HEPİNİZ TADACAKSINIZ! - Naci Karadağ
Patronun henüz bu kadar çıldırmadığı, muvazeneyi büsbütün yitirmediği zamanlardı. Suat Yıldırım Hoca hakkında yakalama veya tutuklama kararı verilmişti. Hizmet camiasını seven, Yıldırım’ı yakından tanıyan veya onlara yakın insanlardan şöyle bir tepki gelmişti:”70 yaşındaki din âlimi nasıl terörist olur?”
Kimse alınıp gücenmeyecekse söylemek isterim ki, bu mantık beni rahatsız etmişti ve hala da etmekte.
Doğru soru şu olmalıydı: “Suçu ne?”
Kitap yazmak mı?
Bankada hesap açmak mı?
Vaaz ve nasihatte bulunmak mı?
Üniversitede ders vermek mi?
Burs vermek mi?
Öğrencilere, fakirlere, kimsesizlere yardım eden hayır derneklerine bağışta bulunmak mı?
Ne?
İhtimal ki, bu sebeplerden dolayı düşük zeka seviyesindeki kötülere mahsus bir ilişkilendirmeyle kriminal bir şeylere dayandırmışlardır Suat Hoca’nın tutuklama gerekçesini…
Dünyanın en iptidai memleketinde bile kitap yazmak artık suç değil. En ilkel kabilelerde ve haydut devletlerde bile kimse konuşmalarından dolayı hapse atılmıyor, atılamıyor. Hele hele resmi olarak açılmış bankalarda hesabı bulunanların, devlet müfredatıyla ve bin türlü müfettiş denetimi altında hizmet veren okullara öğrenci yollamak, veli olmak, öğretmen olmak diye bir suç sanırım Kuzey Kore de bile yoktur!
Yanlış anlaşılmasın Suat Hoca’ya hürmetim büyük ve kendimden şüphelenirim ondan endişe etmem ve bir fenalık yapabileceğine dair aklımın ucuna dahi bir şey gelmez…
Fakat mevzu başka…
Daha 15 Temmuz filan olmadan Zaman gazetesine çökmek için bahane arıyordu iktidardakiler.
Sonunda PKK ile ilişkilendirerek helikopterler, tomalar eşliğinde bastılar zamanı. Gazetecilikten başka hiçbir işi olmayan, hele hele suçla, terörle uzaktan yakından ilgisi olmayan yüzlerce insanı gaz bombalarıyla toz duman ettikleri binadan yerlerde sürüyerek dışarı attılar.
Daha sonra çoğu hakkında tutuklama kararı çıkardılar!
Kılını kımıldatmadı kimse…
Savunanlar da “Suçları ne?” sorusuna cevap vermek yerine, “Tamam cemaatçiler ama..” şeklinde garip bir mantık yürütüyordu…
Son olarak Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile ilgili aynı yöntem uygulanıyor.
Dengesini yitirmiş, kontrolü kaybetmiş ruhen problemli olduğu artık ayan beyan belli olan bir iktidarın iradeyi büsbütün cuntacı faşistlere bıraktığının aleni emaresi olan operasyonlarda insanların hala “Efendim falancanın cemaatle ne alakası var, dünyada en son cemaatçi olacak kişi bu zattır” türünden savunmaların başımıza gelen felaketleri ne kadar hak ettiğimizin bariz göstergesi.
Vay efendim Hikmet Çetinkaya mı FETÖcüymüş, cık cık cık! Bu ne saçmalık!
Vay efendim, Aydın Engin mi Apocuymuş breh breh breh! Bu ne akılsızlık!
Liste giderek uzuyor, daha da uzayacak.
Çölaşan ve Doğru eklendi son olarak..
Aynı mantık hatası devam ediyor. Açıkçası iktidarın işine geliyor bu mantık ile karşı çıkılması.
Suçun kişiselliği, suçlamanın saçmalığı filan kimsenin umurunda değil.
İktidarın Gülen cemaatiyle ilgili görsellerini koyup, “ama siz”li cümle kurarak savunma hattı oluşturulmaz.
Oluşturulsa da işe yaramaz.
Çünkü yaramadı, yaramayacaktır…
Ben size başka bir mantık sunayım o halde.
Şayet Nuriye Akman teröristse, Hikmet Çetinkaya Ladin’den bile tehlikeli bir terörist sayılabilir pekala!
Şayet Ali Bulaç terör örgütü üyesiyle Musa Kart örgütün dağ kadrosundan bile olabilir pek âlâ!
Eminim yukarıdaki zevatın hiçbir öyle değil elbette. Faşizan uygulamalara gösterilen tepkilerin mantık perişanlığını vülgarize etmeye çabalıyorum.
İlerleyelim…
Zaman ya da Cumhuriyet terör örgütü yayın organı ise, şu andaki havuz medyasının tamamı İŞİD merkezidir, yazarçizerleri en bağnaz canlı bombadan bile daha tehlikelidir. Özgür, bağımsız ve sadece gazetecilik yapan, herhangi bir istihbarat kurumunun payandalığını yapmayan yayın organlarına polislerle baskın yapıyorsanız, havuz binalarına tanklarla, tomalarla girip yerle bir etmeniz lazım. Zira emin olun orada dönen kirli, gizli saklı işlerin hiç biri tarih boyunca yayın yapmış tüm gazetelerin toplamından daha fazladır.
Çok mu abarttığımı düşünüyorsunuz?
Her şeyi yasal olan, belki ülkedeki güvenilir birkaç bankadan biri olan Bank Asya’da hesabı olanların suçlu olduğuna inanıyorsun da, Hikmet Çetinkaya’nın suçlu olduğuna mı inanmıyorsun?
Ya da 80 yaşında zar zor bastonla yürüyen Ayşe Nine’nin verdiği burstan dolayı terörist olduğuna inanıyorsun da Emin Çölaşan’ın ne eksiği var Ayşe Teyze’den?
Dünyanın hiçbir ülkesinde “şucu olmak, bucu olmak” diye bir suç yoktur.
Suç eylemle alakalıdır. Bir kişi suç içeren bir eylem yaparsa suçlanır ve mahkemeye çıkar. Savunma hakkı verilir, sonra adilce yargılanır ve vicdanların kontrolünde, yasalara dayanarak mahkum edilir ya da aklanır…
Özellikle seküler kesime bakıldığında cemaatin başına gelenleri hak ettiğini ve sıra kendilerine geldikçe “Ama bizim cemaatle ne alakamız var ya hu?” şeklinde şaşırdıklarını görmekteyiz.
Hatta şaşırmak hafif kalır, kimileri düpedüz apışıp kalmaktadır…
Şimdilerde en çok duyduğumuz şeyler şunlar:
Sizi tutuklamazsam, ben tutuklanırım. (Polis söylüyor bunu, utanarak hem de)
Eğer sizi mahkum etmezsem, ben mahkum olurum. (Hakim söylüyor bunu, kısık sesle)
Sizi savunursam. ben yanarım… (Avukat söylüyor bunu, telefonda)
Adaleti, kanunları, vicdanı kullanarak suçluyu tespit etmeyi bırakıp, şucu buculuğu suç olarak görürsek “şuç” diye bir şey icat etmiş oluruz.
Sonrası ise malum… Koca bir hapishane ve tımarhaneye dönen memleket.
Selahattin Demirtaş kendisi hakkında tutuklama kararı veren hakime kararın açıklanmasından hemen önce şunu demişti: “Siz de ben de biliyoruz ki, beni tutuklamak zorundasınız. Yoksa sizi önce uzaklaştırırlar, sonra tutuklarlar…”
Kanunların, prensiplerin, suçların tanımlanmadığı bir ülkede Emin Çölaşan en azılı terörist sayılabilir pekala.
Bakın şu mantık garabetinin şahikası Çölaşan’ın iddianamesinden:
“..ekil olarak FETÖ’ye karşı olmak, ağır şekilde eleştirmek, örgütle davalı ya da davacı olmanın hatta açıkça hakaret etmenin başlı başına FETÖ’yü desteklememek ya da esasta FETÖ’cü olmamak sonucunu doğurmayacağı…”
Başka sözüm yok…
Kaynak: http://www.tr724.com/hepiniz-tadacaksiniz/
Bu Yayına Yorum Yapın