Ekrana çıkmayan Amerika | #BaşakYüce

Neyse ki Netflix Bourdain'in programını yayımlamaya devam edecek ve milenyum nesli başka kültürleri de izleyebilecek.
Amerikan ekranının dünyada ABD algısını nasıl şekillendirdiği ve kültürünü nasıl empoze ettiği üzerine düşünürken CNN’in en tanıdık yüzlerinden, lezzet ustası ve yazar Anthony Bourdain’in intihar haberi geldi. Bourdain, Amerika’nın çok da izlemeye eğilimli olmadığı ülke dışındaki dünyayı ‘prime time’da en çok izlenen ekrana taşıyabiliyor, programının adında da olduğu gibi “parts unknown” yani bilinmeyen kısımları —üstelik bazen Amerika eleştirisiyle— anlatabiliyordu.
Hikaye anlatıcılığına atıfla ardından “modern Hemingway’di” diyenler bile var. Bourdain’in en çok saygı gören özelliği ise diğer kültürleri tanıtırken egzotik olanı aramaması, oryantalist önyargılardan kaçınması, nüansların farkında ve onlara saygılı olmasıydı. Bu Amerikan ekranında ne yazık ki nadir bulunan bir tavır. O nedenle bu ekranının son dönemde okuduğum bir kitaba referansla hatırlatacağım boyutunda Bourdain bir adacık olarak tanımlanabilir öncelikle.
Amerikan ekranı dünyada milyonlarca kişinin İngilizceyi belki de ilk duyduğu ve kafalarında Amerikan rüyasının ya da ideallerinin ilk olarak şekillendiği araç. Üstelik artık ona ulaşmak eskisinden çok daha kolay, kanallara erişimin en az olduğu ülkelerde bile internetten ulaşılabiliyor. Amerikan ekranından kastım Amerikan televizyonu ve sineması. Hollywood’un kurguladığı Amerika imajının ne kadar tartışmalı olduğu kültürel çalışmalar alanında uzun uzadıya zaten tartışıldı. Buna bugün Netflix, Hulu ve Amazon gibi dağıtıcıların yaygınlığını da ekleyelim.
Öte yandan bu imajı korumak eskisi kadar kolay değil gibi görünüyor. Özellikle göçmenler için son derece kırılgan bir imaj bu. Araştırmalara göre ABD’ye gelen göçmenler ya da öğrenciler ülkenin gerçekleriyle karşılaştıklarında ekranın oluşturduğu imaj yerle bir oluyor. ABD’de çok büyük bir uluslararası öğrenci nüfusu var, hatta bazı büyük üniversitelerde uluslararası öğrenci sayısı Amerikalı öğrencileri geçmiş durumda. Öncelikle ülkenin ekrana yansımayan gerçekleriyle birebir karşılaşan uluslararası öğrenciler ekrana çıkmayan bir Amerika olduğunu, kültürel ve ekonomik çeşitliliği ve mutlu sonların çoğunlukla bir efsane olduğunu fark ediyorlar. Bu imaj en çok onlar için yerle bir oluyor çünkü internet üzerinden ülkelerinde bu ekrana en çok maruz kalanlar milenyum nesli.
Fordham Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü olan Clare E. Rodriguez yakın zamanda America, As Seen on TV (Televizyonda Görülen Amerika) adlı, dünya çapında ekranın göçmenlerin beklentilerini nasıl şekillendirdiğini anlattığı bir kitap yayımladı. Rodriguez, Amerikan ekranın baskınlığını önlemek için kota koyan ülkeler olduğunu, örneğin Kanada’nın yüzde 60 içeriğin Kanada mahreçli olmasını, AB’nin ise yüzde 50 içeriğin AB ülkelerinden üretilmesini şart koştuğunu yazıyor. Öte yandan bu kotalara rağmen araştırmalar en büyük içerik ihracının yine Amerikan televizyonlarından olduğunu gösteriyor. Küresel kültürün gidişatı hakkında bir fikir vermesi açısından şunu da ekleyeyim: Cohen ve Wike’ın araştırmalarına göre Amerikan dış politikasını desteklemeseler bile ABD’nin popüler kültürünü pek çok ülke seviyor. Ancak sevmeleri yine de endişelenmelerini engellemiyor. Araştırma yapılan yirmi ülkede çoğunluk Amerikan film ve televizyonlarının kültürlerini etkilemesinden endişe duyduklarını söylemiş, Çin bu ülkelerin başında geliyor. Endişenin temel kaynağı özellikle gençlerin Amerikan ekranın başlıca tüketicisi olmaları. Ancak Amerikan ekranının öncelikli kaygısı uluslararası ilişkiler terimiyle söylersek bu yumuşak gücü kullanmak kadar ya da belki ondan da çok para kazanmak aslında.
Amerika imajına ilişkin öncelikli ve bugün de geçerli sorulardan biri şu: başarılı modern insan modelini beyaz Amerikalı olarak mı sunuyor Amerikan ekranı ve dünyaya bu şekilde mi pazarlıyor? Aslında bu tartışma yeni değil, seksenli yıllarda Dallas dizisiyle belki de doruğa çıkan “kültürel emperyalizm” eleştirilerinin devamı olarak da okunabilir bugünkü vaka ve Rodriguez’in gözlemleri.
Türkiye ile ilgili de ilginç bir not var Rodriguez’in kitabında: Türkiye, yüzde 44’le, internetten televizyon ekranına aktararak içerik izleyen ülkelerin başında geliyormuş.
Rodriguez’in daha çok nicel araştırma metotlarına dayanan kitabı New York University Press’ten geçtiğimiz ay çıktı. Anthony Bourdain ise Amerikan ekranını övmek için nadir nedenlerden biriydi. Neyse ki Amerikan ekranın en yaygın dağıtıcılarından Netflix izleyici talebi nedeniyle Bourdain’in programını yayımlamaya devam edeceğini açıkladı ve milenyum nesli başka kültürleri de izleyebilecek.
Kaynak: https://kronos1.news/tr/ekrana-cikmayan-amerika/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.