AYDIN DOĞAN’IN MEDYAYA HAZİN VEDASI | Semih Ardıç
28 ŞUBAT, POAŞ VE SPK DAVALARI BOYNUNUN ÜZERİNDE DEMOKLES’İN KILICI GİBİ SALLANIYORDU
31 Ağustos 2017 tarihli ‘Aydın Doğan’ın diyet borcu hiç bitmeyecek’ başlıklı (http://www.tr724.com/aydin-doganin-diyet-borcu-hic-bitmeyecek/) makaleye şu satırlarla nokta koymuştum: “Doğan’dan bir Akın İpek bir Hacı Boydak çıkmayacağına göre bundan gayrı cesur yürekli bir çıkış beklemek hayal olur. Mafyanın tabiri ile bir orta yol bulup anlaşılırlar. Saray’ın yolladığı ‘acilen yapılacak işler’ tamimi harfiyen yerine getirilir. Birbirlerinin gıyabında sövüp sayarlar, yüz yüze geldiklerinde sahte gülücük dağıtırlar. Bu sefer orta yolun ne olacağını üç vakte kalmaz ibretle seyrederiz… Aydın Doğan o mesajı aldı ve kendisi, ailesi ve medyası hakkında gereğini yapacaktır, kimsenin tereddüdü olmasın.”
O tarihten bugüne neredeyse 7 ay geçti. Saray ile İstanbul Altunizade’de E-5’in hemen yanıbaşında mukim Doğan Holding arasında müzakereler hiç bitmedi. Meşhur Şehrizar Konakları ile sırt sırta veren Doğan Holding binasında tek gündem ‘medyadan çekilme’ stratejisi idi.
AYDIN DOĞAN’IN BİRKAÇ TEŞEBBÜSÜ YARIM KALDI
Aydın Doğan’ın medyadan çekilmeye karar verdiği sır değil. Birkaç sene evvel Murat Ülker ile Hürriyet için el sıkışmıştı, esrarengiz bir el son anda o anlaşmayı yırtıp atmıştı.
80 yaşını aşan Aydın Doğan ömrünün son demlerini eşi, kızları, damatları ve torunları ile geçirmek istediğini, Cem Küçük gibi kendisini mütemadiyen hedef gösteren iktidar kalemşorlarından tiksindiğini, Hürriyet’in cam çerçevesinin indirilmesine kadar varan saldırılara mukabil elinden hiç birşey gelmediğini ve yaşamak için Saray’a teslim olduğunu yakın çevresine anlatıyordu.
KİMİN ALACAĞINI TESPİT ETMEK KOLAY OLMADI
Aydın Doğan kıyılarına doğru gelen büyük dalgayı görüyor ve biran evvel Bab-ı Âli defterini kapatmak istiyordu. O kararını vermişti vermesine de madalyonun diğer tarafı da vardı.
İki kesim medyadaki bu yapı taşının nasıl yerinden oynatılacağına dair kapalı kapılar ardında gece yarılarına kadar süren müzakerelerde bulunuyordu. İki kesimden ilki Saray ve çevresi, diğeri Koç ailesinin etrafında toplanan TÜSİAD’ın ak saçlıları idi.
Saray’ın talebi gayet berraktı. İşadamı Doğan elinde gazete, dergi, televizyon, radyo, internet sitesi, dağıtım şirketi ve D Smart başta olmak üzere yayıncılık namına ne varsa hepsini Saray’ın münasip gördüğü bir ya da birkaç işadamına piyasa rayicinin altında bir fiyata devredecekti.
ALEYHİNE AÇILAN DAVALAR KAPATILACAK
Buna mukabil 28 Şubat, POAŞ özelleştirmesi, Sermaye Piyasası Kurulu’nun kâğıt davası gibi cezai müeyyideleri de ihtiva eden dosyalardan kurtulacaktı. Doğan ve ailesi adına açılmış bütün davalar bir şekilde kapatılacaktı.
Satanın rızası aranmayan bu denklemde Aydın Doğan tamamen teslim-i silah etti.
Aydın Doğan kadar hâdiseleri endişeyle takip eden TÜSİAD camiası ise eksiği gediği de olsa ana akım medyada son kalenin de düşmesini istemiyordu. Beyaz Türklerin bu hissiyatı alenen ifade edemeyecek kadar korkak hareket etmesi medyayı tek tip hale getirmek isteyen Saray’ın işini kolaylaştırdı.
Hayat tarzlarına, laikliğe müdahale olabileceğini, böyle bir durumda ellerinde kendilerine yakın bir medya grubunun kalması lazım geldiğini dile getirdikleri halde bu hususta tahkimat yapacak cesareti gösteremediler. Zira Ankara her bir patronun boynuna bir ilmek geçirmişti. Kimi TÜSİAD üyesi vergi borcundan, kimi ihalelerden, kimi de özel hayatındaki zaaflarından kıskıvrak yakalanmıştı.
AYDIN DOĞAN HAPSE ATILMAKTAN KORKUYORDU
Aydın Doğan onların mangalda kül bırakmayan tavsiyelerine kulak asmadı, zira başına gelecekleri biliyordu. Her an kendisini hapishanenin soğuk duvarları arasında bulabilirdi. Geri dönüşü yoktu artık. Senelerdir yanında çalışan ve çok itimat ettiği bir isme satış işlemlerini gizlilik içinde yürütmesi için talimat verdi.
Geçen seneden beri devam eden pazarlıkların esasını ‘emanetçi’ grubun kim olacağı? suâli teşkil ediyordu. Kanal D televizyonundan Hürriyet gazetesine, dijital yayıncılık platformu D Smart’tan gazete-dergi dağıtım şirketi Yaysat’a, DHA’dan matbaalara kadar daha nice tesise sahip bu devasa grubun kime ya da kimlere devredileceğine karar verilemediği için bu tarihe kadar beklendi.
FERİT ŞAHENK ‘İSTEMEM’ DEDİ
Erdoğan Demirören 2011 yılında yine Doğan’dan satın aldığı Milliyet ve Vatan gazetelerini Saray’ın sesi haline getirirken rüştünü ispat etmişti. Sadece biraz imajı iyi değildi. Lakabı tüpçü idi. Oğlu Yıldırım Demirören’in yıktıklarını yapmaktan kendine gelemediği söyleniyordu.
Onun için Demirören’den evvel Doğan Medya Grubu’nun Ferit Şahenk’in alması için birkaç teşebbüste bulunulsa da Şahenk elindeki televizyonları bile satmak istediğini söyleyince ‘elde var bir’ formülüne rücu edildi. Alıcı olarak Erdoğan Demirören isminde karar kılındı.
KATAR’DAN ORTAK İDDİASI TEKZİP EDİLMEDİ
Satış fiyatı olarak Demirören 1 milyar 100 milyon dolar ödeyecekti. Grubun borçları düşülecek ve Aydın Doğan’ın eline 890 milyon dolar geçecekti. Demirören’in Katar’dan bir fonla beraber hareket ettiği bilgisi önümüzdeki günlerde müşahhas hale gelebilir.
Doğan Grubu’nun medya şirketlerinin senelik toplam satış hasılatı 2.3 milyar TL. Holdingin toplam cirosu 2017 sonu itibarıyla 10 milyar 400 milyon TL olmuştu. Grup gelirlerinde yüzde 62 ile en fazla pay enerji yatırımlarına ait.
Holdingin 2.3 milyar TL’lik medya cirosundan elde ettiği faiz vergi ve amortisman öncesi kâr tutarı 128 milyon TL. Brüt kârın 83 milyon TL’si yazılı basından, kalan 45 milyon TL ise görsel basın iştiraklerinden elde edildi.
BEKO BAYİLİĞİ İLE TİCARETE ATILDI
1960’Iarın başında İstanbul Sirkeci’de Beko bayiliği ile ticaret atılan Aydın Doğan, otomotiv sektöründe Koç’un bayilikleri ile büyümüştü.
1979 yılında Milliyet Gazetesi’ni alarak Bab-ı Âli’ye adım atan Doğan için o devirde gazetecilik tali bir iş kolu iken 1990’lı senelerde bir anda ana faaliyet alanı haline geldi. 1994’te Hürriyet’i aldı, aynı sene Kanal D’yi şirketlerine dahil etti.
2000 senesine gelmeden Posta, Fanatik, Radikal, Gözcü, Finansal Forum (Referans), CNN Türk, radyo kanalları ve çok sayıda dergi Doğan Medya çatısı altında toplandı.
2003’te Dream TV’nin ardından Cem Uzan’ın İmarbank borçlarına mukabil el konulan Star televizyonunu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan (TMSF) 2005’te aldı. Medyada yurtdışına da açılan Doğan, D-Smart ile de dijital platform yayıncılığına girdi.
2011’DE MİLLİYET VE VATAN GAZETELERİNE DEMİRÖREN’E SATTI
2011 senesinden itibaren medyada küçülme kararı alan Aydın Doğan aynı sene içinde Vatan ve Milliyet’i Erdoğan Demirören’e sattı. Star TV’yi de Ferit Şahenk’e (Doğuş Grubu) devretti. 2016’da ise Radikal’i kapattı.
Türkiye’de tek sesli, tek renkli ve tek tip medya projesinde büyük balık da böylece yakalanmış oldu. Bugüne kadar Aydın Doğan’ın gölgesine sığınan Beyaz Türkler, Erdoğan için ‘Muhtar bile olamaz’ manşetini atan Ertuğrul Özkökler için ibret verici bir safhaya geçildi.
ERDOĞAN’IN AFRİKA GEZİSİNDE VERDİĞİ MESAJ
Erdoğan’ın son Afrika gezisinde sarfettiği, “28 Şubat’ın sivil ayağına dokunulmadı. Köşesinden ahkam kesenler, ‘muhtar bile olamaz’ diyenlere dokunulmadı. Beşli çete mi? diyorlardı. Darbenin iş dünyası, sendikalar, medya ve sivil toplum kuruluşları ayağına da inilmesi lazım.” sözlerinden Aydın Doğan payına düşeni aldı.
Tarihler 21 Mart 2018 Çarşamba gününü gösterirken Aydın Doğan, Saray’dan gelen en son mesajı almakla iktifa etmeyip kendisi, ailesi ve medya grubu hakkında gerekeni yaptı.
Kendisine verilen sözlere ne kadar riayet edileceğine dair tereddütleri olsa da tercih hakkı yoktu.
Her ihtimale karşı B planı olarak Avrupa’da bir adreste ikamet etmek için hazırlık yaptı.
Aydın Bey 40 yıllık matbuat defterini, “Kendi isteğimle yayıncılık mesleğine nokta koymaya karar verdim.” sözleri ile kapattı. Ne o ne de başkası inandı bu veda cümlesine…
HEPİMİZ HÜR OLMADIKÇA HİÇ BİRİMİZ HÜR KALAMAYACAK
‘Hepimiz hür olmadıkça hiç birimizin hür kalamayacağı’ hakikatini ne vakit idrak edeceğiz.
Doğan Medya’nın ibretlik tasfiyesi de gösterdi ki ‘tek adam rejimi’nde ilk ele geçirilecek kale medyadır.
2014’te Zaman ve Samanyolu ile başlayan iktidar kuşatmasında medya ittifak halinde baskılara karşı tek yürek olmayı başarabilseydi muhtemelen bugün Aydın Doğan’ın sektörde yeni büyüme planlarını konuşuyorduk.
İktidarlar için ilk ele geçirilecek olan medya kalesi, fertlerin temel hak ve hürriyetleri için son kaledir.
O son kale de düşmüşse karartma altında yaşamaya razı olmuşsunuz demektir. Doğan ya da bir başkası medyada böylesine hazin bir vedaya mecbur bırakılmamalıydı.
Yeni Türkiye, yeni Saray, yeni adliye, yeni medya ve sırada yeni sermaye var…
Aydın Doğan sattı ve kurtuldu. Bundan sonrasını ötekiler düşünsün.
Bu Yayına Yorum Yapın