Walkman 40 yaşında! | Rüya Karlıova
Sony’nin ilk olarak 1 Temmuz 1979’da müzikseverlerin beğenisine sunduğu Walkman 40. yaşını geride bıraktı.
Rebecca Tuhus Dubrow, “Personal Stereo” adlı küçük kitabında şöyle diyor: “Düşlere dalmanın makinesiydi walkman.” Walkman iki yakın dostun kurduğu bir marka, ama 1979’da piyasaya ilk kez bu adla sürüldüğü için nesnenin adına dönüştü. Walkman’i piyasaya süren Sony firmasının sahipleri ayrılmaz iki dost: Morita ve Ibuka’ydı. Onlar yaşlandıktan sonra piyasadaki eski gücünü kaybetti firma. Sonra walkman üreten başka markalar da çıktı, yine de âlet bu adla anılmaya devam etti.
İki dost aynı ofiste çalışıyor, ürünlerini birlikte deniyorlardı, hatta kendilerine ait özel bir dilleri bile vardı. Onları tanıyanlar, “Bir kenarda öylece durur birbirleriyle sohbet ederler, kimse neden bahsettiklerini anlamazdı,” diyorlar. (Belki onların hali walkman neslinin halini özetliyor.) Ama 90’lı yılların başında ikisi de felç geçirip konuşma yeteneklerini yitirdiler. Yine de ayrılmadılar birbirlerinden, sessizce oturup elele tutuşurlar, bu haldeyken gözlerinden yaşlar inermiş. İki yıl arayla (1997, 1999) hayatlarını kaybetti Morita ve Ibuka. Zaten o yıllarda kaset yerini CD’ye ve walkman de diskçalarlara bırakmaya başlamıştı.
Walkman deneyimini yaşayanlar, onunla büyüyenler içinse bu minik kasetçalar kutu kişiliğimizi şekillendiren bir araçtı. Çok uzaklardaki bir şarkıcının sesini içinde bulunduğumuz kalabalıklara tercih etmemizi sağlayan, sayesinde nihayet ayrıksılığımızın meşrulaştığı ilk âletti. Kalabalıkları duymamamızı, orada olmayışımızı meşrulaştırdı. Kişisel ve yalnız bir deneyimi bize ilk kez vaat etti walkman. Vücudumuzun ilk uzantısıydı, George Simmel’in metropoliste koruyucu bir organa ihtiyaç duyduğunu söylediği şehir insanı için işte o koruyucu organdı. Evet, hiç pratik değildi. Kocaman pillerini birkaç kaset dinledikten sonra değiştirmemiz gerekirdi ve sevdiğimiz şarkıcının baritonlaşan sesi şüphesiz kötüye, biten pillere delaletti.
Sadece yalnızlığımızın taçlanışı değildi walkman, dünyaya bakışımız da onunla değişti. Artık dünyanın geçit törenine bir müzik de eşlik ediyordu, üstelik yönetmen bizdik. Dünya, şehrin sokakları, yollar bir filme dönüşüyor, gerçekliğimiz de onunla birlikte değişiyordu.
Walkman’le birlikte görüntü sesten ayrıldı. Bu nedenle aslında walkman’de sevdiğimiz bir ses çoktan aura’sını kaybetmiş oluyordu ama şimdi hatıra olarak anılırken tamamen yok olan bir aura’nın endişesi de eşlik ediyordu hüznümüze.
Bugün analoga özlemimiz sadece walkmanle sınırlı değil aslında. Hayatımızın her yerini dijitalin işgal ettiği çağda, doğaya dönmemizin nedeni de bu belki. Çünkü birden çok duyumuza hitap edecek şeyleri özlüyoruz, walkman’in, analogun sınırlarını özlüyoruz. Düşe dalmayı özlediğimiz kadar, biten bir pille düşten uyanmayı da özlüyoruz.
RÜYA KARLIOVA
Kaynak: https://kronos25.news/tr/walkman-40-yasinda/
Bu Yayına Yorum Yapın