Küsmenin de bir adabı var | #HakanZafer, #TR724
Sırtını dönüp ara açmanın bir asaleti olmalı. Fikirdir, inançtır değişir ama giderken hakkındaki hüsnüzannı viran etmenin yıkıcılığı, eline geçen ilk kibrit çöpüyle kendini Neron zannetmenin yakıcılığı anlaşılır gibi değil.
Garip bir küskün tavrı var, yakın biçme. Aynı şey, yanında bir yerlerde dururken yedi bayır uzağa gider, aldığını da baş üstünde tutar. Buraya kadar “nesi var bunun, tercihtir saygı duyar geçeriz” diyebilirsiniz. Ama film burada kopuyor. Ulaşılabilir yakınlıkta olmasına rağmen almak istediğinden bağımsız, onunla aynılaşmamış, beğenmediği, giderilebilir vasıflara kızıp vaz geçerken uzakta daha beter kızgınlık verebilecek olana sadece alıp getirdiği kadarmış gibi davranır. Mesela, dibindeki tarladan çektiği havuçla beraber toz toprak eline geldi diye sanki havuç toprakta bitmezmiş gibi kızıp uzaktan bir manav tezgâhından aldığı temizlenmiş havucu överek yakındaki çiftçiyi manavla kıyaslayıp kızmak gibi…
Sevilmeyen nedir, toprak mı, havuç mu, havuç yetiştirmek için toza toprağa katlanan mı?
*****
Büyüdüğüm yerlerde bizim kuşağın ergenlerinde “çöpe gitmek” diye bir hayal vardı. İlk duyunca akla gelen anlamından bağımsız değil ama çöpe gitmek, ailesine o güne kadar ortaya koymadığı tepkiyi göstermenin, küsmenin en keskin yoluydu. Genç adam artık “cuvara parası” namlı harçlığı babadan isteyemez olduğu, kaburgaları yeteri kadar kalınlaştığı, göğsünde hafifletemeyeceği darbe kalmamış zannettiği için gurbete doğru açar yelkenleri. Giderken de merhametlidir aslında. Her iki tarafa da yakın gençten bir akraba veya arkadaşa veda mektubu yerine emaneten üç beş kelam bırakır ki beyhude arayıp uğraşmasınlar. Ankara, İzmir, Bursa, İstanbul… Hangisinde daha önce gitmiş, bayram seyran ziyaretlerinde sanki Alamut’tan inmiş gibi anlatıp gençlerin aklını bulandıran, yanında çöpten çıkma yeni gözüken hediyelerle gelen bir tanıdığı varsa oraya bir bilet alıp başında ufaktan bir Almancı edasıyla yola çıkar. Gittiği yer gerçekten çöptür. Tahsisli arazide atık dönüşümü yapan derme çatma tesiste aynı cinsten üst üste yığılmış çöpler, adam boyundan büyük atık dolu balyalar. Pek geçmeden, hemen o akşam gerçekle yüzleşmesi başlar. Yattığı yer anasının serdiği döşek değil, yediği de yaptığı aş. Gururu bırakmaz ki battaniyeyi başına çekip ağlasın. Zaten emanet bıraktığı veda cümleleri o vakte kadar babaya teslim edilmiş yani dönüş gemilerini de bizzat kendisi yakmıştır.
*****
Terzinin, çobanın, marangozun piri olur da küsenin piri olmaz mı? Bir barışma serüveninin kahramanıdır Hz. Yunus (as). O da küskünlerin piridir. Ninovalılara küsüp uzaklaşması da dönüp barışması da hem mütevazı hem muhteşem. Yolculuk esnasında yanında kimse olmadığı için yaşadığı zorluğu bizzat Allah’ın bize anlatmasından anlıyorum ki küsmenin en zor yanı da barışmaktır. Bazen bu zorlukla baş edemeyeceğini düşünüp küsmüyor, küsemiyor insan. Çünkü küskünün tırpanı keskin olur. Biçerken ayaklarını açıp birini yanlış yerde tutunca kendi bile olsa en yakındakini keser.
Kaynak: http://www.tr724.com/kusmenin-de-bir-adabi-var/
Bu Yayına Yorum Yapın