OSMANLI'YA BÜTÜNCÜL BAKIŞ (2) - Osman Şahin


Bediüzzaman’a göre Osmanlı….
Bediüzzaman Hazretleri, Osmanlı’dan bahsederken, hep alemi İslamın bayraktarı olarak ele almaktadır.  Beşinci Şua’ya aldığı bir hadisi şerifi yorumlarken ise şu açıklamaları yapmaktadırlar: “Rivayette var ki, “Ümmetim istikametle gitse, ona bir gün var.”  Yani فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ âyetinin sırrıyla, bin sene hâkimâne ve mükemmel yaşayacak. Eğer istikamette gitmezse, ona yarım gün var. Yani, ancak beş yüz sene kadar hâkimiyeti ve galibiyeti muhafaza eder. Allahu  a’lem; bu rivâyet kıyametten haber vermek değil, belki İslâmiyetin galibâne hâkimiyetinden ve hilâfetin saltanatından bahseder ki, ayn-ı hakikat ve bir mu’cize-i gaybiye olarak aynen öyle çıkmış. Çünkü hilâfet-i Abbâsiyenin âhirinde, onun ehl-i siyaseti istikameti kaybettiği için, beş yüz sene kadar yaşamış. Fakat ümmetin heyet-i mecmuası ise, istikameti kaybetmediğinden, hilâfet-i Osmaniye imdada gelip bin üç yüz sene kadar hâkimiyeti devam ettirmiş. Sonra Osmanlı siyasiyyunları dahi istikameti muhafaza edemediğinden, o da ancak (hilâfetle) beş yüz sene yaşayabilmiş. Bu hadîsin mu’cizâne  ihbarını, hilâfet-i Osmâniye kendi vefatıyla tasdik etmiş.”
Üstad Hazretleri, Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar ümmetin heyet-i mecmuasının istikameti kaybetmediğini ve Osmanlı sayesinde, ümmetin galibane hakimiyetinin, devam ettiğini haber vermektedir. Osmanlı idarecileri, son dönemlerinde, istikameti kaybettikleri için, kader, Osmanlı Devleti’nin de yıkılmasına fetva vermiştir.
Osmanlı’da Kardeş Katli
Üstad Hazretleri, Osmanlı Devleti’nin bu müstesna yerine dikkat çekerken, Osmanlı Devleti’ndeki bazı menfi uygulamalara da dikkat çekmeyi ihmal etmemişlerdir. 23. Lema’da ve 30. Lema’da “hâkimiyetin en esaslı hassası istiklâldir, infiraddır. Hattâ hâkimiyetin zayıf bir gölgesi, âciz insanlarda dahi, istiklâliyetini muhafaza etmek için, gayrın müdahalesini şiddetle reddeder “ hakikatını izahını yaparken şu tesbiti yaparlar: “Çok padişahlar, bu redd-i müdahale haysiyetiyle mâsum evlâtlarını ve sevdiği kardeşlerini merhametsizce kesmişler. Demek, hakikî hâkimiyetin en esaslı hassası ve infikâk kabul etmez bir lâzımı ve daimî bir muktezası istiklâldir, infiraddır, gayrın müdahalesini reddir.” Fakat bu menfi uygulamalar, Osmanlı Devleti hakkında verdikleri umumi hükmü değiştirmemektedir.
Kardeş Katli ile ilgili kanun, aynı zamanda Üstadın Emirdağ Lahikasında, ifade ettikleri adalet-i izafiye karşısında, her zaman doğru olan adâlet-i mahzaya aykırı düşmektedir. Bu yüzden, bu kanunu, kuru kuruya savunmak kolay değildir. Hele bu kanunun, bir de su-i istimal edilerek ve yine birilerinin yönlendirmesiyle yapılan, yanlış uygulamalarını savunmak, hiç mümkün olmayacaktır.
Manevi yönden donanımlı ve hakiki dindar olan bu padişahlar neden böyle bir yola girmişlerdir ?
Bu hususu anlayabilmek için, o dönemdeki insanları ve niyetlerini, anlamaya çalışmak hayati bir öneme sahiptir. Bediüzzaman Hazretleri, Mektubat’ta Hakikat Çekirdeklerinde, Osmanlı Devletinin yıkılışını değerlendirirken şu tesbitleri yapmaktadırlar: “Eskidenberi î’la-yı kelimetullah ve beka-yı istiklaliyet-i İslam için, farz-ı kifaye-i cihadı deruhde ile kendini yekvücud olan âlem-i İslama fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslamiye felâketi, âlem-i İslâmın saadet  ve hürriyet-i müstakbelesiyle telâfi edilecektir.”   Fethullah Gülen Hocaefendi de aynı hakikatı ifade ederler. Ona göre: “Osmanlı’nın büyüklüğe yürümesindeki asıl sâik, i’lâ-yı kelimetullah aşkı ve dini ihya sevdasıdır. Osmanlı Devleti’nin temel gayesi î’la-yı kelimetullah ve beka-yı istiklaliyet-i İslamdır ve bu uğurda kendilerini İslama feda etmeye vazifeli görmüşlerdir.”
Hadisi şeriflerde, âdil meliklerin makamının, çok yüksek olduğundan bahsedilmektedir. Güç ve kuvveti ele geçiren insanlar, eğer gerekli keyfiyet ve donanıma sahip değillerse, ekseriyet itibarıyla bu imkanı menfaatlerine hizmet için kullanmışlardır. Bu hususda, kendini aşabilmiş ve bu imkanları hakkın ikamesi için kullanabilen melikler ve idarecilerin sayısı istisna denebilecek kadar az olmuştur. Bundan dolayı âdil melikler çok değerlidir ve hak katındaki dereceleri de çok yüksektir. Bu özelliklere sahip Hulefayı Raşidin efendilerimizden sonra, Emevi ve Abbasi’de böyle idareciler, az sayıda görülebilmektedir. Bu hususta Osmanlı Devleti, bir istisna oluşturmaktadır. Ekseriyeti itibarıyla baştakiler, bu keyfiyeti ihraz edebildikleri için Osmanlı Devleti, yeryüzünde, en azından dört asır boyunca, eşine ender rastlanır bir adaleti teessüs edebilmişlerdir.
Pozitivist düşüncelerin hakim olduğu bir dünyada yaşayan, bugünün insanları için, yeryüzünde bir toplumun  ekseriyetinin ve hele de başlarındaki idarecilerinin, böyle bir âli gaye etrafında birleşmiş olabileceklerini anlamak ve kabul edebilmek kolay değildir. Tarih hakkında, yazılan ve çizilen şeylerde kullanılan kaynakların, ekseriyetinin, maneviyattan uzak ve İslam medeniyetleri hakkında garazlı ve şartlı  bakış açısına sahip, batı dünyası menşeli olduğu da nazara alınacak olursa, denebilir ki bu hususu idrak, neredeyse imkansız hale gelmektedir.
Buna binaen, bu arıza ile malül tarih yazarlarına göre, Osmanlı’nın icraatları ve fetihleri arkasındaki temel saik, savaşlardan elde edilen ganimet gibi maddi sebeplerdir. Yine, bu husus idrak edilemediğinden dolayı, onlara göre, devletlerin başına gelen bütün idareciler, menfaat düşkünü, bu uğurda zülmeden ve başkalarının haklarını, bu uğurda gasp eden zalimlerdir. Daha başlarken, bütün yöneticiler, onların yaklaşımı içerisinde ademe mahkum edilmişlerdir. Böyle bir çarpık anlayışa sahip olan insanların, doğru bir tarih yorumu, ortaya koyabilmeleri mümkün olamayacaktır.
Osmanlı değerlendirmeleri ve bütüncül bakış kahramanları hakkında önemli bir kaç hatırlatma…
İşte bu noktada, hadiselere bütüncül yaklaşabilmek, önem kazanmaktadır. Bu bakış açısıyla, tarihi yorumlayacak insanlar, içinde bulundukları zaman diliminin kayıtlarından sıyrılabilmeli ve yorumunu yaptıkları zamana giderek, o zaman dilimindeki insanları ve onların kültürlerini çok iyi anlayabilmeliler ki, verdikleri hükümlerinde isabet kaydedebilsinler. Aksi takdirde, verdikleri yanlış hükümlerle, tarihte yaşamış o insanların hakkı gasp edilmiş, hakikate karşı zülmedilmiş ve onların fikirlerine değer veren kitleler, aldatılmış olacaktır.
Ayrıca bütüncül bakış açısını, hadiseleri detaylı bir şekilde ele alma olarak anlamamak lazım. Bu bakış açısına göre, olayların sadece bir kaç yönüyle değerlendirilmesi değil, bütün boyutlarıyla ele alınabilmesi, hadiselerin fizik boyutunun yanında, metafizik boyutları da olduğunun farkında olarak,  hadiseleri, günümüz şartları ve bakış açısıyla değil, zamanda yolculuk yaparak, olayların gerçekleştiği ortamın, zamanın, kültür ortamının, insanların değer yargılarının, niyetlerinin vs. anlaşılarak yorumlanması gerekmektedir. Maalesef, günümüzde hadiseleri, bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirebilenlerin sayısı  çok azdır. Bugünkü akademisyenlerin ve düşünürlerin, ekseriyetinin ve belki de tamamına yakın, buna muvaffak olamadıkları görülmektedir. Buna binaen, hadiselere bütüncül bakabilen şahsiyetlerin, ortaya koydukları prensipler ve vardıkları hükümler, büyük öneme sahiptir. Bunlar, yanlışlara düşmemek için, deniz fenerleri gibidirler.
Ayrıca günümüzde, Siyasal İslamcılar’ın, Osmanlı’yı menfaatlerine alet etmeleri, Osmanlı’ya cephe almamızı gerektirmez. Nasıl ki, aynı Siyasal İslamcı’lar, İslam dinini ve değerlerini de, amaçlarına hizmet etmeleri için, su-i istimal etmektedirler. Bu su-i istimallerden dolayı, bizim İslam’ın güzelliklerini anlatmamıza bir engel yoktur.
Osmanlı değerlendirilirken, meseleye etraflıca bakabilme açısından önceki yazılara bakılmasının, faydalı olacağını düşünüyorum. Önceki yazılar, aynı zamanda, Osmanlı’ya bütüncül bakış’ın alt yapısını oluşturmaktadırlar. O yazılarda, hadiselere bütüncül bakış, devletin kutsallaştırılmaması gerektiği, tarihi yorumlamadaki zorluklar, Cemel ve Sıffın hadiselerinin yorumu, bugün için İslam devlet eliyle mi temsil edilmeli gibi konular, işlenmiştir. Yazılar birbirlerinin devamı mahiyetindedir.
Sonraki yazıda, kardeş katli konusuna devam edelim inşaAllah…

Kaynak: http://www.tr724.com/osmanliya-butuncul-bakis-2/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.