yucel/2018/08/hizmet-mensuplarini-en-gunahsizlar-taslasin
Bu Yayına Yorum Yapın