Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Nasıl Namaz Kılardı?

Hazreti Aişe, “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz vakti geldi mi, Allah’ın kudret ve azametiyle meşgul olmaktan, sanki o bizi tanımaz, biz de onu tanımazdık.” buyuruyordu.

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) her konuda bizim en büyük rehberimiz ve modelimizdir. İman, ibadet, ahlâk ve tebliğde örneğimiz O’dur. O’nu her yönüyle öğrenmek ve anlatmak gerekirken, savaşları ve ahlâkı üzerinde çok durulmuş, fakat başta namaz olmak üzere ibadetleri yeterince anlatılmamıştır.

Meselâ, Peygamber Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) , kuşu ölen bir çocuğa taziyeye gitmesini herkes bilir. Ancak namaz kılış şeklini çoğu mümin bilmez. Oysa taziye sünnettir ve bu olay belki de bir kere yaşanmıştır; namaz ise farzdır ve binlerce kere kılınmıştır. Bu yüzden onun nasıl namaz kıldığını öğrenmek, bizi namazlarımızı güzelleştirmeye sevk edecektir.

Namazla ilgili binden fazla hadis-i şerif vardır. Bu da namazın önemini göstermektedir. O’nu namazda iken gören, O’nunla birlikte namaz kılan sahabe efendilerimizin anlattıklarından sunacağımız birkaç örnek bile Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) muhteşem namazı hakkında bize bir kanaat verecektir.

Namaz vakti girince Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) öyle bir hâle girerdi ki, Hz. Aişe (r.anha) Validemiz bunu şöyle ifade etmiştir:

Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşurduk. O bize bir şeyler anlatır, biz de O’na bir şeyler anlatırdık. Namaz vakti geldi mi, Allah’ın kudret ve azametiyle meşgul olmaktan, sanki o bizi tanımaz, biz de onu tanımazdık. İbadetimiz bizi kendi dünyamızdan alır götürür, uhrevî bir atmosfer içine girerdik.

Bir sahabe de, Resûlullah’ın namaz kılışını şöyle anlatır:

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza başladığı zaman, çevresinde bulunanlar onun göğsünden, kaynayan buhar kazanının fokurtularına benzeyen bir fokurtu işitirlerdi.

AYETLERİ HİSSEDEREK TANE TANE OKURDU

O öyle bir namaz kılardı ki, görenler şaşırırdı. Sure ve duaları acele etmeden, yavaş yavaş, anlayarak, yaşayarak ve hissederek okurdu. Ümmü Seleme Validemizin rivayetine göre, “Hz. Peygamber kıraatini ayet ayet durarak yapardı: ‘Elhamdulillahi-Rabbilâlemîn’ der ve dururdu. Sonra ‘Errahmânirrahîm’ der ve dururdu.” (Hâkim, 2/252)

Bazen namazda iken ayakta, rükûda ve secdede o kadar uzun dururdu ki, sanki vefat etti sanırlar, heyecanlanırlardı.

ABDEST ALIP GELİNCEYE KADAR FARZIN İLK REKATI BİTMEZDİ

Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem), namazın kıyam bölümünde okuduğu sureler genelde uzun olurdu. Hatta bir sahabe şöyle demişti:

“Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında öğlenin farzı için kamet getirilirken birisi Cennet’ül Bâki’ye kadar gider, abdestini tazeler, gelir ve farzın ilk rekâtına yetişirdi.”

Aişe Validemizin (r.anha) anlattığına göre, bazen akşam namazının farzında 26 sayfa olan A’raf Suresini okur, bazen de ikiye bölerdi. Bundan anlıyoruz ki, akşam namazının vakti dar olduğundan namaza başlamak için elbette acele etmek gerekir, ancak namaz içinde acele etmeye, hızlı kılmaya ve çok kısa okumaya gerek yoktur.

BİR REKATTA ÜÇ SURE OKUMUŞTU

Efendimiz’le (sallallahü aleyhi ve sellem) birlikte bir teheccüd namazı kılan Hz. Huzeyfe (r.a.) yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Bir gece Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte namaz kıldım. Bakara Suresi’ni okumaya başladı. Ben yüz ayeti bitirince rükûya varacaktır dedim, ama o devam etti. Ben Bakara Suresi’ni iki rekâtta bitirecektir dedim, devam etti. Ben sureyi bitirince rükû edecek derken, Nisa Suresi’ne başladı, onu okudu. Sonra Al-i İmran Suresi’ne başladı, onu okudu. Sonra rükûya gitti. Rükûda ayaktaki kadar kaldı. Secdede ise rükûdaki kadar durdu.”

Rükû ve secdede uzun uzun dualar eder, her gece ayağı şişinceye kadar namaz kılardı. Çünkü bütün duygularıyla namaz kılmaktan zevk ve lezzet alır, büyük bir huzur duyardı.

Namazda hissettiklerini ifade etmek için ashabına şöyle derdi:

“Sizin yemek yemekten, su içmekten, muamele-i zevciyeden aldığınız lezzeti, ben namazdan alırım.”

Bizler de hiç değilse namazlarımızı biraz daha yavaş kılmalı, çok bilinen on sure ve Kevser-İhlâs dışında da sureler okuyarak namazımızın niteliğini artırmaya özen göstermeliyiz ki namazlarımız monotonluktan kurtulup daha canlı ve diri hale gelsin.

‘ÜMİT, KORKU VE YALVARMA NAMAZI’

Cenab-ı Hak, Müzzemmil sûresiyle Peygamber Efendimiz’e (sallallahü aleyhi ve sellem) ve bütün müminlere gece ibadetini bir yıl boyunca farz kılmıştı. Çünkü gece, sükûneti ve bir meşguliyetin olmayışı sebebiyle ruhî eğitim ve yükseliş için daha uygundu. Müminler müşriklerin tepkilerine ve işkencelerine, ancak gece ibadetindeki namaz ve dualarla karşı koyabiliyorlardı. Yine Bedir Savaşı’nın gecesinde sabaha kadar namaz kılıp dua eden Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu benzersiz namazın mahiyetini soran nöbetçi Habbab bin Eret’e (r.a) şu cevabı vermişti:

Bu namaz ‘ümit, korku ve yalvarma namazı’dır.

Demek ki, başta İslâm davetçileri olmak üzere, zor imtihanlardan geçenler, olağanüstü sıkıntısı olanlar her şeyden önce geceleri teheccüd kılarak Allah’ın sonsuz hazinesinden istemeli, yardım ve desteğini talep etmelidir.

BEDİR SAVAŞI’NDA CEMAATLE NAMAZ

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ve güzide sahabeleri Bedir Savaşı’nın en çetin anında bile cemaatle namaz kılmışlardı. Müşrik ordusu Müslümanların üç katından daha fazlaydı. Tam bir ölüm kalım mücadelesi veriliyordu. Ama Allah Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabı canlarını kurtarmaktan ziyade, Allah’ın huzurunda yan yana, omuz omuza namaz kılmayı seçmişlerdi.

Yarısı namaz kılarken diğerleri savaşmış, namaz kılanlar savaşırken diğerleri namazlarını cemaatle eda etmişlerdi. Bu şekilde namaz kılmalarını bizzat Rabbimiz Kur’ân’da şöyle emretmişti:

“Savaşta müminler arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle birlikte namaza dursunlar ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Onlar secde ettikten sonra geri çekilip düşmana karşı dursunlar ve yerlerine henüz namaza durmamış olan diğer topluluk gelsin. Onlar da tedbirli şekilde ve silâhlarını yanlarına alarak seninle beraber namaz kılsınlar.” (Nisa Sûresi, 102)

Buna rağmen Müslümanlar mağlûp olmamışlar, kesin bir zafer kazanmışlardı. Namaz, imkân varsa savaşta bile kılındığına göre basit bahaneler kazaya bırakmanın gerekçesi asla olmamalı.

Peygamber Efendimiz’i (sallallahü aleyhi ve sellem) anmak ve anlamak yetmez, onun hayatını yaşamak ve başkalarına yaşatmak için çırpınmak bizim en önemli vazifemiz olmalıdır.

The post Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Nasıl Namaz Kılardı? appeared first on Yeni Ailem.



Yeni Ailem https://www.yeniailem.com/2018/04/20/peygamberimiz-sallallahu-aleyhi-vesellem-nasil-namaz-kilardi/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.