Kim Toplayacak Dağılan Parçalarını Tespihin?
Çocukluğumun bir bölümünü geçirdiğim köyde iki aile arasında kan davası vardı. Bir kurban bayramının arefesinde silahlar patlamış ve iki kişi ölmüştü. Bir çocuğun bir bayram sabahında, köyün her tarafında jandarmalarla karşılaşması ne garip bir tecrübeymiş bunu çok iyi hatırlıyorum. Bayram bütün anlamını yitirmiş, köyün üzerine ağır bir sessizlik çökmüştü. Evimiz, köyün girişinde sayılırdı ve askerlerin nöbet yerlerinden birisi de orasıydı. Bayram günü, ellerinde dolu silahlarla nöbet tutan askerlere üzülüyordum. Babamın yufka ekmekle yaptığı kebap dürümleri, büyük bir hassasiyetle onlara götürüyordum. Bu benim üzüntümü biraz da olsa dindiriyordu. Asker abilerden birisi emniyete aldığı silahına dokunmama izin vermişti. Ne kadar ağır gelmişti silah…
Ortada bir kan davası vardı. Sebebine dair kimsenin emin olmadığı çeşitli rivayetler dolaşıyordu. Çocuk aklımla hiçbir şey anlayamamıştım. Büyüdüm hala anlayamıyorum. Neden bir kin bu kadar büyür de kan dökecek kadar bürür gözlerini insanların?
O günden beri ne zaman bir yerde kan davalı ailelerin barıştığına dair haber görsem büyük bir merakla takip ederim. Öyle kolay bir şey değil, birbirlerinin kanını dökmüş, canını yakmış insanların aynı sofrada oturup, helalleşip, kavgaya bir son vermek için kucaklaşmaları. O barışma sofralarında hep iki keskin bıçağı sakinleştirip, buluşturan akl-ı selim insanlar olurdu. Köyün imamı, öğretmeni, o civardan bir kanaat önderi veya yakındaki karakolun komutanı… O insanlara büyük bir minnetle bakardım. Başardıkları şey öyle zor ve öyle kıymetliydi ki! Bir canın daha yanmasına, bir bayramın, bir düğünün daha yas yerine dönmesine engel olmaları alkışlanacak bir hareketti.
Şimdilerde kafamı meşgul eden soru, barış sofralarını kurabilecek insan kalıp kalmadığı. Toplumun ekserisinin saygı duyup, sözünü dinleyeceği insanlar kaldı mı hakikaten? Bir daha Kemal Sunal gibi güzel gülen bir adam herkesi güldürebilecek mi? Bir daha hep beraber “Cahildim dünyanın rengine kandım…” diyen Neşet Ertaş gibi bir ses dinleyebilecek miyiz? Mihriban gibi bir şiir bir daha yazılabilecek mi? Bayram sabahları çocuklarımızla mırıldandığımız “Bugün bayram… Erken kalkın çocuklar.” gibi bir şarkı yapılabilecek mi? Bir daha Barış Abi gelecek mi? Dün herkesi sevindirmiş, milyonları mutlu etmiş insanlar bugün dünyanın en ağır hakaretlerine maruz kalıyor. Ahmet Kaya kırgın gitti, Cem Karaca’nın ömrünü sürgün böldü…
Dedem vefat edince taziye için evde toplanan kalabalığa bakıp kendi kendime “Bir daha böyle bir araya gelemeyeceğiz.” demiştim. Sonra bunu sesli de söyledim. Dedem gittikten sonra bir daha hiç o kadar kalabalık ve mutlu olmadı bayramlarımız, sofralarımız. Sanki tesbihin imamesi kırıldı, gitti.
Kan davalı iki aileyi aynı sofrada buluşturabilecek kıymette insan kalmadı diye çok korkuyorum. Kim toplayacak dağılan parçalarını tesbihlerin? Taneler belki bir gün çok pişman olacaklar ama onları bir araya getirecek ince, zarif, kıymetli bir ip, bir imame bulamayacaklar…
The post Kim Toplayacak Dağılan Parçalarını Tespihin? appeared first on Yeni Ailem.
Yeni Ailem https://www.yeniailem.com/2018/04/20/kim-toplayacak-dagilan-parcalarini-tespihin/
Bu Yayına Yorum Yapın