Yeryüzü Sofrası’ndan gözaltına: Kötülüğe izin vermemeliyiz | Selahattin Sevi
Her yıl olduğu gibi Ramazan’ın ilk günü, İstiklal Caddesi’ne Yeryüzü Sofrası kurmak için gittiler. Polis ablukası vardı. Uyarı anonsu yapıldı, “yasak var” dediler…
Her ne kadar, “Bu bir eylem veya gösteri değil, bizim tekelimizde olan bir şey de değil. Halkın sofrası. İnsanlar bağımsız sivil bir şekilde gelip sofra kurma istediler.” deseler de polisler önce İhsan Eliaçık’ı gözaltına almak istedi. Kendisini de biri başörtülü iki polisin kollarına girerek gözaltına aldığı Zeynep Duygu Ağbayır (32), “Direndik vermek istemedik. Arbede çıktı.” diyerek iftar vaktindeki sıcak dakikaları Kronos‘a anlattı:
“Hocanın başı dönmüş yere düştüğünü görünce tabi hiç duramadık, tepki gösterdik ve teker teker almaya başladılar bizi. Araçta 8 kişiydik. Gece uzun sürdü, doktor muayenesi, ifadeler derken saat 00:55’te bıraktılar bizi.”
ANTİKAPİTALİST MÜSLÜMANLARIN KURUCULARINDAN
Zeynep Duygu Ağbayır, Erzurumlu. 5 kardeşin ilki… El Sanatları mezunu. Uzaktan eğitimle Sosyoloji son sınıfta okuyor. Şu an ise bir tekstil atölyesinde işçi olarak çalışıyor. “Kendim bildim bileli alanlardayım. Kadın mücadelesinin içindeyim örgütlüyüm” diyerek Antikapitalist Müslümanların kurucularından biri olarak kendisini tanıtıyor: “Öte yanıma düşen, ötekim olmaya zorlananın özgürlüğü için mücadele etmezsem kendi özgürlüğümün bir anlamı olmadığına inanıyorum. Gerçekten iyiliğe güzelliğe inanan bunun için mücadele eden insanların artması içinde mücadele edeceğim.”
‘EKMEĞİMİZİ BÖLÜŞEREK YAN YANA YÜRÜYEBİLİRİZ’
Ağbayır, şatafata, lükse, Ramazan’a uymayan gösterişlere karşı ilk olarak 2011 yılında başlayan ve artık anlamlı bir İstanbul geleneği haline gelen Yeryüzü Sofrası’nı anlatıyor:
“Gezi ile birlikte kitleselleşti. Bir merkezi, lideri, organizatörü yok. Tamamen bir halk sofrası. Aynı zamanda kolektif mücadelenin bir izdüşümü. Paylaşımın sofrası, farklılıklarımızın sofrayı renklendirmesi bence önemli. Hele kutuplaşmanın gittikçe arttığı böylesi süreçte bu sofralar çok kıymetli. Renk, dil, din, ırkın çok üstünde yeryüzü sofraları. Ekmeğimizi bölüşebildiğimiz sürece yan yana yürüyebiliriz, Huzur içinde yaşayabiliriz.”
‘KÖTÜLÜK YAYILIYOR, KARŞISINDA GÜÇLÜ BİR HAT OLMALI’
Kendisini, “Ben bir hak savunucusuyum” diye tarif eden Zeynep Duygu Ağbayır, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Her şeyden önce insanım. Kadınım. Antikapitalist bir tavrım var. Bir yerde şöyle diyordu; İnsanların kalbini değiştirmek cesaret ister. Cesur olmalıyız, kötülüğe izin vermemeli mücadele etmeliyiz. Eşit ve adil bir yaşam için mücadele etmeliyiz, biz görmesek de bir sonraki nesle iyiliğe güzelliğe dair bir şeyler bırakmış olmanın iç huzuru için yapabilmeliyiz. Kötülük çok hızla yayılıyor karşısında güçlü bir hat olursa ancak bertaraf edilebilir.”
‘MESELE SİYASAL İSLAMCILIĞIN DEVLETLE KOL KOLA OLMASI’
6 Mayıs Pazartesi günü, Ramazan’ın ilk iftarında bazıları başörtülü olan polislerin insanları sürükleyerek gözaltına almalarını ve girişimin öncülerinden İhsan Eliaçık’ı zor kullanarak karakola götürmelerini ise şöyle yorumluyor Ağbayır:
“Aslında çok yabancı olmadığımız olaylar ne yazık ki. Daha birkaç gün öncesinde evlatları için mücadele eden kadınların sürüklenen fotoğraflarına, videolarına tanıklık ettik. Bu duruma alışmamalıyız, kanıksamamalıyız. Bu işin başörtülüsü ya da açığı yok. Mesele Siyasal İslamcılığın devlet ile kol kola olması. İktidara gelen devletin/sistemin şeklini alıyor. Tabi güç zehirlenmesini son yıllarda daha da arttırdığı baskı, zulüm ile görüyoruz. Şahidiz.”
‘KIYAMDAYIM, HAKLI VE MAZLUMUM’
Ağbayır, dindar gelenekten gelen insanlar son zamanlarda belirgin bir şekilde ayrıştığı ve kendisini nerede konumlandırdığı ile ilgili soruya şu cevabı veriyor:
“Ben mazlumlarla, ezilenle aynı saftayım. Kıyamdayım. Kaldı ki kendimde haklı ve mazlumum. Dediğiniz gibi gelenek yani kültürleşmiş din ile karşı karşıyayız. Tarih boyu dine karşı din mücadelesini görüyoruz. Meryem’in tapınağa meydan okuması. Muhammed’in tefeci bezirgânlara meydan okuması. Musa’nın, İsa’nın ve daha nicesinin. Gücü iktidarı elinde bulundurup dini araçsallaştırıp tüccarlığına soyunanlara, yoksulla zengin arasındaki uçurumu açanlara sözümüz, tavrımız elbette olacak. Yukardan aşağı ilişkilenme zorbalığı getiriyor. İçkin, yatay ilişkilenme yoldaşlığı, bir arada olabilme halini, özgürce ve eşitçe bir yaşamı getiriyor.”
‘GÜÇ, PARA VE MAKAM KİRLETTİ’
Dindarlık ölçütü olarak, önceki yıllarda ‘alnı secdeye giden’ olarak tarif edilen ve pozitif bakılan dindarlara yaklaşımın değişip değişmediği ile ilgili gözlemlerini almak istediğimizde ise, “Bence değişmedi” diyerek şunları söylüyor genç aktivist Ağbayır:
“Gerçekten inanan insan hiç bir zaman hak gasp etmez. Güç, para, makam ile ilk kez bu denli sınandılar. Ne kadar kirlendiklerini, kirletilebileceğini gördük. Hepimiz ağzımızdan adalet, özgürlük kelimesini yükseltiriz. Mühim olan adaletsizliğe karşı davranışın, mücadelen. Mücadele eden insanlara özellikle muhalif Müslümanlara duyulan öfkenin sebebi riyakârlıklarını yüzlerine vurmamız. Sistemin statükocu dinini sırtlanıp, pazarladılar. Din tüccarlığı yaptılar hala yapıyorlar. Benim gibi düşünen binlerce dindar olduğunu da biliyorum. Sadece doğru alana kanalize olmaları lazım. Hepsi bu. O yüzden dindar ile din(i)dar arasında fark hep vardı, hep olacak.”
Yeryüzü Sofrasını Ramazan sonuna kadar nerelerde kurulacak?
– Elbette kurmaya devam edeceğiz. Sokaklarımıza mahallerimize kuracağız. Konuşacağız, tanış olacağız, duyacağız birbirimizi. Yüz yüze gelerek, dokunarak, ekmeği bölüşerek. Daha önce olduğu gibi her yerde, inançlı inançsız fark etmeksizin herkes toplumsal sorumluluğu alıp, yeryüzü sofralarını kurabilmeli. Birbirimizin hikâyesine yabancılaşarak, kör sağır kalarak içinde bulunduğumuz bu kaosu çözemeyiz. Daha önce olduğu gibi herkes her ilde her sokakta, mahallede inisiyatif alarak ramazan boyunca kurabilmeli.
SELAHATTİN SEVİ
Kaynak: SELAHATTİN SEVİ – kronos news https://kronos23.news/tr/yeryuzu-sofrasinda-gozaltina-alinan-agbayir-kotuluge-izin-vermemeliyiz/
Bu Yayına Yorum Yapın