ABD ile Çin savaşında av kim, avcı kim? | Harun Odabaşı

Dünyanın en fazla ithalat yapan ülkesi ABD ile dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesi Çin arasında uç veren ticaret savaşının tatlıya bağlanacağı düşüncesi ile şimdilik tepkiler sınırlı veriliyor. Zira iki ülke birbirine çok bağımlı hale gelmiş durumda.


1,5 milyara dayanan nüfusu ile ‘dünyanın yeni süper gücü’ olma antrenmanını devam ettiren Çin Halk Cumhuriyeti üç koldan ilerleyişini emin adımlarla sürdürüyor.
Birincisi Çin malları ve Çin Sermayesi Ortadoğu’dan Amerika’ya tüm dünyada ağırlığını artırıyor. Bugün teknoloji, ilaç ve sanayi gibi alanlarda faaliyet gösteren Çinli şirketler ABD ve Avrupalı şirketlerle çatır çatır rekabet ediyor.
İkincisi Çin nüfusu Afrika dahil dünyanın her yerine yayılıyor. Bu bir devlet politikası. Çin konuya o kadar önem veriyorki bazı uluslararası ihalelerde fiyat indirme karşılığında belli bir Çinli nüfusun o ülkeye yerleşmesi talebi bile oluyor. Sadece Almanya’daki 3 milyon Türk’ün Türkiye için önemi üzerinden kıyas ettiğimizde önümüzdeki 15-20 yıl içinde 100 milyonu geçen Çin diasporasının ne anlama geleceği az çok tahmin edilebilir!
Üçüncüsü ise Çin, siyasi nüfuz bölgelerini mütemadiyen geliştiriyor. Ekonomisinin düzenli büyümesini garantiye almak için bu sıçramayı bir zorunluluk olarak görüyor. Enerji fakiri Çin gelecekte yaşayacağı riskleri azaltmak için özellikle petrol zengini Ortadoğu’da olmak zorunda. Birinci Dünya Savaşı öncesinde kurulan ‘petrolü kontrol eden dünyayı kontrol eder’ denklemi hala geçer akçe. Ekonomisi büyüdükçe enerji ihtiyacı büyüyen Çin bu realitenin farkında. Sadece Rusya ve İran ile kurduğu ittifak ile değil diğer Arap ülkelerinde varlığını belirgin hale getiriyor. Çin ayrıca son yasa değişikliği ile devlet başkanlarının iki yıl seçilme sınırlandırmasını kaldırarak demokrasiden ziyade bir imparatorluk özlemi içerisinde olduğunu belirginleştirmiş oldu.
Biliyorsunuz geçen hafta Suriye krizinin sona erdirilmesi için yürütülen Astana barış sürecinin üç garantör ülkesinin liderleri olan Erdoğan, Putin ve Ruhani Ankara’da bir araya geldi. Görüşmenin hemen ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Çinli mevkidaşına görüşmemin içeriği hakkında bilgi verdi. Çin üçlü zirve fotoğrafında yoktu ama Suriye dahil Ortadoğu’da olup biten her olayda var.
Zannediyorum Çin hem lobi gücü hem de siyasi ve ekonomik güç olarak kendini tam tahkim etmeden fotoğraf karelerinde olmaktan uzak duracak!
ABD ile Çin arasında son birkaç aydır baş gösteren gümrük atışmalarını bu genel trend üzerinden okumak gerektiği kanaatindeyim.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Çelik ve Alüminyum ithalatına getirdiği sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10’luk verginin esas hedefinde Çin olduğu diğer ülkelere getirdiği muafiyetle belli oldu. Çin’de karşılık vererek uğrayacağı 3 milyar dolarlık zarar kadar bazı ABD ürünlerine gümrük tarifesi uygulayacağını duyurdu. Bunun üzerine ABD tarafı Çin ile yaptığı ticaretteki 375 milyar dolarlık açığı bahane ederek 50 milyar dolarlık ithalat dilimine vergi getirilmesini gündemine aldı. Burada duracağı zannedilirken Çin aynı oranda ABD ürünlerine vergi getireceğini açıkladı. Adeta pokerde eline güvenen oyuncular gibi sürekli rakam artırma sürecinde son hamle geçtiğimiz hafta başında Amerika’dan geldi. Trump, Çin’den yapılacak ithalata 100 milyar dolar daha vergi uygulanmasının değerlendirilmesi talimatını verdi.
Trump daha sürecin başında twitter hesabından ticaret savaşlarının başlayabileceği endişelerine katılmadığını ancak böyle bir savaşta AB ve Çin’e karşı ellerinin güçlü olduğunu,zararlı çıkan tarafın ABD olmayacağını savunmuştu. Biraz egoist bir açıklama olsa da gerçekliği vardı. ABD pazarı bugün Çin’in ekonomik büyümesinin en büyük dinamiği. Bu pazar daralırsa yerine başka bir şey koyması da mümkün gözükmüyor. İşte bu gerçekten hareketle Çin’in ABD’ye misilleme yapmayacağı, uğrayacağı zararı sindirerek yoluna devam edeceği düşünülüyordu. Böyle olmadı. Ancak ABD’nin son çıkışına Çin’in aynı türden karşılık vermesi mümkün değil. Çünkü zaten ABD’nin Çin’e yaptığı toplam ihracat 130 milyar dolar. Eğer karşılık verecekse bunu ya elindeki ABD tahvillerini satarak yapacak ya da siyasi veaskeri bazı kozlarını ön plana çıkaracak. Piyasalar dünyanın en fazla ithalat yapan ülkesi ile dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesi arasındaki bu kavganın tatlıya bağlanacağı düşüncesi ile şimdilik tepkilerini sınırlı verdi. Ticari kavganın bu aşamada resmen başlamadığını kağıt üzerinde yapıldığınıkabul edenlerdenim. Zira iki ülke birbirine çok bağımlı hale gelmiş durumda. Çok büyük bir sebep olmaz ise bu kazan-kazan çarkına çomak sokmazlar. Eğer Çin elindeki finansal koz olan ABD tahvillerini satacağını açıklarsa misilleme yarışında durmayacağı düşünülebilir. İşte o zaman piyasalarkarışır. Krizin derinleşmesinin Türkiye üzerinde de yıkıcı etkileri kaçınılmaz.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.