ABD’NİN SURİYE’DEN ÇEKİLMESİ VE MUHTEMEL ETKİLERİ - Mahmut Akpınar


ABD 2019 savunma bütçesine Suriye ile ilgili giderleri koymuş iken ve güvenlik danışmanları yakın zamana kadar “Suriye’deyiz” demesine rağmen bir anda Trump’ın açıklamasıyla ABD’nin Suriye’den çekildiğini öğrendi dünya. Herkes şaşkındı, kimse böyle bir şey beklemiyordu. Bu karara Trump’ın güvenlik ve diplomasi danışmanları dahil dış politika uzmanları itiraz ettiler. ABD’ye çıkacak faturalardan ve müttefikleri açısından yaşayacakları güven kaybından bahsettiler. Ancak Başkanın kararlılığıyla ABD Afganistan’dan, Irak’tan sonra Suriye’den de çıkıyordu. Bu ani karar üzerine Trump’ın seçimlerde aldığı illegal destek nedeniyle Putin tarafından şantaja maruz kalıp çekilmeye zorlandığı dahi iddia edildi.
Trump’ın aldığı bu karar ABD heyetlerinde, kurullarında ne kadar tartışıldı, görüşüldü bilemiyoruz ancak kararın global ve bölgesel bir kısım sonuçlarının olacağı açık.
Trump her ne kadar seçim propagandasında “make Amarica great again!” dese de bu karar global manada ABD’yi etkisizleştiren bir karar. ABD ve müttefiki batı ülkeleri hızla Ortadoğu’da güç ve konum kaybediyor. Oluşan boşluğu Rusya, İran ve ekonomik anlamda Çin dolduruyor. Suriye’den çekilmenin oluşturduğu boşluğu yine Rusya ve İran dolduracak. Trump ABD’yi yeniden dünya gücü yapma iddiasıyla seçim kazandığı halde ABD’yi dünya klasmanında alt sıralara çekiyor. Ülkenin en önemli gücü olan demokrasiyi, teşebbüs kabiliyetini, üretim potansiyellerini öldürüyor. Tıpkı Erdoğan’ın “Yeni Osmanlıyı inşa edeceğiz!” diye yola çıkarak mevcut Türkiye’yi dahi bitirdiği gibi! Otoriter liderlerin hepsi birbirine benziyor. Büyük ve iddialı sözlerle halkın karşısına çıkıp umut dağıtarak iktidar oluyorlar ama toplumu bölerek, kutuplaştırarak, var olan potansiyeli de bitiriyor, ülkelerini kendilerine bağımlı ama ayrışmış, daha zayıf güçler haline getiriyorlar.
Bu ani çekilmeden sonra ABD sadece Ortadoğu’daki müttefikleri nezdinde güven yitirmeyecek, NATO’da müttefiki olan, Ortadoğudaki pek çok operasyonu berber yaptıkları Fransa ve İngiltere gibi dostlarını da inkısara uğratacak. IŞİD’e karşı silahlandırdığı, sırtını sıvazladığı Kürtler bir defa daha ve ABD tarafından aldatılmışlık hissi yaşayacaklar. ABD bu kararla coğrafi olarak mevzi kaybetmekle, diğer , bölgesel, global aktörler lehine geri çekilmekle kalmıyor aynı zamanda güven sarsılması yaşıyor. Politikalarının inandırıcılığı sorgulanır hale geliyor.
ABD’nin askeri olarak çekilmesinin en büyük etkisi Suriye’de Kürt kantonlara olacak.  Kürt bölgelerine ilave bazı Arap ve Türkmen bölgelerini de kontrol eden PYD/YPG’ye olacaktır.  2011 sonrası Esed’in ülkenin tümü üzerindeki kontrolü kaybetmesi üzerine oluşan boşluk Türkiye’nin de göz yumması, hatta desteğiyle (O dönem Salih Müslim ile Dışişlerinin görüşmelerini, ona sağlanan imkanları hatırlayalım)  PKK’nin, daha doğrusu KCK’nın (Kürdistan Topluluklar Birliği, Kürtçe: Koma Civakên Kurdistan) Suriye kolu YPG tarafından doldurulmuştu. YPG bu dönemde Suriye’deki Kürt ve Arap aşiretler üzerinde silahla ve baskıyla denetim sağladı. İtiraz eden aşiret liderlerini öldürdü, çoluk çocuğunu kaçırdı. Bu süreçte PKK ile AKP arasında bahar havası estiği için AKP iktidarı PYD/YPG’nin bu bölgelerde sivil halkı yıldırarak, silaha dayalı hakimiyet kurmasını problem etmedi. Hatta silahlı PKK/YPG militanlarını Suriye’ye sınırlarından merasimle intikal ettirdi. Çünkü İŞİD’le mücadele söylemi YPG unsurlarını dünya kamuoyu nezdinde “IŞİD’le mücadele eden kahramanlar” haline getirmişti. Ancak PKK ile bahar dönemi bittikten sonra AKP’nin PYD/YPG’ye bakışı değişti. Bu grupları tehdit olarak algılamaya başladı. Aslında PYD/YPG aynıydı; değişen Türkiyeydi.
Bu çekilme sonrası genelde bütün Kürtler özelde Suriye Kürtleri bir defa daha aldatılmışlık, yalnız bırakılmışlık hissine kapıldılar. IŞİD tehdidi azaldıktan hemen sonra ABD’nin “artık İŞİD mağlup edildi” diyerek bölgeden çekilmesi ve Kürtleri yalnız bırakması Batının çıkarcı politikalar izlediği ve kendilerinin dışında kimseyi dikkate almadıkları iddialarını bir defa daha haklı çıkardı. Bütün yumurtaları batı sepetine koyan, İran ve Rusya ile arasına mesafe koyan Suriye Kürtleri Trump’ın çekilmesi sonra kendilerini terkedilmiş hissettiler. En çok da Türkiye’ye karşı. Her ne kadar Trump “artık İŞİD’in kalıntılarıyla Erdoğan uğraşacak!” diyorsa da başta Kürtler olmak üzere herkes Erdoğan’ın IŞİD’le uğraşma gibi bir derdinin olmadığını biliyor. Aksine Erdoğan yönetiminin IŞİD’e örtülü açık destek veren bir yönetim olduğu dünyanın malumu. Ayrıca IŞİD unsurları Türkiye sınırından oldukça uzak mesafede, iç bölgelerdeler. Erdoğan, Fırat’ın doğusuna geçip oradaki kantonları hedef alacağını açıkça ifade ediyor. Kürtler/PYD oluşan boşluğu farkedip hemen Esed yönetimiyle ve Rusya ile temaslara geçtiler bile. ABD’nin çekilmesinden sonra alanda kalan tek global aktör Rusya ile ve Esed ile temasa geçtiler. Yeni duruma göre konu almaya başladılar. Erdoğan’ın tehdit ettiği Münbiç konusunda tedbir olarak Esed yönetiminin davet edildiği ve YPG unsurlarının bölgeyi boşaltarak Esed güçlerine terkettiği yönünde bilgiler var.
ABD’nin çekilmesi Kürtleri Rusya’ya mahkum ve mecbur etmiştir. Yeni duruma göre kendilerini Türkiye’den koruyabilmek için Esed’le ve Rusya ile anlaşmanın yollarını arayacaklardır. Rusya’nın istediği de buydu zaten. Suriye’deki Kürt unsurlar Esed yönetimi altındaki Suriye yönetiminden ne koparabilirlerse onunla yetinmeye çalışacaklardır. Tarihte pek çok defa ihanete uğradığını düşünen Kürtler Trump’ın bu hareketiyle aynı duyguyu bir defa daha yaşadılar.
Davutoğlu’nun ve Erdoğan’ın Yeni Osmanlıcık hayaliyle çıktıkları, gerçeklikten kopuk, ütopyacı politika gereği Esed rejimi devrilecekti ve Suriye demokratikleşerek Türkiye’ye eklemlenecekti. Davutoğlu Şamda Cuma namazı kılacaktı. Ancak Esed devrilmedi, Suriye demokratikleşmedi. Fakat Türkiye Suriye’leşti, demokrasiden uzaklaştı ve Suriyeli mültecilerle doldu. Gelinen noktada dünya Esed’in kalmasında müttefik. Koltuğunu korumak için İran ve Rusya desteğine mahkum olan Esed ve Suriye bundan sonra bütünüyle Rusya güdümüne girecektir. Yeni bir anayasa ile tekrar yapılanacak Suriye, Rusya ve İran insiyatifi ile şekillenecek, batının etkisi sınırlı kalacaktır. Bu durum bir yönüyle Rusya’nın Ortadoğu’ya ve Akdenize siyasi ve askeri olarak kalıcı şekilde yerleşmesi anlamına gelmektedir.
Türkiye açısından bu çekilmenin sonuçları ne olur?
AKP iktidarı her seçim öncesi bir “fetih hikayesi”, Yeni Osmanı iddiasına toplumu ikna edecek bir argüman buluyor. Yerel seçimler öncesi Suriye’ye yapılacak askeri rekat seçmen tabanında bir karşılık bulacaktır. Ancak Türkiye bunu seçime yönelik bir şov olmanın ötesine götürmek isterse pek çok maliyetle karşılaşabilecektir. Türkiye’nin tezi kendi topraklarında da eylemlerde bulunan bir terör örgütünün Suriye uzantıları ile mücadele etmek olsa da dünya bu argümanı kabul etmemektedir. Türkiye YPG unsurlarını zayıflatmak için geçiçi bazı operasyonlar yapabilir ve bu bir yere kadar normal görülebilir. Ancak  geniş kapsamlı ve uzun süreli operasyonlar, kalıcı yerleşmeler herkesi rahatsız edecektir. Bölgesel global bütün güçler bu konuda Türkiye’ye karşı tavır geliştirecektir. Esed Türkiye’nin Suriye topraklarına girmesini asla istememekte ve bunu “işgal” olarak tanımlamaktadır. Türkiye’nin Kürt bölgelerine girmesini engellemek için YPG unsurlarının alanı boşaltıp Suriye merkezi güçlerinin kontrolü ele alması beklenmektedir. Bu durumda Türkiye doğrudan Esed güçleriyle savaşmak istemeyecektir. İsterse, arkasında Rusya ve İran olan, onlar tarafından desteklenen askeri birimlerle muhatap olacak ve ciddi kayıplar verecektir. Türkiye’nin Suriye’ye askeri olarak girmesi hem Rusya’yı hem İran’ı ciddi rahatsız edecektir. Bunu siyasi dille ifade etmenin ötesinde askeri olarak  Esed’i destekleyecek, Suriye’nin Türkiye için batağa dönüşmesine tüm katkıyı vereceklerdir.
Ayrıca dünya kamuoyu Türkiye’yi Suriye’de işgalci olarak görecektir. Nitekim Almanların yayınladığı bir raporda bu açıkça dile getirilmiştir. Türkiye’nin IŞİD’le mücadele edip etmeyeceğini bilmiyoruz. “IŞİD’le mücadele” Suriye’ye girmenin gerekçesi görünüyor. Ancak IŞİD’de sert askeri operasyonda bulunması Türkiye içinde etkili ve yaygın varlığı olan IŞİD militanlarının Türkiye’de terör eylemlerini artırmasıyla da sonuçlanacaktır.
Suriye Kürtlerine karşı yapılacak kastı aşan sert müdahale, onun sonucunda meydana gelecek ölümler, göçler, mağduriyetler iç barışa, bir arada yaşamaya ve Kürt sorununun çözümüne olumsuz etkide bulunacaktır. Kısa vadede milliyetçi oyları almaya ve seçim kazanmaya katkısı olsa dahi Kürtleri toptan düşman gören ve Kürtler üzerine askeri operasyona çok istekli politikalar Kürt kökenli vatandaşların ülkeye aidiyetinin iyice sarsılmasına neden olacaktır.
ABD’nin çekilmesi ile Ortadoğu’daki dengeler belirgin bir şekilde Rusya-İran eksenine kayacak, ABD ve Batı Ortadoğu’da güç, etkinlik ve güvenilirlik kaybına uğrayacaktır. 2011 sonrası başlayan Arap baharı sürecinin en net kaybedeni Ortadoğu halklarıdır. Pek çok ülke tahrip edilmiş,insanları ölümlere, sürgünlere maruz kalmıştır. Demokratikleştirme iddiası bölge için yıkıma dönüşmüştür. Bu sürecin kazananı ise net şekilde Rusya ve İran olmuştur. Rusya global anlamda etkili bir oyuncu olduğunu, vazgeçilmezliğini göstermiş, tarihi hedefi olan sıcak denizlere bu vesileyle inmiştir. İran ise Şii yayılmacılığı üzerinden kurmaya çalıştığı hegemonya alanını genişletmiş kendisini merkeze alacak şekilde tasarlanan Yemen’den Lübnan’a kadar uzanan Şii Hilali’ni tamamlamıştır.
Davutoğlu’nun temellerini attığı Yeni Osmanlıcı, irrasyonel, ütopyacı dış politika AKP’ye oy kazandırma dışında Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmamıştır. Suriye’nin bu hale gelmesinde en büyük vebal Erdoğan hükümetlerinindir. Buradan büyük kazanımlar elde etmeyi umuyorlardı; ama Türkiye hem siyasi hem ekonomik açıdan bu sürecin en çok kaybedeni, en fazla zarar göreni oldu. Altı boş bir heves uğruna Suriye halkı perişan edildi. Bu maceracı zihniyet yaşananlardan ders almamış olmalı ki yeni ve daha tehlikeli maceralara sürüklüyor ülkeyi.
Erdoğan, Trump’ın kendisine yüklediği taşeron olma misyonunu bir “fetih” havasına sokup, havuz marifetiyle “kahramanlık” hikayesine dönüştürebilir. Belki bununla seçim de kazanabilir.  Ama ülkeyi ateşe atıp yeni kayıpların kapısını açması daha muhtemel görünüyor.
Kaynak: http://www.tr724.com/abdnin-suriyeden-cekilmesi-ve-muhtemel-etkileri/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.